26
2011
Kamuoyunca şike ve teşvik primi operasyonu olarak adlandırılan ve İstanbul Özel Yetkili Savcılığı tarafından başlatılan soruşturma sürecinde medya tarafından bilinçli olarak kamuoyuna empoze edilmeye çalışılan önemli bir husus var. Federasyon’un Adli yargılamanın tamamlanmasını beklemesi ve bu yargılama sonucunda futbolla ilgili cezaların verilmesi hususu. Bu konuda görüş açıklayan gazeteci, yorumcu ve yöneticilerin en önemli söylemleri de; bugün federasyon aleyhte bir karar verirse ve yarın yargılama sonucunda bu isimler beraat ederse bu kararı alan kişiler ve kurumlar hakkında Fenerbahçe’nin ve hakkında karar alınan kişilerin tazminat hakkı doğar.
Böyle bir tazminat hakkının neden doğmayacağını ve federasyonun alması gereken kararları adli yargılamayı beklemeden neden bir an önce alması gerektiğini hem bu arkadaşlara hem de tüm spor kamuoyuna bir kez daha açıklayalım.
Şike ve teşvik primi suçunu işleyen kişi ve kurumlarla ilgili adli yargılama usulleri ve verilecek adli cezalar 6222 sayılı kanun ile düzenlenirken, sportif yargılama ve sonucunda verilecek cezalar ise Federasyon’un özerk yapısı dikkate alınarak değişikliğe uğramış Anayasa’nın 59. maddesinden hareketle oluşturulmuş futbol federasyonu disiplin talimatlarına göre düzenlenmiştir.
Adli ve Sportif yargılama olarak adlandırabileceğimiz bu iki yargılama usulünü kısaca irdeleyelim.
6222 SAYILI KANUNA GÖRE YÜRÜTÜLEN ADLİ YARGILAMA SÜRECİ;
Süreç savcılık tarafından verilen soruşturma emri ile başlar. Devletin kolluk kuvvetlerinin topladığı deliller ve bu deliller ışığında hazırlanan iddianamenin mahkemece kabul edilmesi ile devam eder. Yetkili olan asliye ve ağır ceza mahkemelerinin iddianameyi, delilleri ve yapılan savunmaları dikkate alarak verdiği hükümlerle son bulur. Yasada yapılan son değişikliklerle 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilebilir ve yine yasada belirtilen şartlarda bu caza belli oranlarda artırılabilir. Verilen kararlarla ilgili itiraz Ağır Ceza Mahkemelerine yapılabilir.
ANAYASA’NIN 59. MADDESİ VE BU MADDEYE BAĞLI OLARAK FEDERASYON TALİMATLARINA GÖRE YAPILAN SPORTİF YARGILAMA SÜRECİ;
Süreç Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun ciddi bulduğu şike ve teşvik primi iddialarını incelenmek üzere Etik Kurul’a sevki ile başlar. Etik Kurul’un elindeki bilgi, belge, delil ve aldığı ifadeler sonucunda oluşturduğu mütalaa niteliğindeki raporu Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’na sunması ile devam eder. Yönetim Kurulu raporun içeriğine de bağlı olarak adı geçen kişiler ve kurumları, savunmalarının da alınması için Profesyonel Futbol Disiplin Kuruluna sevk eder. Etik kurul raporunu da dikkate almakla birlikte delillere ve vicdani kanaatine göre nihai kararı PFDK ve Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu verir. Alınacak kararlarla ilgili itiraz Tahkim Kurulu’na yapılabilir. Tahkim Kurulu kararları kesindir. Bu kararlara itiraz edilebilecek başka bir yargı mercii yoktur.
Yukarıda da görüleceği üzere iki yargılama süreci birbirinden bağımsız olduğu gibi, bu süreçlerin sonucunda çıkan kararlarda birbirinden bağımsızdır.
İKİ YARGILAMA SÜRECİNDE FARKLI SONUÇLARIN ÇIKMASINA BİR ÖRNEK:
Basit bir örnekle bu durumu anlamayan, beklide anlamak istemeyen arkadaşlara izah edelim.
Örneğin adli yargılama sürecinde savunma avukatları; savcılık ve kolluk kuvvetleri tarafından yapılan dinlemelerin usulsüz olduğunu savunup, tüm bu tapelerin delil olarak kabul edilmemesini talep edebilir ve bu talepte mahkeme tarafından haklı bulunabilir. Bu durumda fiziki takiplerin dışında elinde delil kalmayan savcılık iddiaları ispatlayamayabilir ve mahkeme tutukluların beraatına karar verebilir.
Ancak yargılamaya konu kişi ve kurumlar benzer bir savunmayı sportif yargılamayı yapacak Profesyonel Futbol Disiplin Kuruluna yapamazlar. Zira PFDK disiplin talimatnamesinin 77. maddesi uyarınca önünde bulunan her türlü tape, bilgi ve belgeyi kullanmaya mecburdur. Bu tapelerin ve belgelerin usulsüz elde edilip edilmemesi konusunu değerlendirmek PFDK’nın görev ve salahiyetinde değildir. Bu tapeler dikkate alındığında da ilgili kulüpler hakkında küme düşürme, kişiler hakkında da ömür boyu men kaçınılmaz cezalar olacaktır.
Spotif yargılama sonucunda verilmiş bu cezalara “adli yargılamada beraat olsa dahi” tek itiraz edilebilecek mercii Tahkim Kuruludur. Tahkim Kuruluda bu itirazı idari yargılamanın sonucuna göre değil, Futbol Disiplin Talimatı, UEFA ve FİFA talimatlarına göre karara bağlayacaktır.
FENERBAHÇE İKİ YARGILAMA SÜRECİDE BALTALAMAYA ÇALIŞIYOR
Yukarıda bahsettiğimiz hem adli yargı süreci, hem de sportif yargı süreci Fenerbahçe tarafından yöneticiler, yorumcular ve medya aracılığı ile manipüle edilmeye, sekteye uğratılmaya çalışılıyor.
Adli yargılama sürecinde bu konuda başarılı olduklarını söylemek mümkün. Siyasilerin niteliğine bakmadan büyük kalabalıklara karşı olan zafiyetinden de faydalanarak, yeni bir yasal düzenleme ile alınabilecek cezalarda inanılmaz indirimler yaptırmayı başardılar. Aslında sırf bu düzenlemedeki telaşları ve çabaları bile Fenerbahçe’nin ve yöneticilerinin suçluluğu konusunda kamuoyunda bir kanaat oluşmasına yetiyor. Bu yasal düzenleme sürecinde özellikle Rıvan Dilmen’in, Nihat Özdemir’in, Ali Koç’un ve Yıldırım Demirören’in son derece aktif rol aldığını ve siyasileri ikna için adeta kapı kapı dolaştıklarını söylemek mümkün.
Sportif yargılama sürecinde ise başka bir yol izleniyor. Hiçbir dayanağı olmadığı halde yazımın başında belirttiğim adli yargılama süreci beklenmeli söylemi sık sık dile getirilirken, bir taraftan da Federasyon Başkanı’nın Fenerbahçeli olmasından faydalanarak süreç yavaşlatılmaya ve mümkünse de küme düşürme cezası kaldırılmaya çalışılıyor. Bu süreçte etkin olanlar ise Nihat Özdemir, Ali Koç, Murat Özaydınlı ve kamuoyu yaratma adına Rıdvan Dilmen’in başını çektiği yorumcu ve gazetecilerden oluşan medya grubu. Özellikle 3 Temmuz’dan sonra yapılan dinlemelere takılan ve ek klasörlerin açıklanması ile ortaya çıkan Murat Özaydınlı ve Mehmet Ali Aydınlar konuşması Fenerbahçe’nin şike yaptığını ve verilecek cezaların sürüncemeye bırakılması konusunda Fenerbahçe’nin gayretlerini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Tüm bu konuşmalardan sonra son yazısında Şükrü Bey’in de belirttiği gibi Federasyon Başkanı için görevi kötüye kullanmaktan ve görevi suiistimalden birilerinin suç duyurusunda bulunması hiç sürpriz olmaz. Benim endişem hakkında şike yaptığı iddia edilen bir kulüple böylesi ilişkilere giren bir Federasyon ve başkanı hakkında UEFA’nın bir soruşturma açması.
Saygılar…