13
2011
Zorlu rakipleri bir bir geçmemiz hepimizi sevince boğdu. Uzun süredir görmek istediğimiz bir GS izliyoruz. Kazansa da , kaybetse de hepimizin ilk ölçütü olan mücadele hırsı, kazanma hırsı ,formaya bağlılık ,arkadaşlık...Bir takımı takım yapan değerler zinciri bütün halkalarıyla tekrar kazanılmış durumda. Sezon başından beri yorumlarda yazdığım bir şey var ki o da Fatih Terim gol yemeyen bir takım yaratmanın peşinde olduğu. Aslında bu öncelik kötü oynadığı maçlarda bile değişmedi. Üç yıldır da hasretle söylediğimiz çift forvette nihayete erdi, rakip savunmaların adam paylaşamaması yüzünden rahat goller atmaya da başladık. Takımın özgüveni , biz taraftarların olduğu gibi yerine geldi.
Yine de daha zorlu sınavlar var. Burada dikkat çekmek istediğim husus GS, FB ve TS maçlarında, kazanmak için sahaya çıkan takımla maç yaptı. Bu önemli bir nokta çünkü GS sahaya istediğini yansıtamazken de kazanmak için oynayan takımları yeniyordu. Örneğin Bursa maçı. Bundan sonra işler iyice değişecek artık GS'yi kontrayla yenerim mantığından çok GS’den gol yemeyim mantığı ön plana çıkacak. Çok daha geride ve sert savunma yapılacak. Bu da adam geçmekte sıkıntı yaşayan orta sahamız için zorlayıcı maçlar anlamına geliyor.
Takımdaki bazı eksiklikler hala mevcut. Mesela ikinci yarının başında bir onbeş dakika oyundan düşen bir Melo var. Buna ek olarak Selçuk ve Emre'de oyundan düşüyor ve bu bölümlerde oyun üstünlüğü aniden rakibe geçiyor. Selçuk hala takımı kontra atağa çıkartamıyor hızlı olması gereken ataklarda durağanlık yaratıyor. Oldukça da fazla pas hatası yapıyor. Bireysel antremana önem verip duran top çalıştığı zaten belliydi. Kaç maçtır direkleri yalayan şuttan sonra kaleyi bulması pek şaşırtmadı. Hatta TS maçında Selçuk vurursa golü yazar diye rahattım. Kazım ise ileri uca topu taşıyor ama pas verip koşusunu sürdürmeme hastalığı devam ediyor yalnız bir nokta var ki gözden kaçmasın. Kazım özellikle maç başında geriye doğru koşu yapıp, rakip oyuncunun arkasında kaptığı toplarla pek çok önemli atağı başlamadan bitiriyor. Orta alanda ikili mücadelelerde dinç olduğu sürece yıkılmıyor. Şunu da unutmayalım yarı sakat oynuyor ve çok uzun deparlardan kaçınıyor. İleri yönlü depar yapmaktansa bu haklarını defansa yardım etmek için kullanıyor. FB maçında ilk yarı 6 top çaldı ve 3ü kritik düzeydeydi. Yani şu an Eboue ileriye rahat çıkıyorsa unutmayalım ki bunda Kazım'ın payı vardır. Tabi top ayağındayken hücum yönü hiç birimizi tatmin etmiyor. Hakkını teslim etmemiz gereken özellikle 4 oyuncu var. Elmander, Baros , Ujfalusi ve Semih. Her biri bir an olsun oyun disiplininden kopmadan hırsla oynuyor.
Önümüzde Ordu deplasmanı var. Savaşçı bir orta sahaya sahipler. GS'mizin defansı bu denli oturmuşken ve çift forvetle sahaya çıktığımız için rahatım. Birinci korkum takımın önemli maçlarda sahip olduğu konsantrasyonu bu maça taşıyabilmesi yönünde.
İkincisi 11 kişi kapanan takımlara karşı maç krize girdiğinde çalım atan ,dikene oynayan oyuncu eksiğimiz ayyuka çıkacak. Melo'yu da ofansif bölgeye koymak her zaman işe yaramıyor. Burada iş forvetlerimize düşüyor. Sakatlanmasınlar çünkü alternatifleri yok. Yine de asıl olay teknik adamda bitiyor. Fatih Terim böyle maçları nasıl kazanacak? Umarım bunların çözümü çoktan düşünmüştür.