29
2012
Bütün Galatasaray taraftarlarına merhabalar,
Bu benim ilk yazım olacak umarım hoşunuza gider.
Başlıkta da okuduğunuz gibi görünen köy kılavuz istemez, mağlubiyet geliyorum diyordu! Neden mi? Bu mağlubiyeti getiren hem saha içinde hem de saha dışında bir çok faktör var. Bunlara girmeden önce, diğer bir arkadaşın da yazısının başlığında dediğin gibi "hayırlı bir yenilgi" olduğunu düşünüyorum, önemli Braga maçı öncesi biraz silkinip kendimize gelmemizi sağlayacaktır.
Önce saha dışından ve medyadan başlayalım: Yeni transferler yapıldıktan sonra, daha sezon başlamadan bu takıma "Rüya Takım" denmeye başlandı. Oysa Galatasaray'ın kazandığı maçları iyi oynayıp kazanması gibi daha normal bir şey olamaz ama "Rüya Takım" tabirleri maalesef takımı şişirdi. Manchester maçından önce çalmaya başlayan tehlike çanları bu maçtan sonra iyice duyulur hale geldi. Manchester maçındaki oyun ve istek tabii ki hepimizin göğüsünü kabarttı ama bu tuzağa düşmemek lazım. Direkler, penaltılar derken elbette maçı kazanabilir ya da en azından puan alabilirdik ama aynı şekilde Nani pealtıyı atsa, Hernandez yakaladığı fırsatları değerlendirse pek tabii maç 3-0 ya da 4-0 da bitebilirdi. Oysa medyada yazılanlar bir destan yazmışcasına fazla kabarıktı. Kanımca... Aynı şekilde o maçtan sonra gündeme gelen transfer haberleri de bazı oyuncuları etkilemişe benziyor. Aman dikkat bu tuzaklara düşmeyelim. Şu anda medyanın tuzağına düştük.
Saha içinde takım çok dağınık bir tablo çiziyor. Halen Terim'in istediği futbol oturmuş değil. Taktiksel ve sahaya yansıyan devamlılık maalesef yok. Orta sahanın düşük performansı defanstaki açıklarımızı iyice görünür kılıyor. Oturmuş bir şablon daha oluşmadığından bireylerin performansına bağlı kalıyoruz. Avrupa takımlarıya bizi ayıran da şu anda bu devamsızlık. Machester, Barcelona, Bayern gibi takımların en büyük artıları takır takır işleyen mekanizmalarıdır. A'yı çıkarır B'yi sokarsın bir şey değişmez, hatta gider Z'yi oynatırsın çarklar dönmeye devam eder. Neden? çünkü herkesi belli görevleri vardır ve kimse girerse girsin o şablonu oynar. Bir kere denerler, olmadı mı? bir daha deneler? dir daha bir daha, gol ve goller gelir. Bugün biz bu görütüden uzağız. Herkes iyi gününde olduğunda yine defansımız dengesiz ama hücumumuz iyi oluyordu. Bireyler durduğunda ise takım duruyor. A'yı çıkarıp B'yi soktuğunda kesinlikle farklı bir takım çıkıyor ortaya. Melo henüz hazır değil, ağır ve eski isteğinden uzak. Selçuk, belli ki Milli Takımda yaşananlar veya daha doğrusu "yaşatılanlar" onu etkilemiş, her zaman istekli ama biraz dapınık bir görüntü çiziyor. Ujfalusi'nin yokluğunda yeni gelen Dany ve Cris derhal adapte olmalılar. Cris bu çizgide değil daha. Pek de büyük umutlar bağlamamk lazım. Sezon sonu Cris'de Ujfa'da gider yerine iyi biri gelir. Aydın maalesef potansiyelinin sonuna gelmiş. Yıllarca genç dedik bekledik ama sanırım artık daha iyisini beklemek hayal perestlik olur. Aydın, çok yavaş (hareketlerinde) ve ikili mücadelelerde çok yazıf. Emre sanki hala çok heyecanlı bir görüntü çiziyor. Çok istekli lafım yok. ama sanki hala eli ayağına dolanıyor, tam olarak ne yapacağını bilmiyor vücut hareketlerindeki fazlalık kendi takım arkadaşlarını bile yanıltıyor gibi. Amrabat'a kanımca çok fazla para verildi ve Terim birazda bundan dolayı kredi tanıyor Amrabat'a. Umarım o da iyi olacak bu takım için ama bana ilginç bir hava veriyor. Amrabat kanımca egoist biri. Yani takımını değil önce kendini düşünen tipte bir oyuncu. Kendini kanıtlama isteği, topları bencilce kullanma hakkını beraberinde getirmiyor. Bu kanıtlama mücadelesinde takıma zarar vermemeye dikkat etmek lazım. Hamit ise halen beklenenden uzak. Son sözüm Hakan Balta için. Maalesef Hakan da oyununun son safhasına gelmiş ve bitmiş bir görüntü çiziyor. Defans vasıflarını yerine getiremediği gibi ofansif anlamda da çok zayıf. Çizgiden bindirmelerde isteksiz, bütün topları geriye ya da yana atıyor. Hakan'ı insan olarak çok severim ama artık yerine, Galatasaray gibi büyük bir takıma yakışan ofansif yönlü bir bek almak lazım.
Sonuç olarak takımımız daha hazır değil ve buna rağmen lideriz. Onun için panik yapmaya gerek yok ama kendimizi de rüya takım diyerek kandırmayalım. Resmi maçlarda 8 maçta 11 gol yiyen takımımızın (ki akhisar ve antalya da yemedik, 6 maç 11 gol oluyor) defansif anlamda kat edecek çok yolu var. Maçlar sadece yediğinden çok atmakla kazanılmıyor. Aynı şekilde çarkların dönmediği ya da şansın yanında olmadığı günlerde sağlam bir defans olgusuyla gol yemeden de kazanılabiliyor. Büyük bir takım bu şekilde büyük olabliyor zaten. Onun için takımı değerlendirirken skorlara bakmaktan kaçınalım ve tabloya karşıdan bakalım. Kimsenin hakkını yemeyelim ama doğru noktalara parmak basmaktan da kaçınmayalım.
Bu bakımdan umarım Ordu mağlubiyetinden ders çıkarmak lazım. Braga maçı öncesi herkesi şöyle bir silkeler, ayakları yer bastırır ve ciddiyeti üst seviyeye çıkarır.
Kimsenin şüphesi olmasın Galatasaray her gün daha iyiye gidecektir ve bu sene de bir defa daha şampiyonluk ipini göğüsleyecektir.
Herkese sevgiler, selamlar