23
2013
Oldukça yoğun, bir o kadar kaotik, biraz gergin ve biraz da coşku ve endişe arası gitgellerle dolu bir haftayı idrak ediyoruz. Tam Hawkins şokunu yaşarken gelen ULM galibiyeti ile moral bulduk diye sevinirken hemen akabinde bir tarihin göz göre göre nasıl yandığına içimiz kan ağlayarak şahit olduk dün gece…
Herbir vakaya ayrı ayrı sayfalarca yazılsa yeridir. Ne var ki, gerek yazmak hem de hakkını vererek iyi yazmak için ciddi vakit ayırma gerekliliği, buna mukabil hem iş yoğunluğu sebebiyle buna vakit ayıramama hem çok uzun yazılar yazıp siz renkdaşları sıkmama adına kısa özet düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Öncelikle aşağı yukarı çoğumuzun beklediği gibi, son SNEİJDER transferinin geçtiğimiz hafta medyada nasıl yakışıksız şekilde işlendiği ve diğer oyuncularımızın ama kasıtlı ama spontane olarak nasıl itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı bir ortamda bağıra bağıra gelen Kasımpaşa mağlubiyeti ile açtık 2. devreyi. Tam da bu hafta için oyunculara kızmama, sinirlenmeme kararı almışken kendi kendime, Fatih Terim’in yaptığı çıkış ile sadece oyuncuların değil teknik ekibin de kafasının maçtan çok başka konularla (haklı olarak) dolu olduğu, dolayısıyla alınan mağlubiyetin ne kadar normal olduğu gerçeğini koyuyordu ortaya. Maalesef bu noktada ben hatayı yönetim kurulunda buluyorum. Zira bilgi kirliliğinin kol gezdiği, her önüne gelenin TV’de atıp tuttuğu bir medya ortamında tek ve kararlı bir ses vermekten uzak kalınmış, her kafadan ayrı ayrı ses çıkmış, Fatih Terim adeta medyanın oyuncağı haline getirilmiştir. Çok şükür ki, hocanın o maç sonu çıkışının ardından Allah’tan iki taraf da gurur yapıp olayın fazla üzerine gitmediler ancak bu konuda umarım içleri de dışarıdan göründükleri gibidir.
Zira C.tesi günkü Divan Kurulu berat takdimi ile başlayan, sonrasında ama öyle ama böyle bitirilen Sneijder transferiyle devam eden, yenen dostluk ve birlik-beraberlik yemekleriyle zirve yapan olumlu havanın devam etmesini diliyorum. Biliyorum ki dışarıda, medyada zaten yeterince düşmanımız var ve yine biliyorum ki bu camia birlik içinde oldukça elde edemeyeceği başarı yok, buna Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu da dahil. Bu sebeple hocamızın her zaman bahsettiği şekilde hem yönetim, hem biz taraftarlar, hem de teknik kadronun “ASLOLAN GALATASARAYDIR” düsturunu hiçbir zaman elden bırakmadan gerektiğinde haklıyken bile gururu bir tarafa bırakıp her turlu fedakarlığı yapıp birlik-beraberliğimizi muhafaza etmemiz gerekiyor.
Sneijder transferine gelince, evet açıklanan rakamlar dudak uçuklatan cinsten. Bu sebeple sevinç ve endişe içiçe şekilde zihnimizde dolanıyor. Oynarsa ne ala, yok oynayamazsa bu medya bu para konusunu diğer oyuncularımızı da içine alacak şekilde devamlı işleyecektir haberimiz olsun. Hatta oyuncunun eşini bile katacaklardır işin içine. Geçmişte yine bu kadar olmasa da büyük paralara gelip de oynamadan gidenlere nazaran Sneijder’deki avantajımız, onun diğer gelip gidenler gibi oynadığı takımlarda dikiş tutturamayan değil, aksine oynadığı takımları zirveye taşıyan adam rolunde olması ve Inter’in indirim isteğini reddetmesine rağmen 3-4 aydır maç kadrolarına alınmadığı halde yan gelip yatmadan idmanlarını aksatmama profesyonelliğine sahip olmasıdır. İnşallah kendisi iş ahlakıyla da diğer oyuncularımıza örnek olur ve diğer oyuncularımız da onu benimser, kariyerine ve aldığı paraya saygı gösterirler. Yaşının 28 olması da ayrı bir avantajımızdır. Zira iyi performans gösterdiği sürece GS onun için son durak olmayabilir.
Hawkins konusu oldukça can sıkıcı. Takımımız tam da yeniden ritm yakalamak üzereyken takımın belki de en önemli oyuncusunun bu durumu olukça moral bozucu. Gerçi B numunesine ilikin sonuçlar da bekleniyor, ancak sebebi ne olursa olsun keyif verici veya performans arttırıcı madde kullanımı başlı başına ahlaki bir olay. Elbette hiçbir oyuncu kendi bacağına sıkmak istemez, sonuçta uzun süre meslekten men edilme riskini kim alır? O halde kulüplerin alınan ilaçları daha sıkı denetlemesi, daha kontrol edici olması gerekir. Buradaki mevzu denilene göre keyif verici madde ve medyada yazan daha önce Roma takımında oynarken de başına gelen bir hadise olduğu şeklinde. Eğer gerçekten burada bilinçli bir ihmal varsa adı ne olursa olsun, sonucunda kupa- şampiyonluk, bedeli ne olursa olsun kulüpten tasfiye edilmelidir. Biz başkaları gibi gözümüzü kapayamaz, kulağımızın üzerine uyuyamayız. Başarıdan, kupadan, sonuçtan çok daha önemli değerler vardır ve bunlardır büyük kurumları ayakta tutan. Bu noktada kulübümüzün gerekli tedbirleri alacağına, verilen emeklerin boşa gitmeyeceğine ve yarışılan her kulvarda her daim yarışın içinde olacağımıza inanıyorum.
Yangın konusu ise ayrı bir üzüntü kaynağımız oldu dün akşam. Tabii ki eski binaların en büyük risk faktörü çoğunun ahşap yapıda olmasından kaynaklanıyor. Bu bağlamda yangın tedbirinin en üst düzeyde alındığından yana hiç şüphem yok ancak oldumu da oluyor maalesef. Öğrendiğimize göre dünyada eşi benzeri olmayan kaynakların bulunduğu kütüphanemizde de ciddi zararlar oluşmuş. Bu çok acı gerçekten. Umarım yaralar en kısa sürede sarılır. Bu noktada ülkenin bu tarihsel zenginliğini bile kısır kulüp-takım çekişmelerine alet edenleri, yanan şeyin üzerinde GS yazıyor diye gidenin milli kültürel servetimiz olduğunun farkında bile olmayıp neredeyse sevinçten göbek atanları ise nefretle kınıyor, bu zihniyeti Allah’a havale ediyorum..
Bu vesile ile geçen hafta yitirdiğimiz merhum Mehmet Ali Birand’ı da rahmetle anıyor, ailesine ve camiamıza baş sağlığı dilerken aynı zamanda bugünkü mübarek Mevlid kandilinizi de tebrik ediyorum.
Camiamıza her kulvarda başarı dileklerimle beraber kalın sağlıcakla,
Sevgi ve selamlarımla,
Murat T.