28
2017
Merhaba renkdaşlar ve webaslan ailesi.
Öncelikle webaslana teşekkür ederek başlamak istiyorum, Östersunds yenilgisinden sonra yaptığı eleştiriler hem dozajındaydı hem de taraftarlar olarak bizlerin sesi oldu.
Açıkcası ben uzun süredir yazmamıştım, çünkü uzun süredir futbol a takımını takip etmiyorum, süperlig'i de pek takip etmiyorum açıkcası, başarısız olduğumuz için değil, türk futbolunun durumu ortada, genel olarak hem türkiye'de hem de dünyada futbol hızla mekanikleşiyor, endüstrileşiyor, ve daha sıkıcı bir hale geliyor.
Hepimizin zamanı çok kıymetli, bu hayatta yaşayacağımız günler sınırlı, o yüzden zamanımızı en iyi şekilde kullanmalıyız. Ben de iş ve sosyal yaşam dışında kalan zamanımı hayatıma değer katan şeylere ayırmak istiyorum. Kimisi müzeye sergiye gider, kimisi balık tutar kimisi stadyuma gider veya futbol maçı izler. Tüm bu aktivitelerin arkasındaki bireysel motivasyon aslında pozitif enerji ve ilham almaktır. Bu rekreasyonel diye tabir ettiğimiz aktiviteleri yaparken bunlardan ilham alır, keyif alır ve normal hayatınızdaki veriminizi arttırırsınız, bunlar düşünülerek yapılmaz tabii ki fakat işin mekaniği böyle çalışır.
Şimdi bunları boşuna mı anlattım, hayır tabii ki. Futbol maçlarını izlemememin nedeni takımın yenilmesi değil. Takımın güzel top oynamaması. Şöyle düşünün, tüm sezon boyunca 1-0 larla maçların çoğunu aldınız ama italyan savunması ve sıkıcı bir futbol, bu size zevk verir mi? vermez. Şimdi son zamanlarda yine Lucescu ismi gündeme geliyor, kardeşim bu lucescu yu biz takım başarılı olmasına rağmen sıkıcı futbol oynatıyor diye göndermedik mi? evet gönderdik, yani lucescu bir çözüm değildir bana kalırsa, en azından tam bir çözüm.
şimdi güzel futbol güzel futbolcularla oynanır. Bakın güzel diyorum dikkat ediniz, iyi demiyorum. güzel adam demek fiziksel güzellikten ziyade insani güzelliktir benim gözümde. Zaten insanın içi neyse dışına vurur. Mesela Harry Kewel, güzel adamdı, gelişine voleyi koyardı, futbolcuların çok ama çok küçük bir kısmı güzel vole vurabilir. Gol olursa tribün yıkılır, bilen bilir.
Hagi'yi düşünelim, güzel işler yapardı. ben hagiden güzel çalım atan adam az gördüm.
şimdi efendim, bu bağlamda herhangi bir organizasyonda, ki bu bir şirket, bir okul veya bir futbol klubu olabilir, yönetimden sorumlu olan kişilerin asıl olarak odaklanması gereken konuların başında güzel işler yapılabilmesi için uygun şartları oluşturabilmek gelir. Öncelikle bir insanın yaptığı işi güzel yapabilmesi için bundan zevk alabilmesi gerekir.
bu bağlamda ta en yukarıdan sayın başkanımızdan başlamak istiyorum.
Başkanım durum ortada, öncelikle taraftar ve futbol takımı arasında pozitif ilişkiyi kurmanız, böylelikle sahadaki oyuncuların güzel işler yapabilecekleri ortamı hazırlamanız lazım. Bunun için yapılması gereken birçok iş olduğuna eminim, tam bilemem klüp başkanlığı yapmadım, ama birkaç tane sayabilirim.
öncelikle halka ilişkilerin çok iyi yapılması gerekir. taraftarın beklentilerini yönetebilmek gerekir. Ve bunun en etkin yolu sizin bizzat yapacağınız açıklamalardır. Galatasaray başkanlar tarihi incelenirse, en sevilen ve en başarılı başkanların sık sık basına demeçler verdiği, roportajlar yaptığı görülecektir. bu yapılmıyorsa ya bu detay atlanmıştır, ya da bu işten zevk alınmıyordur. Zevk alınmıyorsa, zamanınızı/hayatınızı boşa harcamayınız efendim.
Tudor ise genç ve hırslı bir kişi olduğu için, güzel oyuna ve futbolcuların oyundan zevk almalarını sağlamaya çalışmaya daha yatkındır diye tahmin ediyorum. Bu ortamı hazırlamak için önce rahat olmak gerekir. Hiç bir şeyden korkmamak gerekir. Bu bağlamda şu an için tudoru rahatlatacak, belki biraz tecrübelerini aktarabilecek bir kişi görevlendirilebilir. fakat ben tudorun teknik bilgisinin de çok yeterli olduğunu malesef düşünmüyorum.
şimdi efendim, aslında bu çok fazla parametreli bir iştir, futbol takımını sportif olarak kurmak ve yönetmek. iyi oyuncun olacak, taktik bilgin olacak, idari otoriten olacak, vs vs. hatırlarsanız rijkaard en sonunda antrenmanlarda alt yapı pozisyon alma çalıştırmaya başlamıştı.
Futbolda veya herhangi bir çoklu yapıda, sistem çok önemlidir. ancak doğru bir sistem ile elinizdeki kaynaklardan maksimum verim alabilirsiniz. bence galatasarayın futbol teknik anlamda (idari hariç) asıl sorunu bir oyun sistemi olmamasıdır. Örneğin porto klübü bu şekilde para kazanır, çok iyi bir oyun sistemi vardır, bu sistemde yetenekli oyuncuları potansiyelinin maksimumuna ulaştırıp satarlar. Alan takımın iyi bir sistemi yada alınan oyuncuya uygun bir sistemi yoksa alınan oyuncu ertesi sene yarı fiyatına ortadoğu veya çine satılır.
Peki bir takıma oyun sistemini nasıl kurarsınız? ben bunun cevabını veremem çünkü spor hocalığı veya yöneticiliği yapmadım, ama bir sistem tasarlanırken universal prensipler vardır. Tasarım prensipleri veya design principles olarak geçer.
şimdi bunlardan ilki sürdürülebilirliktir, başka bir deyişle istikrar. efendim dışarıdan bakan bir kişi olarak şunu söyleyebilirim, ben futbol a takımında hiç bir istikrar göremiyorum. Hocası 4 yılda 7 kez değişirse bu iş olmaz. Hucum ve savunma hattı olarak ikiye ayırırsak, burada da bir istikrardan bahsedemeyiz diye düşünüyorum, bunun analizini sorumlular yaparlar.
Sabriyi düşünelim, neden sabri yıllardır orada, çünkü adam istikrarlı. yeteneksiz olsada orayı 15 yıl boyunca işletmiş.
Toparlayacak olursak, eğer Tudor'da bir teknik direktörde olması gereken teknik bilgiler ve yetenekler varsa bence devam edilmeli, çünkü karakter olarak iyi bence, güzel adam yani. bu işin bir de saha tecrübesi var, yani adam rakipleri ne kadar biliyor, sektör tecrübesi gibi düşünün, teknik bilgi ise rakibe göre taktik ve strateji geliştirebilme becerisi oluyor. Ama bilgisi yoksa ne yapılmalı? Kapasitesine göre karar verilmeli, nasıl?
Zeka insanın çevreye uyum yeteneği olduğuna göre, bir futbol takımına hoca seçilirken ilk şuna bakmak lazım. bu adamın yeni geldiği bir ligde algılaması, işi çözmesi ne kadar sürüyor. çok hızlı olması lazım, yada ligi bilmesi lazım, yani ligin dinamiklerini. bu adamı bulduktan sonra, adam güzel adam mı ona bakarım. Yani bir fark yaratabilecek mi? yaratıcı mı? mesela fatih terim ligi çok iyi biliyor (lig çok basit aslında kavga dövüş, ver mehteri) taktikleri de var, bir şekilde işi kıvırıyor, fakat fatih terimin handikapları var, özellikle idari yönden, uzun vadeli gidemiyor, çünkü sistemi sürdürülebilir değil. Bana göre Fatih terim güzel adam değildir. Eskiler buna dark side of the force derdi bizim gençliğimizde, neyse...
Yani ben dursun başkan, yada takımın sportif direktörü olsam ilk iş tudoru karşıma alıp şu soruyu sorarım: kardeş biz bu sene nasıl şampiyon olacaz, planın nedir? bu yanıtın yönetimi tatmin etmesi lazım, yani bilemiyorum tabi ama dışarıdan sanki teknik direktör alınıyor ve tüm sorumluluk ona bırakılıyormuş gibi duruyor. Eğer böyleyse bu iş öyle olmaz, bir iş yapılmadan önce planının işi bilenler tarafından onaylanması lazım. An itibarı ile klüp içinde bu şekilde işi bilen var mıdır onu da bilmiyorum. Ben mesela Ali Dürüst ve Abdüllah ikilisini çok beğenirim o anlamda, iyi ve kötü polis şeklinde gerekli yönlendirmeyi çok güzel yaptılar herseferinde.
Neyse son olarak transferlerden de biraz kısaca bahsedeyim, eğer isterseniz daha sonra transferler konusunda da uzun yazarım.
Efendim transfer konusunda da yine sistemik bir tavsiyem olabilir. Bence olsam daha önce birlikte oynamış adamları birlikte alırım. Bu bağlamda bence de jong ve schneder ikilemesi mantıklıydı. yani belhandayı alıyorsan, daha önce bu adamla başarılı bir şekilde oynamış dmc yi almak iyi bir strateji olacaktır. Zaten en etkin strateji bu olduğu için spor klüplerinde altyapı sistemleri vardır, ama işte bizde bilen uygulayan yok. yine ek olarak, maiconu ben pek beğenmedim, ayağı güzel aslında ama defansı zayıf bence. birebirde oynar yani küçük takımda güzel oynar ama büyük takımda açık alanda maymun olur. O yüzden defansa bir tane italyan kemik adam lazım. sivok tarzı, atletik, hafif ama sağlam ve uzun boylu, yani kemik dedik işte anlayın.
Şimdilik bu kadar renkdaşlar, dediğim gibi birkaç yıldır çok uzak kaldım, ama mevcut durum itibarı ile bu ayrılığın daha fazla uzamaması için şu anda bu yazıyı yazmak durumunda kaldım.
Arkadaşlar tribun olarak da, oyuncularımızı yuhalamak bize daha çok şey kaybettirir, onları nasıl gaza getirebileceğimizi düşünmemiz lazım. burada bence webaslana da çok iş düşüyor, sayın webaslan yönetimi, örneğin selçuk belki gidecek ama, selcuğun serbest vuruşlarının videosunu yapın mesela, arkayada güzel bir müzik, bunları yayınlayın, hem oyuncunun hem taraftarın morali düzelsin. bakın subay olanlar bilir, moral askeri gücün yarısını oluşturur.
En iyi dileklerimle,
KK