Sürekli olarak sen büyüksün, ben büyüğüm kavgalarını duyuyoruz ve bunun tek realize edilebilecek şekli var o da elle tutulabilen başarılardır. Ben bundan da bahsetmek istemiyorum şu anda. Esasen anlamaya çalıştığım şey şudur:

"Oyuncu transferinde kendileri pek bir şey üretemeyen bazı takımlar, acaba diğerlerinin ilgilendiği adamları alıp, hem ona taraftar önünde darbe vurmak mı istiyor, hem de hiç arayışa girmeden, tepeden oyuncuya konmak mı?"

Bu düşünce son bir iki hafta içinde tavan yaptı ve artık duramadım. Çünkü bu yıl, özellikle öylesine ilginç transfer hamleleri geliyor ki akla mantığa ziyan. Şimdi bir iki örnek verdiğimde değerli kardeşlerim hemen işi kavrayacak ve bir yerlerinden yakalayacak. Aynı şekilde Fenerbahçeli veya Beşiktaşlı dostlarımızın da buradan çıkartması gereken çok önemli dersler olduğunu düşünüyorum.

Sondan başlamak gerekirse, Fenerbahçe'nin teknik direktörü kim oldu? Dick Advocaat. Hollandalı değil mi bu amcamız? Peki, Jan Olde Riekerink nereliydi? Seyşeller'den miydi, yoksa Mauritiuslu mu?

Jeremain Lens'i de kaçırdığı zannetmeyin dostlar. Onun da Advocaat ile yani Riekerink'le, yani Sneijder'le aynı memleketten olduğunu biliyorum. Ayrıca bu Hollanda aşkının transfer edilmek istenen Hakim Ziyech'lerle falan da daha pekiştiğini dipnot olarak eklemek gerekir. Bir de eğer Fenerbahçeli dostlarımız Dirk Kuyt vardı Fenerbahçe'de ve onun başarıları sayesinde Fenerbahçe de Hollandalılara bakıyor derse eğer, buradan o zaman neden geçen yıl Portekizli değil de Hollandalı getirilmedi diye sormamız gerekiyor.

Bir diğer konu da Roman Neustadter. Bu Alman-Rus dostumuzun adını ben ilk kez Galatasaray ile geçtiğinde duymuştum. Epeyce bir süre Gala aldı, istiyor diye haber yapan Avrupa medyası da vardı. Sonrasında ise Riekerink istemedi diye vazgeçildi denildi ve hemen sonrasında Fenerbahçe istanbul'a getirdi. Bu nasıl bir tesadüftür demek içimizden pek de gelmiyor. 

Hemen aynı zamanlara gidelim ve Gregory Van Der Wiel diyelim. Bu portakal kardeşimiz daha transfer haberlerinde vitaminken, Galatasaray'la adı geçiyordu. Ne Fenerbahçe vardı ortalıkta ne de başka bir takım. Sonra fazla para istiyor vb sebeplerle saf dışı bırakılmıştı. Sonra bir de baktık ki Fenerbahçeli ünlü scoutlar, nereden bulup çıkarttıysa bu adamı, bir anda Fenerli oldu, İstanbul'da gözüktü. Bu oyuncunun da Hollandalı olduğunu bir köşeye not edelim ki yukarıdaki paragrafımıza da bir atıf olsun.

Şöyle aklımızı biraz daha karıştırmaya devam edersek, Simon Kjaer'in geldiği takımın hangi takım olduğuna bakmanızı isterim. Sakın Kjaer'in geldiği takımdan birkaç yıl önce Galatasaray'a gelen Chedjou da gelmiş olmasın.

Geçen sezon Mario Gomez olayında Galatasaray ilgilenmişti ve sonra bir de bakmıştık ki Beşiktaş getirmişti. Burada yönetimin zaafiyeti olabilir bazı transferlerde o konuda da bir şey demiyorum elbette, ancak esas işlemeye çalıştığım konu, sürekli olarak kopyalamaya çalışılmadır.

Ayrıca Robin Van Persie transferinde Beşiktaş ile Fenerbahçe birbirlerini yerken, Galatasaray için adının ne kadar zaman önce geçtiğinden haberiniz var mı?

İsterseniz siz de olabildiğince bu örnekleri aşağıda arttırabilirsiniz. Fakat bu Türk futbolunu kurtarmayacaktır.

Beyler, 100 yıllık takımları başkalarının bulduğu ya da onlarla adları geçen oyuncuları transfer ederek ne kadar ileriye götürebiliriz?

Ben Fenerbahçe ya da Beşiktaş taraftarı olsam, şu anda birazcık düşünebilme yetim varsa, bu yazıyı yazana küfür edip, takımımın düşmanlığını yapıyor gibi bir savsata yapacağıma, adam biraz da doğru söylüyor yahu derdim.

Biraz da olsa hakkım yok mu?

Mustafa Bayrak

https://twitter.com/mustafabayrak_