02
2017
Selam arkadaşlar…
Geçen hafta “UTANDIR BENİ TUDOR” başlıklı yazdığım yazıda, Riekerinkli Galatasaray’ımızın genel durumu ve Tudor yönetiminde ilk maçımız olan Rizespor maçının analizini yapmıştım. Utandır beni Tudor demiştim ama maalesef kendisi beni utandıramadı.
Burada bazı haberlerin altına yazdığım Tudor ile ilgili olumsuz yorumlarım yüzünden küfürler yedim. Bakıyorum da bu adama garip bir sempati duyuluyor, gereksiz bir kredi verilmiş taraftarın gözünde. Arkadaşlar bana küfür edin eyvallah ama biraz da gerçekleri görün. Riekerink için de aynı şey yapıldı. Yok beyefendi adam, yok işte sevilmeyen futbolcuları gönderdi kadroyu iyi temizledi falan diye adama sempati duydular kredi verdiler ve o verilen kredi bizi şampiyonluktan etti. Adamın arkasına teneke bağlayıp kovduk, beden hocası denildi TV ekranlarında. Haksız da değildi bunu söyleyenler.
Rize maçının ardından gelecek BJK maçı için hem içimde bir korku vardı hem de bir umut. Ben istemez miyim Galatasarayımız’ın başında rakibi sahada sürklase ettiren, taktik bilgisi üst düzey, futbolcular üzerinde otoritesi sağlam, adam yönetmeyi bilen, yetenekli, yürekli, genç ve hırslı bir teknik direktörümüzün olmasını. Maalesef bu sıfatlardan sadece “genç” ve “hırslı” Tudor’a uyuyor.
Otoritesi var neden yok falan demesin bana kimse. Geçen hafta brumayı kadro dışı bıraktın BJK maçında tak yine 11 de nerede senin otoriten? Bruma düşünmemiş midir geçen hafta ben oynamadım takım yenildi bak şimdi 11’deyim diye.
Şimdi gelelim asıl önemli olan işin teknik ve taktik boyutuna. Maçtan önce ilk 11 açıklandı, carole’ün sol bek semihin sağ bek olarak gördüm ve beklerimizden takımın ataklarına hiçbir katkı gelmeyeceğini herkes gibi anladım. Stoperlerimiz chedjou ve hakan mantıklı tercihler gibi geldi, sonuçta derbilerde tecrübe en önemli noktadır. Orta sahada de jong defansif orta saha olarak zaten alternatifsiz, formsuzluğun dibindeki selçuğun yerine ise josue nin oynamasını tercih ederdim. Akhisar maçında 8 numara olarak iyi performans göstermişti, top tekniği selçuğa göre daha yüksek sol ayaklı ve öne oynamayı seven bir oyuncu. Ancak derbi bu kaptanın sahada olması gerekebilir mantığı ile hadi buna da neyse dedim. Yasin ve bruma kanatlarda oynayan en golcü oyuncularımız ve doğru tercih diye düşündüm. Podolski ise uluslararası bir yıldız ve derbide oynaması şarttı. Ancak yinede belirteyim, ben Tudor olsam şu kadroyu oynatırdım: Muslera- Sabri-Chedjou-Hakan-Linnes-de jong-josue-sneijder- bruma-podolski-eren (4-2-3-1 podolski bruma kanatlarda eren forvet). Sonra düşündüm ve dedim ki ilk 11 önemli değil, önemli olan takımın sahaya çıktığında göstereceği futbol anlayışı. Maçtan önce Beşiktaşlı çok yakın bir arkadaşıma maçın gidişatı ile ilgili 2 senaryo yazdım. 1. SENARYO: Agresif futbol oynayan önde pres yapan, hücumu düşünen bir GS. 2. SENARYO: sadece rakibe önlem almış ve geride bekleyen defansif bir oyun planı olan GS. 1. Senaryoda kazanıyorduk, 2. Senaryoda ise aynı pazartesi günü maçı izlediğiniz gibi şanssız bir gol yiyerek kaybediyorduk ve bu senaryonun tamamı tuttu arkadaşlar.
Şampiyonluğa oynayan bir GS var, lider ile 7 puan fark var, maç arenada, elinde yetenekli futbolcuların var, hücum silahların var ve malesef defansif zafiyetlerin var. Ne yapman lazım? Öldüresiye önde pres, taraftarın desteği ile birlikte yoğun baskı, pozisyon zenginliği ve GOL! OLMASI GEREKEN BU!!! Ama biz ne yaptık. Maç başladığı gibi yenileceğimizi anlamıştım. Topu Beşiktaş kullandı hiç baskı görmeden kendi yarı sahasında top çevirdiler, takımımız ise kendi yarı sahasında rakibi izliyordu. Topu kazandığımız anda ne yapacağımızı merak ettim. Bir de ne göreyim takım 3 lü oynamaya çalışıyor. Carole’e sol kanadı emanet etmişler sene başından beri isabetli ortasını veya pasını hatırlamadığım adam ile sol kanattan etkili olmaya çalışıyoruz. Bruma bir baktım orta sahanın içerisinde sıkışmış durumda, rakip stoperler ve orta sahası arasında sıkışıp kalıyor topu ileri taşıyamıyor. Sneijder pas verecek yer bulamıyor. Yasin sağ tarafta çırpınıyor kapasitesi zaten kısıtlı, hem sağ bek sem sağ kanat olmaya çalışıyor, podolski’ye hiç top gelmiyor, Selçuk, sneijder gibi pasör oyuncular etkili koşuları göremeyince pas verecek yer bulamıyor etkinliği düşüyor ve yapabildiğimiz tek şey semih ve carole’ün saçma sapan ortaları ve ceza sahasına geriden şişirilen toplar. Ayrıca topu kaybeden takımımız 60 metre geri koşuyor ve rakibi ceza sahasının 10 metre ilerisinde karşılıyor. Bu satırları yazarken bile deliriyorum içim kanıyor. Bu şekilde bir teknik adam nasıl maçı kazanabileceğini düşünebilir aklı eren varsa anlatsın. Senenin ortasında gelmiş Teknik direktör, kendi ideal taktiğini uygulamaya çalışıyor. Ya senin kanat beklerin etkili futbolcular mı 3 lü oynuyosun, Bruma’nın etkili olduğu bölge kanatlardır, sen adamı neden çizgiden uzaklaştırıyorsun. Madem muslera her topu şişirecekti Eren Derdiyok türkiyenin en iyi kafa topu indiren santraforu bu adamı neden oynatmıyorsun. Aklından ne zorun var arkadaş?? Beşiktaşı anlatmıyorum bile çünkü adamlar yenilsek ne olacak, yensek ne olacak mantığı ile sahaya çıkmışlardı. Hücumu düşünen istekli bir takım rahatlıkla beşiktaşı yenebilirdi. 48 dakika tamamen böyle devam etti ve maçtan önce tahmin ettiğim gibi şans eseri gol yedik. Tudor beyefendi taktiğini hala değiştirmedi. İşin acısı takımımızın geriye düşersek nasıl hücum ederiz diye bir planı, düşüncesi yoktu net olarak görünüyordu. Dakika 60 olduğunda bir baktım kenarda Şabanoğlu şaban Tolga Ciğerci!! Lan maç gidiyo ne ciğercisi, selçuğu çıkarıyorsun madem josue yi oyuna al, hadi biraz daha cesaretli ol da Eren’i al sneijderi çek göbeğe risk al ciğerci kim ya? Zaten oyuna girdi saçmalayıp durdu, pas veremedi, önemli bir pozisyonu hiç etti. Dakika 76 oldu bu sefer sneijder ve yasin çıktı, Eren ve rodriguez girdi. Bir duran top olunca kim kullanacak Tudor? Seken toplara kim uzaktan şut atacak Tolga mı? Hadi onu geçtim kim oyun kuracak etkili pasları kim verecek? Akıl sır ermeyecek değişiklikler!! Maç içerisinde değişiklik yaparak düzelttiği tek husus brumanın kanada geçmesi oldu. O bile biraz hücum etkinliği yarattı, o kadar dakika neden yapmadı bu değişikliği anlamadım. Bruma gibi adamın var orta sahada ne yaptığını bilmez halde sıkışmış dolanıyor. Tudor’un taktiksel zekası zayıf olduğu gibi oyunu da okuyamıyor. Riekerink bile daha yürekli futbol oynatıyordu. Gelen gideni aratır mı Riekerink’ten sonra diyordum. Yönetimimizi göz ardı etmişim. Sonuçta Podolski’nin kaçırdığı gol ile Beşiktaş’a arenada 2 yıl üst üste mağlup olduk. Yönetimi, futbolcuları, teknik heyetimizi ve hatta Tudor’u galatasarayımızın başında görmek isteyen taraflarımızı da tek tek tebrik ediyorum.
SAYIN YÖNETİM, size buradan tavsiye veriyorum! Tudor ve Tudor gibi katı defansif oyun anlayışı benimseyen Teknik Direktörlerden Galatasarayımıza yar olmaz. Ligin istatistiklerine baksınlar, her zaman en çok pozisyona giren takımlar ligimizde şampiyon olurlar. Bu ligde atak sürekliliği ve pozisyon zenginliği lazım. Tudor gibi kapanayım 30 metreye rakibi bekleyeyim ile bu iş olmaz. Sen büyük takımsın, herhangi bir lig takımı sahana geldiğinde boğacaksın ev sahibi olduğunu hissettireceksin yoksa maç kazanamazsın. Tudor GS’ın hocası değil, gidip İtalya’da vasat bir takım çalıştırabilir ama asla büyük bir takımın ihtiyaçlarını karşılayamaz. Bu ligde bu sistem iş yapmaz bu kadar katı savunma olmaz. GS’ın geleneklerinde var: önde pres yapmak ve hücum futbolu oynamak. Şahsen ben bir GS’lı olarak böyle bir takım izlemek istemiyorum. Bu sistem işlese bile Türkiye’de lig şampiyonu olamaz ama olsak dahi zevk vermeyen bir futbol bu.
Hep dediğim gibi GS’a vizyon sahibi bir yönetim, yürekli ve otoriter bir teknik direktör ve iyi futbolcular lazım. Şu an sanırım hiçbirine sahip değiliz.