18
2012
Herkese merhabalar, Bir önceki yazımda "akıllı oyunun faydaları" diye bir cümle kurmuş, taktiksel olarak oynadığımız akıllı ve mantıklı oyunu övmüş (Kayseri-CLuj), böyle devam ederse sorunlarımız çözülür demiştim. Yanılmışım. Meğerse bu bir tesadüfmüş. Takımın "akıllı" oynadığı falan yok, kimsenin saha içinde düşündüğü yok, oyun zekası yok. Tamamen tesadüfi bir oyun oynuyoruz, kaos futbolu. 90 dakika süren bir tesadüfler zinciri. Tesadüf dedik ya, bir gün iyi, bir gün kötü olabilir. Zaten puan durumuna bakınca bu göze çarpıyor. 12 maçın yarısını kazanmışız diğer yarısında da galibiyet alamamışız. 50-50. Şans oyunu yani…
Türk futbolunda alıştığımız Avrupa maçı öncesi, ya da milli maç sonrası, ya da Avrupa maçı sonrası puan kayıpları kronik hale geldi. Bu düzlemde, bu sonuç geliyorum diyordu zaten. Üst üste oynanan maçlar, tehlikeli dönemeç, bir de üstüne nereden çıktığı belli olmayan ve takımın büyük bölümünü dağıtan milli maçlar, ve bu milli maçtan sadece 48 saat sonra oynanan Karabük maçı. Bütün koşullar bir araya gelmiş, puan kaybı kapıda bekliyordu.
Ama yani bir kere de bizi şaşırtsanız olmaz mı? Bir kere de şu ciddiyeti Karabük karşısında göstersiniz olmaz mı? Tel tel döküldü bütün oyuncularımız. Utanılacak bir performans sergilediler. Bunun analizini yapmayacağım bile. Sahada bir maç oynanır, oyun iyidir ya da kötüdür, galip gelinir ya da mağlup olunur, analiz edersin yorumlarsın. Burada yorumlanacak hiç bir şey yok, "Oynadığınız oyundan utanın" demekten başka çaremiz yok…
Ben dahil, bütün renktaşlar haftalardır DEFANS diye bas bas bağırırken, utanmadan aynı golleri yemeye devam ediyoruz. Bir dedik iki dedik, üç oldu, dört oldu, beş, altı, yedi. Eee yeter artık! Biz burada defanstan bahsetmekten bunalmışken nasıl oluyor da Fatih Terim buna bir önlem alamıyor? Nasıl oluyorda hala aynı hataları hatta daha beterlerini yapıyoruz? Nasıl oluyor da Karabük gibi bir takım maçın daha 35.dakikasında sanki 90ıncı dakikaymışız gibi boşluklar bulup, kalemize gelip iki gol buluyor? Nasıl oluyor da bu kadar açık verebiliyoruz?
Ben hayatımda Karabük maçındaki kadar dağınık ve şuğursuz bir oyun görmedim. Yahu adamlar daha 10. dakikadan itibaren kalene elini kolunu sallaya sallaya geliyor golu atıyor. Sen hala akıllanmıyorsun ve aynı pozisyonları 90 dakika boyunca veriyorsun. Bizim 3 tane pozisyonumuz yokken, adamların 10 tane net pozisyonu var. Terim çıkıp bunun hesabını versin! Nasıl bir oyundur açıklasın! Çünkü artık bunun mantıklı bir açıklaması yok. Büyük bir saçmalık halini almaya başladı bu kadro.
Bu takım antrenmanlarda ne çalışıyor biri bana söylesin. Defans ne çalışıyor? Forvetler ne çalışıyor? Organizasyon çalışıyorlar mı acaba? Herhalde çalışmıyorlar ki, sahada bir tane çalışılmış diyebileceğimiz hücum organizasyonu göremiyoruz! Bir tane bile yok! Duran top çalışıyor muyuz? İki yönlü.. savunma ve atak olarak.
Muhtemelen çalışmıyoruz. Neden söyleyeyim mi? Çünkü Fatih Hocamız için duran toplar pozisyon değil de ondan, biliyorsunuz. Şimdi korneri, duran topu pozisyon olarak görmeyen birinin çıkıp da takımına bunları çalıştıracağını düşünmüyorsunuzdur herhalde. Oysa Avrupa futbolunda duran top bir takım için birinci gol kaynağıdır. Neden? çünkü önündeki defans 9.15tedir, 6 adamın ceza sahasına konuşlanmıştır ve tek bir vuruşta topu altı pasın içine indirirsin. Peki bu pozisyon değildir de nedir? Kalbur üstü Avrupa takımlarının en tehlike silahıdır duran toplar. Büyük takımların da farkı iyice açtığı bir özelliktir. Yani demek istediğim kalbur üstü takımlara galibiyeti getiren, büyük takımlara da skoru iyice lehlerine çevirmesini sağlayan durumlardır.
Biz ise bunları maalesef pozisyon olarak görmüyoruz. SEn bunları pozisyon olarak görmezsen Cluj'a karşı yaptığın 75 ortadan ancak bir gol çıkarırsın, Karabük e karşı kullandığın 10 küsür kornerden de tek bir kafa vuruşu çıkaramazsın. Durum budur. Biz hala pozisyon bulmaya çalışalım…
Artık takımların bize karşı nasıl oynayacağı belli oldu. Ordu, Eskişehir, Braga, Cluj, Mersin, Karabük (arada Gençler de var galiba). Herkes seni çözmüş sen kendini çözememişsin Fatih Hoca. Nasıl iştir? Her maç aynı şey mi oynanır? 90 dakika bir tane bile mi taktiksel değişiklik olmaz?
Burada, muhtemelen hepimiz Football Manager gibi oyunları oynamışızdır. Takımımızın oyunu biraz buna benziyor. Saatlerce oynadıktan sonra ya da takımı oturttuktan sonra daha fazla uğraşmamak için, verirsin taktiği maçın başında, oyuncu değişiklikleri dışında hiç dokunmazsın, uğraşmak istemezsin. Sonuç ne olursa olsun aynı oyunu oynarsın. Hah. Biz de öyleyiz işte.
Fatih Terim maçtan sonra çıkıp Hasan Cemal'in programında egosunu pohpohlayacağına, çıksın taraftara açıklama yapsın. Bu takım neden bu durumda Fatih Hoca? Neden düzelmiyoruz? Düzelme bir yana nasıl oluyor da geriliyoruz? Oyunculardaki aşırı güven nereden geliyor?
Neden Eboue geçen seneki Eboue değil? Neden Selçuk aynı Selçuk değil? Selçuk'a neler oluyor? Kötü oynamıyor ama aynı yerde değil. Emre'ye biraz daha sakin olup beynini kullanmasını kim ne zaman söyleyecek? Burak'a kim bütün dünyanın onun çevresinde dönmediğini anlatacak? Amrabat ne zaman patlama yapacak? Hamit ne zaman top kaptırmayı bırakacak? Peki bu sorunlarla ilgilenmesi gereken kim? Fatih Terim. Ee hadi artık o zaman!
Geçen sene tarihinin en kötü sezonundan çıkmış, hırsla dolu bir Galatasaray vardı. Başarıya aç, susamış bir Galatasaray. Takımda arkadaşlık yardımlaşma üst düzeydeydi. Bugün bunlardan eser yok. Ne bir hırs var ne de yardımlaşma. Takım gittikçe bencilleşiyor, herkes kendi derdinde. Başta Burak olmak üzere, Amrabat ya da Melo gibi oyuncular halen takım olmak ne demek anlayamadılar.
Kazanırsın ya da kaybedersin ama hedeflerden ve o hedeflere yürümekten vazgeçemezsin. Önüne kim çıkarsa çıksın aynı ciddiyetle oynamak zorundasındır çünkü karşındaki Fenerbahçe de olsa Karabük de, maç sonunda kazanılan 3 puandır. Bugüne kadar önemli maçlardan 10 puan alındığı görülmemiştir. Her maç aynıdır, aynı ciddiyetle oynanmalıdır. Diğer bir noktada Avrupa maçları öncesi ya da sonrasıdır. Sen bu maçlardan dolayı takımı Karabük gibi Mersin gibi maçlara konsantre edemezsen, zaten şampiyon olamazsın. Sen Şampiyonlar Ligi'ni önemseyip kadronu ona göre kuruyorsan unutmamalısın ki o turnuvaya liginde şampiyon olarak katılıyorsun. Eğer ciddiye almazsan bir sonraki sene televizyondan seyredersin. Yani kısacası LİG, Şampiyonlar Ligi kadar önemlidir, hatta daha önemlidir. 6 maç oynanan Şampiyonlar Ligi, öncesi ve sonrasıyla 8-9 lig maçını etkilemektedir. Bu da 24-27 puan demektir. Yabana atılmayacak, kenara itilmeyecek 20 küsür puan demektir. Ciddiye alınmalıdır.
Son bir laf da transfer politikamıza. Bazılarınız kızacak ama Fatih Terim transferde tek yetkili olmamalıdır. Terim'in kaprislerine ya da inadına kurban gitmemeliyiz. Geçmişte bunu yaşadık, bugün tekrar yaşıyoruz. Amrabat'a lafım yok ama nedir bu inat? Bu inadın sonucu Kayseri bizi bir güzel kazıkladı. Bu adama 9 milyon verilir mi? 9 milyona Avrupa'dan Amrabat'tan kat kat daha iyi bir alınamaz mıydı? Tabii ki alınır. Peki ya Dany? 4 sene önce Fransa amatör kümede oynayan Dany sizce bir "Scout" mucizesi midir? Yani kimse görememiş de biz mi görüp aldık? O paradan ucuza Ujfa gelmişti. Başkası bulunamaz mıydı? Geçen sene son dakikada Riera gelmişti, bu sene son dakikada biraz da mecburiyetten Cris geldi. Dany var, Amrabat var. Boşa harcanan paralar. Önleri tıkanan genç Türk oyuncular. Çok yazık ediyoruz gerçekten.
Galatasaray büyüklüğündeki bir takımın Dany'le, Cris'le, Riera'yla işi olmaz kimse kusura bakmasın. Muslera, Eboue, Elmander kalmalı, gerisi gitmeli ve yerlerine adam gibi adam alınmalı önümüzdeki sezon.
Biraz sert bir yazı olmuş olabilir ama artık isyan etmeye başladım. Bir dedik iki dedik artık yeter. Derhal uyanın aslanlarım çünkü önünüzdeki Manchester maçı bütün bir sezonun kilidini açacaktır. Tamam mı devam mı maçıdır. Kazanın ve kendinizi affettirin. Gösterin ki bu puan kayıpları Manchester'ı düşündüğünüz içinmiş. Asıl oyununuzu onlara saklıyormuşsunuz. Çıkın aslanlar gibi oynayın ve kazanın. HAYDİ GALATASARAY!
Herkese sevgiler, saygılar.Cem G.