16
2011
Son Cimbom, Bursaspor'u ve kötü zemini yendi:
Gerçekten düşündürücü; devasa ‘Ali Sami Yen Aslantepe Arena’nın böylesi zemini. Bu zemine zemin hazırlayanlar belli. Lütfen hesap sorulsun. “Nasıl olsa üstü kapatılacaktı, onun için zemin direne edilmedi mi” diyecekler. Değil tabii ki, bu resmen mühendislik hatası. Bakın, üstü de kapanmıyor, o zaman futbolcuların işi bundan sonra hiç kolay olmayacak. Engin ve Kazim sakatlandı. Sonrası…Düşünmek istemiyorum. “Son Cimbom” diyorum…Hatta bu başlıkla; Rijkaard ile başlayıp, Hagi ile devam edip, Bülent Ünder ile sonlanan 2 kayıp yılın öyküsünü yazmıştım. Evet; Galatasar benim için “Son Cimbom’ sürecinde, yani bıçak sırtında. Eğer bu yıl Galatasaray kendini toparlıyamaz-ki ille de şampiyon olması gerekmiyor. Güzel futbol yeterli- ‘Son Mohikan’ durumuna düşerek, bir 14 yıl sendromu daha yaşayabilir. Onun için, benim için de, Terim için de, senin için de, taraftarlar için de, yöneticiler için de “Son Cimbom” Ama nasıl son cimbom? Hiç bitmeyeceğini kanıtlamak için ve yeni Galatasaray aslanları yaratmak için donatılmış ‘Son Aslanlar’, onlar…
Bunu bilenler, bu süreci yaşatmayacak olan Terim’in kimyasın, dolayisiyle Galatasaray’in performansını kıracak saha dişi oyunların peşinde. Bunların başında Ali Sen geliyor(kusura bakmayın, R’leri değil, ‘ş’leri söyleyemiyorum). Ali Sen diyorki “Konuşursam Cimbom büyük ceza alır”. Böylesi trajikomik tehdit gerçekten Ali Sen için büyük talihsizlik. Bence amaç, Aziz beyi halletmeden önce ‘Cimbom’u halletmek. Ola ki Aziz beyi bitir de ve takımın başına gelir(bakmayın siz benim devrim geçti lafına. Amacı, vazgeçilmezliğini kanıtlamak, fakat kimse de oralı değil), işte o zaman en büyük tehlike Galatasaray olacağı için, o’nu halletmek istiyor. FB’ye akıl veriyor, “Platini davasından vazgeçin, büyük ceza alırsınız” diyerek. FB doğrusunu yaparak, hiç kulak bile vermedi. Davayi sürdürüyor… Ali Sen, 1987’deki Neuchatel maçında, hakemin başına atılan bozuk para(Şükür ki, kağıt dolar atılmadı, çünkü daha ağır bir para) yüzünden turu geçen Galatasaray’ı UEFA hükmen nakavat sayması sonrası işleyen süreci anımsatıyor. Ali Sen’e göre, Galatasaray’ı UEFA’da ipten almış. Söylemek istediği şey ise, anlşıldığı kadarıyla para veya başka şeyler yedirmiş olmalı ki, ‘konuşursam GS büyük ceza alır’ diyor.
FB7nin yaşadığı süreçte, böylesi bir GS değerlendirmesinin anlamını anlamadım. O zaman, yukarıda değindiğim gibi, FB’nin başına Ali Sen geliyor ve en büyük rakibi GS’yi önlem açısından halletmek istiyor. İyi de yediren sensin ve sen FB’lisin. Sen de ceza almayacak mısın? Ali Sen, gerçekten komik ötesi, trajikomik. Söylenenlere göre, Ali Sen’in ‘çok samimiyiz’ dediği UEFA yetkilisi, oylamada GS alehine oy kullanmış. Galatasaray’a yapılan haksızlığın önüne, eski GS yönetim kurulu üyesi Necdet Çobanlı geçmiş. Çünkü FIFA Başkanı Joao Havelange’ın yakın dostu imiş. Olayı bitiren de Ali Tanriyar’in başkan yardımcısı Alp Yalman’ın bulduğu Alman avukat Reinhard Rauball olmuş. İkinci olay; ne hikmetse, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü (GSGM); benim “Ali Sami Yen Aslantepe Arena’ diye tanımladığın yeni GS mabedinin kendilerine ait olduğunu kanıtlamak için “Bu Stadyum Spor Genel Müdürlüğü'ne Aittir” içerikle devasa bir tabela atması…Böylesi tabela; değil komik, traji komik ötesi bir şey olmanın ötesinde ayip ve aşağılayıcı bir ifade. “B Stadyum” ne demek? Siz adı olan bir değeri “Bu” diye tanımlayamazsınız. “Bu”lu bu duruş aşağılayıcı bir duruştur ve de hiç de ehtik değildir. Birileri çıkıp da, GSGM’ye, “Bu genel müdürlük” veya “genel Müdürüne “Bu genel müdür” dese, doğru mu olur? Bu adam, bu stadyum…..
Bunları bir yana bırakalım, tüm stadyumlar GSMY’ye ait değil mi? Hangisinde “Bu” lu tabela var; “Bu-lan” varsa bana göster.. Bu, bu, bu nedir?! Açılış günündeki tepkilerin cezası mı? Stadı kıskananların tetiklemesi mi? GSGM’nin işgüzarlığı mı? Kimse Galatasaray’ı durduramaz, saha dışındaki oyunlarla, ancak rakipleri saha içindeki oyunlarla durdurabilir, o’nu da Bursaspor bugün yapamadı? Sahada müthiş bir GS vardı. Yoruma gerek var mı? Yooook. Tıpkı o, 20 yüzyilın sonlarında başlayıp, 21. yüzyıla taşınan( 1995-2000) Galatasaray gizilgücü vardı, Terim’i vardı, oyun kurgusu vardı, sahaya dağılım vardı, kanatlardan bindirme vardı…Vardı da, vardı… Sahada tüm bunları yapan; “Fernando Muslera, Sabri Sarıoğlu, Tomas Ujfalusi, Gökhan Zan, Hakan Balta, Engin Baytar(66’da Sercan Yıldırım), Felipe Melo, Selçuk İnan, Kazım Kazım (Dk.39 Emmanuel Eboue) , Albert Riera(82 Baros), Johan Elmander…” böyle bir kadro ve goller vardı. Geçtiğimiz yılların GS maçlarında bir endişe sarardı beni, özellikle Rijkaard’ın ilk 10 maçı sonrası. Terim bu endişelerden arındırdı beni….Eski Bursa bitmiş, kalmamış mı, yoksa bitmiş bir GS geri mi gelmiş. Evet, Galatasaray sezonun en iyi maçını ilk yarı oynadı. Bursa’nın orta sahaya yığılması(4-5-1) Cimbom’u durduramadı, çünkü Cimbom ortadan da, kanatlardan da geldi. Ve 953 gündür Bursaya gol atamayan GS, 954. Gün attı. Bu gol aynı zamanda Terim’in Bursa’ya attığı 20. gol imiş…
Engin, gerçekten futbolu zengin, fakat…İşte bu fakatı içinde barındıran Engin, ortadan öyle geldi ki, hayatının en iyi topunu kesti ve Elmander’de 20. dakikada Cimbom’u 1-0 öne geçirdi.. Rieara ilk yarı tek vasat olan topçu idi. Sabri, belli ki Terim uyarısıyla kendinde idi. Sağbek olarak sağ tarafı iyi kullandı. Melo gerçekten bir harika. Kazim 37’de yerini Eboue’ye bıraktı. Maçın sonlarında Eboue, soldan cezaya müthiş girdi, Sebastian öyle bir ceza kesti ki, maçın ikinci vasat adamı Hüseyin Göçek oldu diyebilirim. Hem penaltı, hem en azından sarı kartılık bir pozisyondu. İkinci yarı Galatasaray iyi değildi. İleride top tutamayınca, Bursasporu’da tutamadı.
Nitekim 66’da oyuna giren Sercan Yıldırım’ın yerde yatan Hakan Balta’yi görünce topu taça atması gerekirken, kornere atması eski takımına katkı oldu ve Bursa beraberliği yakaladı. 82dakika sabrettiği Riera’nın yerine aldığı Baros durumu 2-1 yaptı. Öyle bir tek top paslaşması ki, anlatılamaz; Sabri, Sercan, Elmander, Baros ve gol… Cimbom, ikinci yarı oyununu düzeltmeli, özellikle de sah zeminini, aksi taktirde…. Antraparantez açmayı unuttum: “Nedir bu GS’ın yaptıkları? Hiç yakışıyor mu? İkidir erkekli kadınlı Feneri dövüyorlar. Önce erkek basketçiler FB’yi yenerek Cumhurbaşkanlığı kupasını, ardından kadın basketçilerimiz FB kadın basket takımın yenerek Cumhurbaşkanlığı kupasını aldılar. Ellerine sağlık…” ŞEVKET ÇORBACIOĞLU ŞUTLUYORUM evesbere@mynet.com