21
2012
Son 2 yazımda ki temennilerimin gerçekleştiğini görmenin verdiği mutluluk tarif edilemez.
Biraz hatırlatmam gerekirse, Karabük maçı sonrası "İflas" başlıklı yazı altında, takımın her yönden iflas ettiğini, ancak yaşanan bu iflasın ve futbol olarak dibe vuruşun böylesine erken bir dönemde gelmesinin bizim şansımız olduğunu belirtmiş,bu nedenle de takımın bundan daha kötü olmasının mümkün olmadığını,en kötü ihtimalle gram gramda olsa iyiye gideceğimizi yazmıştım.
Dünkü yayınlanan yazımda ise,takımın bu kadar kötü gidişinin üstüne,yer yer ağır eleştirdiğimiz Fatih Terim ve futbolculara yönelik, bugüne kadar tüm söylenenleri biz taraftarlara yedirmesini ve bizleri utandırmasını temenni ettiğimi belirtmiştim.Çünkü hayattaki hiçbir utanç duygusunun bir insana bu kadar mutluluk veremeyeceğinden söz etmiştim.
Aynı zamanda Manchester United'ın da İstanbul'a getirdiği kadrodan sahaya çıkabilecek en iyi 11'i çıkarmasını dilemiştim.Bu sayede kendimizi daha net test etme şansına sahip olacaktık ve iyi futbol ile beraber kazanırsak tekrardan hem oyuncular hem taraftarlar olarak özgüven tazeleyecektik.Nitekim dün sadece Ashley Young dışında geri kalan 10 kişi beklediğim gibi çıktı.
İşte bu nedenledir ki,bu galibiyet çok anlamlı ve önemli olmuştur.Şampiyonlar Ligi iddiasını bir kenara bırakın.Bu maç takımın belki de sezonunu kurtaran maç olacak.Çünkü öyle bir noktadaydık ki;artık pamuk ipliği üzerinde yürüyorduk.Takım dağılmaya yüz tutmuş,futbolcular özgüvenlerini yitirmeye başlamış,tribünlerde ki ıslık sesleri yavaş yavaş kendini göstermişti.
Ancak Ferguson'un neredeyse tamamı yedek oyunculardan kurulu getirdiği kadrodan, Powell haricinde, en verimli kadroyu sahaya sürmesi, ve bu kadroya karşı herşeyden önemlisi ortaya konan iyi futbol, sezonun geri kalanı için bizi tekrar hayata bağladı.
Ben özellikle maç öncesi Melo'yu ilk 11'de görünce yine içimden "Ya sabır" çeksemde, bu kez Melo bize geçen seneden esintiler sundu.Çok uzun sürdü belki ama,sanırım Melo'da bu maçla birlikte aramıza gerçek anlamda dönmüş oldu.En azından ben öyle umuyorum.Çünkü buna inanmak istiyorum.Sahada sağlıklı spor yapmaktan vazgeçip,yine geçen seneki o deli danalar gibi koşmaya başlaması, adeta "Oh be!" dedirtti.Ama herşeyden önemlisi esas görevinin savunma olduğunu hatırlaması ve her topa agresif şekilde atlayan,tekmeye kafa sokan Melo'yu görmek çok daha ayrı bir mutluluk oldu.
Bunun dışında Hamit içinde birşeyler söylemek lazım..Yahu arkadaş niye bu üst düzey performansların hep Şampiyonlar Liginde kendini gösteriyor? Dün hakikaten yine ağzım açık izledim. 3 günde ne değişti de,bu kadar verimli,bu kadar faydalı bir oyuncuya dönüştün? Mersin ve Karabük maçlarında yaptığın top kayıplarının haddi hesabı yokken, dün hem oynayan,hem oynatan, çok ama çok az top kaybıyla oynayan bir Hamit vardı sahada..Yani anlayamıyorum, uyum sürecin hala devam mı ediyor, yoksa bu süreci aştın mı bir türlü emin olamıyor insan..Dün o attığın muhteşem şutta girseydi,çok yakışacaktı sana ama cidden üzerinde bir şanssızlık olduğu da çok net..
Melo ve Hamit'ten özellikle bahsettim çünkü sene başından beri bende dahil herkes demediğimizi bırakmadık bu adamlara..Hadi Hamit'in Şampiyonlar Liginde belli bir standartı vardı ama Melo artık kendisine küfür ettirecek dereceye gelmişti nerdeyse..Ama bu maç için ben maçın adamını seçecek olsam mutlaka ikisinden biri olurdu..Ki Uefa.Com'da maçın adamını Hamit olarak belirlemiş.
Bunlar dışında sahada ki herkes görevini hemen hemen kusursuza yakın yerine getirdi.Tabii ki ufak tefek detaylar var ama bunlardan bahsetmek yersiz olur sanırım.
Riera'ya ise sadece bu maç için değil,bu sezon için ayrı bir parantez açmak lazım aslında..Kabul edelim ki,geçen seneden beri gitmesi için dua ettiğimiz adam şu an takımın en istikrarlı ismi.Adam 30 yaşından sonra resmen sol bek oldu.Bizde ki geleceği ne olur bilmiyorum ama bundan sonra hangi takıma giderse gitsin sol bek olarak kullanılacağına bahse girerim.Şunu da iyi biliyorum ki; eğer Riera yıllık 3 milyon değil de, 1 milyon Euro'ya oynayan bir futbolcu olsa hiçbir taraftar ağzını açıp tek kelime etmezdi.Sanıyorum bu adamın gözümüze batan tek olumsuz yanı aldığı yüksek maaş olsa gerek..
Aslında bu maç için oyuncuları tek tek değerlendirmek haksızlık ancak sadece sezon başından beri eleştiri yağdırdığımız oyunculara özel olarak değinmeden edemedim.
Ve şunu da söylemek istiyorum,dünkü maçın alınan skoru benim için sadece pasta üzerinde ki kremadır.Son yazımda da belirttiğim gibi,sezonun geri kalanının nasıl devam edeceğinin belirlenmesi adına, bu maçta herşeyden önce "İYİ FUTBOL" gerekliydi.Ve bunu da başardık.Tabii ki de daha iyi olabilir ve olmalıdır da..Ama dün en azından bu ışığı gösterdik.
Benim geçmişten bu yana Galatasaray'da en sevdiğim unsur bu olmuştur.Kazanılan bir maç sonrası bireysel olarak birilerinin ön plana çıkmaması..Sade ve sadece takım oyununun hakim olduğu Galatasaray'dır bana keyif veren..Dün gece de böyle bir geceydi işte..Skordan ziyade,böylesine zor zamanlar geçirdiğimiz bir dönemde oynanan iyi futbol,gelecek adına yitmeye yüz tutan umutları yeniden yeşertti.
Ancak bunların hiçbiri yetmez.Bu maçı kazandık,moral motivasyon ve özgüven kazandık doğru..Ama insanların ağzına bir parmak bal çalıp, 3 gün sonrada hayatı tekrar zehir eden Galatasaray dönemi artık sona ermeli..
Artık şu Elazığspor maçından itibaren,bu takım çıkışa geçmeli..Sadece skor olarak değil,oyun olarakta istikrarını sürdürmeli..Yok aklımız ordaydı,şurdaydı,mental olarak yorgunduk şeklinde ki hikayelere artık kimse kanmıyor.Bu takım her kulvarda çıkıp aslan gibi oynamak mecburiyetinde.Türkiye Ligi'nin açık ara en iyi ve en pahalı kadrosunu bulunduran takımının,maç seçme gibi bir hakkı olamaz.Böyle birşey kabul edilemez.Siz yılda 2'şer, 3'er milyon Euro'ları cebe indireceksiniz,ondan sonrada maç seçeceksiniz,yok öyle bir dünya...Bizim kimsenin kazancında gözümüz yok,Allah daha çok versin ama en azından bu ligin standartının bu kadar üzerinde ki bir kadro 12 maçta 14 puan kaybetmemeliydi.Bu sebepledir ki; Manu maçı milat olsun demiştim,umuyorum ki öyle de olacak.
Yanlış anlaşılmasın,hiçbir şey Manu'nun yüzde 80'i yedeklerden kurulu takımını yenmekle toz pembe olmaz.Hele ki bizim takımda bunun ihtimali dahi söz konusu değildir.Yukarıda da belirttiğim gibi benim için esas kıstas alınan skor değil,oynanan özverili ve iyi futboldur.Yerden yere vurduğumuz oyuncuların tekrardan kim olduklarını hatırlatmasıdır.Benim sezonun devamı için tekrardan umutlarımı yeşerten şey budur.
Umuyorum Elazığspor maçından itibaren artık,kalitesini sahaya yansıtan ve istikrarı yakalayan bir Galatasaray izleriz.
Sevgiler...