10
2013
Hepimizin bildiği üzere Türk insanının sabırsızlığı, bilmeden fikir bildirmesi, düşünmeden görüş üretmesi gibi kötü huyları vardır. Bu konular birçok ünlü mizahçımızın stand-up'larına konu olmuş, video paylaşım sitelerindeki sokak röportajları konulu yerlerde yayınlanmıştır. "Bilmiyorum" kelimesini hiçbirimiz kolay kolay söylemeyiz. Siyasetten anlamadığımız halde, futbolun yönetim şeklini anlamadığımız halde bir sürü şey söyleriz.
Futbol adına bu durum genellikle "Transfer Sezonları"nda yaşanmaktadır. Herkes kendince takımının daha iyi olması için düşüncesini söyler. Ancak bu düşünceler bilinmelidir ki, kolay kolay yönetim tarafından duyulmamaktadır. Futbolcuların kişiliklerini, maliyetlerini; yönetimin o futbolcuya ayırabileceği bütçeyi düşünmemektedir. Her yönetici başında bulunduğu kulübün daha başarılı olmasını ister, bu yüzden kendince bir program yapar. Bu program para ile, takımın gücü ile, teknik direktörün isteğiyle doğru orantılı olacaktır.
Gelelim asıl konumuz Galatasaray'a...
2 yıldır Ünal Aysal başkanlığında yapılan revizyonlar Galatasaray'a son 10 yıldaki başarısızlığı unutturdu. Gerek mali açıdan, gerek takım başarısı açısından gerekse Galatasaraylılar açısından oldukça başarılı 2 sezonu geride bıraktık. Ünal Aysal karizmasıyla, politikasıyla Galatasaray'a oldukça yakışıyor. Takımın başına getirdiği isim ise tartışmasız Türk futbolunun en başarılı teknik direktörüdür. Bunlar hepimizin malumu... Son 2 yılda Galatasaray'a katılan futbolcular tartışmasız Türk futbolunun son dönemlerdeki en başarılı isimleri... Bu futbolcuları da bir arada idare edebilen, adaletli bir teknik direktörümüz olunca haliyle başarı otomatik olarak geliyor.
Özellikle bu sezon Avrupa'daki başarımız gelecek sezon adına ümit verici olup, bir tık üstüne çıkabilmemiz için de referans olacaktır. Yıllardır Avrupa'da adını unutturan Galatasaray, hala var olduğunu bütün herkese gösterdi. Sneijder ve Drogba ile oldukça sükse yapan takımımızda haliyle bir sonraki sezon da bir yıldız beklentisi doğdu. Sol bek için Carlinhos, Kolarov, Digne... gibi futbolcular yazılıp çizildi. Defansif orta saha için Melo, Wellington, Xabi Alonso vb... oyuncular hala yazılıp çiziliyor. Ujfalusi'nin sakatlığıyla geçen sezon yaşadığımız defans göbeği problemini Chedjou ile kapattık. Erman Kılıç takımımıza dinamizm getirecek isimlerden bir tanesi... Buraya kadar herşey tamam... Ancak Galatasaray'ın hala bir problemi var. Melo'nun bölgesi... 2 yıl boyunca görevini başarıyla yapan Melo'nun herkesteki soru işareti şudur:
1-Bunca sevgiye rağmen geçen yaz yaptığı futbol tüccarlığı
2-Sezon başında oldukça başarısız ve üstelik takımını her an eksik bırakacak potansiyel
3-Yaşça genç olmaması ve uzun kontrat istemesi
4-Maaşının yüksek olması
Peki Melo'nun avantajları neler?
1-İki sezondur istikrarlı olması ve takım içi uyumu
2-Ateşleyici ve dizginleyici oluşu
3-Şampiyonlar Ligi'nde tecrübeli oluşu
4-Uyum sorunu yaşamayacak olması
Peki alternatifi olan Wellington? Şimdiye kadar kaçınız transferde ismi geçene kadar bu ismi duydunuz? Şahsım adına ilk defa duydum. Lucescu'nun hakkındaki olumlu görüşleri, izlediğim videolardan ötesi yok. Yaşça genç. Ancak Brezilya'dan ilk defa ayrılacak olması, kronik diz sakatlığı, Şampiyonlar Ligi tecrübesizliği bence onu bir adım geride tutmalı... Bu adam kendi takımında bile son 2 yıldır futbol oynayamamış. Bence büyük bir kumarın içerisine giriyoruz. Eğer ki Wellington alınırsa büyük hata yapılacağını düşünüyorum.
Transfer politikasındaki en büyük darbe ise TFF'ye aittir. Sayın Yıldırım Demirören, Beşiktaş kulübünü bitirdiği gibi Türk futbolunu da bitirecektir. 6+0+4 Türk futbolunda çok şey çalar. Özellikle de Galatasaray'dan... Rakiplerine göre almış başını giden, dünya yıldızlarının gelmek istediği bir kulüp olma yolundayken önümüze çekilmiş bir settir bu kural. Üstelik inatla da arkasında olduğu bu sistem bizi bir sol bek transferinden edecektir. Türk Futbolu bu sistemle ilerlemez. Önce kulüplerin alt yapı payı arttırılır, spor okulları açma zorunluluğu getirirsin. Alt yapıya ayrılan bütçeyi minimum şekilde düzenlersin. Sonra her sezon örneğin 2 futbolcunun A takıma yükselmesi zorunluluğu getirirsin. İlk 11'de en az 2 alt yapı, en az 3 veya 4 Türk oynatma zorunluluğu getirirsin; AB statüsünü getirirsin.Al sana sistem. Ama 1 yılda 2 yılda olacak sistem değil... Önce planlanır, sonra uygulanır.
En başta yazdığım şey geçerlidir. Türk insanı araştırmadan, artısını eksisini düşünmeden kural koyar. Sonra Türk Futbolu'ndaki başarısızlık niye diye hayıflanır.
Saygılar...