Makale Yaz
Bu haberi yazdır
Haydi! Şampiyonlar Ligi finaline gidiyoruz
 Eyl
06
 2016

Kuralar çekilirken en sonunda yine buradayız demiştim. Bir yıl çok uzun bir süre gibi geçti. Galatasaray için Avrupa'da olmamak, Şampiyonlar Ligi müziğini Türk halkına dinletmemek, aslında yaşamamak demekti. Bunun bilinciyle 2017/2018 sezonuna giriyorduk. Sıcak top, soğuk top var mıydı bilemiyorum, ama ilk torbadan gelecek takım olsa olsa yine Real Madrid olur diyordum. Fazla kafamızı ütülemeye, kim gelsin demeye gerek yoktu. 

Öyle de oldu. Real'i kafadan çektik. Bu kez bir ilki başardık ve Manchester City'i de ikinci pot üzerinden Madrid'le aynı gruba gidiyordu. Bu iki takımı alt alta görünce, fazla söze gerek yok demek gerekiyordu zaten. Sonra Galatasaray ve Sporting Lizbon çıkıyordu. 

Herhalde Galatasaray'ı görünce yine güçlü bir grup verelim ki adam akıllı maçlar seyredilebilecek bir grup olsun demişlerdi. Biz de zaten kim gelirse gelsin, yapacak bir şey yok deyip kabullenmiştik. İlk maç evde Real Madrid ile başlıyorduk. Aslında hiç de istenecek bir durum değildir. Ya deplasmanda oyna yenil ve kimse bir şey demesin, ya da evinde oynuyorsan da daha zayıf bir takımla oyna. Maç başladı, takım geçen yılın şampiyon olan o hava hakimiyeti yüksek santraforları, içeriye dalan hücumcuları ile bir iki denemeyi yapmaya başladı, ancakpek kolay bir maç olmaması normaldi. Bittiğinde 0-0'lık skor yazıyordu tabelada ve bu hiç de kötü bir sonuç değildi.

İkinci maçta bu kez Manchester City deplasmanına giden Aslan için tek puan iyidir demek zorundaydık. İngiltere'den galip geldiğimiz en son maçı hatırlayanımız var mı? İyi oynasak bile bize pek vermezler ya da alamayız. Bu kez öyle olmadı. En azından yine kaybetmediğimiz bir maç oldu ve 1-1'lik skorla İngiltere'den döndük. Durum fena değildi ve üstüne üstlük, iki maç sonunda Real Madrid 4 puanla liderken, Galatasaray ve Manchester City 2'şer puanda bulunuyorlar ve Sporting Lizbon tek puandaydı.

Korkulacak bir şey yoktu ve hepimiz de sanki bu kupanın favorisiymişiz ve bir şekilde bu takım gruptan çıkmayı başarır diye düşünüyorduk. 3.maçın TT Arena'da Sporting Lizbon ile olması çok önemliydi. Alınabilecek bir galibiyet ile en azından ikincilik için büyük bir avantaj yakalanabilirdi. Maç başladı ve daha 2. dakikada öne geçen taraf ev sahibi Cimbom'du. İlk birkaç dakikada en son gol attığımız Avrupa maçı ne zamandı ki acaba diye bir an düşündüm ve maça devam ettim. Ataklar devam ediyor ve dakikalar 20'yi gösterdiğinde 2-0 da geliyordu. Şampiyonlar Ligi maçında ilk 20 dakikada 2-0 öne geçme konforunu önceden yakalamış mıydık onu da çıkartamıyordum, ama aklıma tek gelen şey, 2013'teki Kopenhag maçında ilk yarıyı 3-0 kapatıp, rahat rahat bir ikinci yarı seyrettiğimizdi. Bu kez 2-0 biten ilk yarı sonrasında ikinci yarı maç 4-0 bitmişti. Sporting Lizbon'u 4-0 yenerek ben buradayım diyen Galatasaray'a bir başka ilginç haber de Madrid'ten geliyordu. 2-2 beraber bitmişti Real Madrid - Manchester City maçı ve böylece Madrid 5 puana, City de 3 beraberlikle 3 puana çıkmıştı. Deplasmanda 2-0 yendikleri Sporting Lizbon maçı sayesinde 2 averajları bulunduğundan dolayı Galatasaray liderliğe geçiyordu.

3. maçlar sonunda Galatasaray'ın liderlikte olması hiç de hayra alamet değildi. En azından ülke içindeki bazı mihraklar böyle düşünüyordu. Yabancı basın, "Lion is Back - Aslan Geri Döndü", "Is Gala Playing for Champ? - Galatasaray Şampiyonluk İçin mi Oynuyor?" gibi başlıklar atmak zorunda kalmıştı.

Bunları duymayalı o kadar zaman olmuştu ki. Biliyorum sadece 4 sene önce, 2013 yılı sonlarında Şampiyonlar Ligi grubundan Juventus'u son dakikalarda attığı golle yenip son 16'ya kalmıştı, ancak Aslan için 4 yıl çok zamandı. Düşünsenize, Galatasaray'ı 2014 Şubatında Chelsea ile oynadığı maçta gören yeni doğmuş bebek, 4 yaşına geliyordu. Bu Cimbom için kabul edilebilir bir durum değildi. Taraftarlarını Avrupa'da rakiplerini yenerek mutlu edebilen bir takım Galatasaray ve bizler o şekilde bugünlere geldik. Belki de kurucusunun kulağına üflediği "Türk Olmayan Takımları Yenmek" sözleri yüzünden, ruhundan dolayı, artık sadece Avrupa'da başarı varsa Cimbom, Cimbom'du. O 4 yaşına gelmiş çocuğun Galatasaraylı olabilmesi için kesinlikle Türk olmayanları yenmek gerekiyordu.

Takım formdaydı, taraftar coşmuştu. 3 maçta Şampiyonlar Ligi'nde Real Madrid ve Manchester City'nin olduğu grupta liderlik gelince, herkes bir sonraki maçı beklemeye koyulmuştu. Lizbon deplasmanına gidiyordu Avrupa Aslanı. Lakabını yavaş yavaş tekrar geri alan Galatasaray'ın Portekiz'den galibiyet alması demek, belki de artık gruptan çıkması demek olacaktı. Sonuç 0-1.

Takım yine kazanmıştı. Biraz zor olmuştu, ancak iyi savunma ile tek gol dahi yetmişti. 4 maç sonunda 8 puana ulaşmıştı ve en yakın rakibi olan Real Madrid'e 2 puan fark açmıştı. Manchester'dan 11'le dönüyorlardı ve bu da onları 6 puana çıkarıyordu. City 4 maçta 4 beraberlik ile hala şansını sürdürüyor ve Lizbon da tek puanda grubun sonundaydı.

5. maç için Galatasaray yine deplasmanda olacaktı. Bu kez en zorlu yer olan Santiago Bernabeu çimleri önümüzde. Bugüne kadar burada 3 defa Şampiyonlar Ligi maçına çıkan takım, hiçbirinde 3 farktan altını yememişti. İstatistiklerin dibine kadar giren bir adam olarak benim için bu yüksek formlu Galatasaray dahi çok aşırı şansa sahip değildi. Neden olmasın diye elbette söylüyorduk. Takımımız önceki maçlardaki gibi oynayıp, biraz da üstüne koyarsa, buradan en azından bir beraberliği alır ki o da grup liderliği demek dahi olabilirdi. Maç başladı ve nasıl bir gelenekse yine başlarda bir gol yemeyi başardık. Devamında ikinci gol de geldi ve ilk yarı 2-0 Madrid üstünlüğü ile bitti. Yine Real'den burada fark yiyoruz, o kadar iyi durumda olsak da bu takıma burada bir türlü bir şey yapamıyoruz demeye başladık. Maç bitmişti. Aslına bakarsanız onların 3-4 gol pozisyonu vardı 2'si gol oldu. Bizim de 3 civarı vardı. İkinci yarı başladı ve 10 dakika içerisinde bizim takım bir gol buldu. Ataklar devam ediyordu ve 80. Dakikada ikinci gol geliyor dediğimiz an oldu, ancak penaltı kaçırdık. Ayağımıza kadar gelen fırsatı tepmiştik. Artık son 1 dakikaydı, ancak biraz da şansla, şansı da kendimiz yaratarak bir pozisyon oldu ve Galatasraay golü buldu.

Maç 2-2 bitmişti. İlk defa İspanya'da Real'den fark yemeyi bırakın, puan almıştık. İspanyollar çökmüş kalmıştı. 9 puan olmuştu ve son maçlara 2 farkla giriyorduk. City de evinde kazanmış ve puanını 7'ye çıkarmıştı.

6. maçlar öncesi 9 puanda Galatasaray ve 7'şer puanda Real Madrid ve Manchester City vardı. Son maç İstanbul'da City ile oynanıyordu ve yenilmemiz demek, büyük oranda grup liderliğinden 3.lüğe düşmemiz demek olacaktı. Muhtemelen Real, Sporting'i yenip 10 olacaktı. Alınacak beraberlik dahi grup lideri yapardı.

Sonuç: 2-1

İlk defa grup lideri oluyorduk. İlk defa Real'den deplasmanda puan almıştık ve daha da önemlisi hiç kaybetmemiştik. 12 puan vardı hanemizde ve 3 galibiyet, 3 de beraberlik yazıyordu. Manchester City Avrupa Ligi'ne giderken, Real Madrid ise ikinci olarak diğer grubun lideri ile eşleşecekti ve onlar için epeyce onur kırıcı bir durumdu. 600 milyonluk takım 100 milyonluk takımın ardında kalmıştı. Hatta bir diğer 400-500 milyonluk takım ilk ikiye dahi girememişti.

"Dünya mı tersine dönüyordu, yoksa bir mucize mi gerçekleşiyordu bilmiyoruz ancak, Galatasaray Avrupa'nın son yıllarda gördüğü en büyük başarılardan birine imza atıyor" diyordu İspanyol AS.

Bir sonraki turda rakip Napoli olmuştu. İtalyanlar  karşısında dahi Cimbom net favori gösterilmiyordu. Aşağıdan geldiğiniz zaman, kendinizi ispat ettirene kadar hep hor görülürsünüz ya, yine ondan dolayı Napoli bir adım önde gösteriliyordu. Ne mi oldu? İki maçta da kazanan takım Galatasaray'dı. İlk maç İtalya'da 1-0 biterken, İstanbul'da 3-2 galip gelmişti Sarı Kırmızılı temsilcimiz.

Gerçek miydi bu bilemiyordum, ama görüyordum ki çeyrek final eşleşmeleri yapılırken, son 8 takımdan biri Galatasaray'dı ve Corriere Dello Sport adeta Aslan'ın pençesi altına yatmıştı. Koskocaman başlıkta yazan:

PARÇALANDIK.

Evet, İspanyollar, İngilizlerden sonra bu kez İtalyanlar kabul ediyordu Aslan'ın gücünü. İlk iki torbadan gelmeyen tek takım Galatasaray'dı artık ve çeyrek finaldeki rakip Manchester United'tı. Jose Mourinho 2013'ün üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen hala Real Madrid ile çeyrek final'de Galatasaray'ı eledikleri maçta kalmıştı. Skysports'ta verdiği röportajda maç öncesi favori misiniz diye soran muhabire, "sen galiba hiç İstanbul'da maça çıkmadın" der. Real Madrid'teyken dahi deplasmanda yenildikleri Galatasaray'ın bu kez iki tarafta da iyi oynadığını belirtir ve şanslar eşit der.

Gerçekten de şanslar çok eşittir. İngiltere'deki ilk maç başlar ve kısır bir maç gibi gider ve 0-0 biter. Galatasaray gol atamamıştır, ancak yememiştir de. İngilizler bu durumu çok da beğenmez. Jose maç sonundaki yorumunda, "artık favori Türkler" der.  

Ben heyecandan ölecek gibi hissederim Türkiye'deki maçta. Müsabaka başlar ve dakikalar geçer gol olmaz. İlk yarı da 0-0 biter. İkinci yarının başında yine atak olan taraf bizimkilerdir. 1-0'ı sonunda buluruz dakikalar 70'i gösterdiğinde, ancak o dakikaya kadar suskun duran maç, bir hengame yerine dönmüştür. İki kalede de sayısız atak girişimleri olur. 83. Dakikada Manu'nun golü gelir ve bir anda her şey boğazımızda düğümlenir. Bu skor Manchester'ı götürüyor. Sorun yoktur, çünkü öylesine güçlü bir psikolojik üstünlük ve dayanıklılık vardır ki herkes takıma inanır ve sadece 3 dakika sonra skor 2-1 Galatasaray lehine gelir ve takım yarı finale çıkar.

2000 ruhu mudur, yoksa yepyeni başka bir ruh mu bilinmez, ancak tek bir gerçek vardır ki o zamana kadar kaybetmemiş olan Barcelona rakiptir. Bu kez ilk maç bizdedir ve burada acaba bir galibiyet alabilir miyiz diye düşünmüyor da değiliz. Sonuçta City, Lizbon, Manu derken, neden Barcelona olmasın. Maç 2-1 Galatarasay üstünlüğü ile biter ve finale sadece bir adım kalmıştır. Nefesimiz kesilmektedir. Hayat başka bir yerden akmaya başlar ve sadece Avrupa değil, tüm dünya Galatasaray'ı konuşmaktadır. Ancak nefes almak ve Katalunya'dan en az bir beraberlikle çıkmak gerekmektedir. Maç başladığında korkarak değil, olabildiğince topa sahip olarak oynar Galatasaray ve 30 dakikada da golü bulur. İkinci yarıya bu skorla başlar, 73'te golü yer ve 1-1 sona erer.

İnanılmaz bir sondur. Şampiyonlar Ligi Finali gelmiştir ve tek maçta Avrupa'nın en büyüğü olma şansı vardır.

Rakip Bayern Münih olmuştur. Kiev'de, Ukrayna'da en büyük olmak için Almanları ezmek, panzeri yerle bir etmek gerekmektedir. 18 yıl sonra bir Mayıs ayı daha Galatasaray için destan demek olur mu? Finallerin takımı Galatasaray, ilk defa böylesine büyük finale çıkmış olsa da bunun üstesinden gelebilir mi?

Bu sezon neleri başarmamıştı ki? Şu zamana kadar hiç yenilmedi. Hem savunmada hem de hücumda inanılmaz oynadı ve en önemlisi de psikolojik olarak da hep en üstteydi. Ukrayna'da da en az Almanlar kadar fazla Türk seyirci bulunuyordu. Tırnaklarımızı yememek için hiçbir sebep yoktu. Maç başladı ve henüz 5. Dakikada iyi bir ataktan yararlanamadık. Bayern de geliyor ve bir şekilde savuşturuluyordu. İlk yarı 0-0 bitmişti ve ikinci yarının da ortalarına gelinmişti. Maç iki tarafın da olabilirdi ve bizim oldu.

78. dakikada gelen gol aynı zamanda maçın da sonucuydu ve 1-0 kazanmıştık. Kiev'den bir Avrupa Şampiyon çıkarmıştık ve tarihin gelmiş geçmiş spordaki en büyük Türk başarısıydı. Tarife kelimelerin yetmeyeceği bir durumdu. Ukrayna'nın Ekspres gazetesi Galatasaray'ın taraftarlarıyla beraber başardığı bu olay için "Türkler, Cennete Gitmiş Gibi Seviniyorlardı" diyordu.

Evet sevgili dostlarım, böylesine bir kurguyla sizlere bir yıl sonrasında olmasını isteyebileceğimiz bir senaryo, hikaye veya bir ütopik düşünce istek kurguladım. Abartının bu kadarı diyecek olanlar da olur, aç tavuk kendini buğday ambarında zanneder diyen de, ancak bizler düşünmeden, hayal etmeden ve büyük bir şeyler istemeden hiçbir şeyiz. Galatasaray'ın bir yıl sonra Şampiyonlar Ligi'nde olup, böylesine başarılara imza attığını görebilmemiz dileğiyle.

Mustafa Bayrak

 https://twitter.com/mustafabayrak_





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
Son Girilen Makaleler
beawerheart
| 28 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 25 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 24 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 15 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 05 Ağustos 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...