20
2014
Galatasaray.
Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı. Taraflı, tarafsız herkesin kabul ettiği gibi Avrupa’daki en başarılı Türk takımı.
Zaten kuruluş felsefesi bu. Ali Sami Yen ve arkadaşları tarafından ‘’ Türk olmayan takımları yenmek ‘’ için kurulmuş bir takım.
Bu felsefeye hep bağlı kaldı Galatasaray. Avrupa’daki destansı başarıların yanında müzesine bir UEFA, bir de UEFA Süper Kupa’sı koydu sarı- kırmızılılar.
Galatasaraylı futbolcular bu sezon da bir destan yazdılar ve Juventus’u mağlup ederek Şampiyonlar Ligi’nde adlarını ikinci tura yazdırdılar.
Fakat sarı- kırmızılılarda bir süredir işler iyi gitmiyor. Takım, geçmiş yıllardaki agresif ve başarılı futbolunu bu sezon ortaya koyamıyor. Özellikle deplasman maçları tam bir hayal kırıklığı yaratıyor. Chelsea maçı da bunun son halkası oldu.
Bu başarısızlığı yaratan pek çok etmen var. İşin ucu sezon başına kadar gidiyor. Yabancı yasağına rağmen yerli oyuncu transfer edilmemesi, Ünal Aysal ile Fatih Terim arasındaki anlamsız gerginlikler ve bunun sonunda Fatih Terim’in gönderilmesi, futbolcuların formsuzluğu, Mancini’nin takımı deneme tahtasına çevirmesi, …
Bütün bunlar kötü futbolun nedeni olabilir. Ama eksik olan başka bir şey daha var ki, bunun hiçbir şekilde izahı yok: RUH!
Evet, takımda ruh yok. Galatasaray ruhu dediğimiz kaybetmeyi asla kabullenmeyen, rakibine bir aslan gibi saldıran, futbol anlamında agresif yapıyı son zamanlarda göremiyoruz.
Üzerlerinde sarı- kırmızı forma olan futbolcular top oynuyorlar, o kadar. O formadaki armanın ağırlığını hissetmiyorlar. O ruhu yaşamıyorlar.
Kulübede de bu ruhu pek göremiyoruz.
İşte bu nedenle Galatasaray, özellikle deplasmanda önlem alınması kolay ve yenilebilecek bir ekip haline geldi.
Gerek ligde, gerekse de Chelsea maçında kabul edemediğimiz işte budur. Galatasaray daha önce de kaybediyordu. Ama asla vazgeçmiyordu. O nedenle yenilse de taraftarından alkış alıyordu.
Oysa şimdi bir vazgeçmişlik var. Vazgeçmişlik diyebileceğimiz bu ruhsuzluk hali kara bir bulut gibi çökmüş takımın üstüne.
Oysa ünlü devrimci Che Guevara’nın dediği ve Fatih Terim’in de futbol felsefesi haline getirip, hatta Real Madrid maçı öncesi tahtaya yazdığı gibi: "Kaybetmekten korkma! Bir şeyi kazanmak için, bazı şeyleri kaybetmelisin ve unutma; kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin."
Galatasaray kültüründe vazgeçmek, kabullenmek yoktur. Asla da olmayacaktır. Şimdiki durum elbette geçecektir. Ancak bu zaman zarfında kaybeden Galatasaray olmaktadır.
Kim olursanız olun, taraftara vazgeçmişliği izah edemezsiniz. Galatasaray taraftarı bunu kabul etmez. Çünkü o bünye buna alışık değildir.
Bunu anlamak için Tarihi biraz karıştırmanız yeter!
https://twitter.com/tolgaersari