08
2015
Sevgili webaslan okurları, gönül isterdi ki "alınan üç puana rağmen" eksikleri konuşalım. Yine eksikleri konuşacağız fakat puansız döndük Rize'den. Demem o ki, son dakika Sneijder o topu Podolski'ye ulaştırabilse büyük ihtimalle puan tablosunda 3 puan fazlamız olacaktı. Ancak bu, maç boyunca sistemli şekilde yaptığımız hataları zaten unutturamazdı.
İlk onbirde yanlış tercihler!
- Maç öncesi ilk onbiri gördüğümde eyvah dedim. Ben Umut Bulut'u ne zaman onbirde görsem eyvah diyorum. Bana göre Umut'un Galatasaray'a verebileceği bir şey kalmadı. Onu oynatmak, yok yere tribünün önüne atmaktan başka bir etki yaratmıyor. Galatasaray'a geldiğinde mücadeleci oyunu, son vuruş yeteneği ve arka direk golcüsü kimliğiyle benim için doğru transferdi. Ancak son iki sezondur durdurulamaz bir düşüşte.
- İkinci yanlış tercih ise soğukkanlı ve oyun zekası yüksek Bilal'i yedek soyundurmaktı. Hamzaoğlu son haftalarda üzerine düşeni yapan ve sahanın en çok koşan oyuncularından olan Bilal'i neden oynatmadı anlamış değilim. Selçuk sakatlanıp çıkarken yerine Bilal'i almamak da bence hataydı. Rodriguez oyuna girer girmez gol yememize sebep oldu, genç oyuncu maalesef maça çok geç adapte oldu.
- Üçüncü yanlış tercih de Sabri'ydi şühpesiz. Benfica maçında vasatın altında kalmasına rağmen genç Denayer'e güvenmeye devam etsek Sabri'den daha kötü bir iş çıkaracağını sanmıyorum. Sabri'nin artık defansta ve ofansta bizi taşımayadığı ortada.
- Bu takımda Sinan Gümüş'ün onbirde daha fazla düşünülmesi gerekiyor. Yasin'in son haftalarda isteneni veremediği ortada, Sinan'a formayı vermek Yasin'i de hırslandıracaktır. Ancak Sinan da şans bulunca bunu iyi değerlendirmeli.
Paslı oyna, Yakın oyna
Dün Galatasaray en iyi yaptığı şey olan pas oyununu oynayamadı. Üstelik çok ucuz pas hatalarıyla rakibi üzerine çekti. Galatasaray'da takım boyu uzadıkça, başarısızlık kaçınılmaz. Zira hava topuyla, uzun pasla rakip yarı alanda etkili olabilen oyuncu grubumuz yok. İşin ekstra hazin tarafı, üç tane zorunlu değişiklik Hamzoğlu'nun hamle imkanını bitirdi.
Aslına bakarsak Galatasaray Sneijder-Podolski farkıyla kötü oynadığı maçta dengeyi sağladı, Olcan da fişi çekecek golü attı. Geriye ne kaldı peki? Toparlanmak! Üçüncü golü attıktan sonra, "Rakip bir kez daha sağlam hücum ederse üçüncüyü de yeriz" diyen sadece ben değildim herhalde dün akşam. Çoğu renkdaşım da böyle hissetmiştir. Galatasaray Astana faciasını derinleştirirek tatbik etti. Çok yazık. Takımın kolay gol yiyeceği ilk 15 dakikada zaten belli olmuştu. Galatasaray defansta sakin olmayı, topa sahip olup rakibe yeni hücum şansları vermemeyi beceremedi.
Koca Galatasaray, rakibi kim olursa olsun, geriye çekilme ve skoru koruma zihniyetine girince saçmalıyor. 90'da skor 2-3. Son dört dakikada iki gol nasıl yenir. Yediğimiz üçüncü golün santrasında topu rakibe verdiğimiz an oyun benim için bitmişti. Ancak yarattığımız son tehlikede topu Podolski'ye vermeyi beceremeyen Sneijder, yediğimiz dördüncü golün de habercisi gibiydi. Risk alıp çıkmışken yediğimiz dördüncü gol, defansif zaafiyetlerimiz açısından en masum goldü.
Neticede Galatasaray rakibin üstünlüğüyle değil, kendi hatalarıyla bir hüsran daha yaşadı. Bizim için kabusa dönen akşamdan umarım gereken dersler alınır. Hamza Hoca oturup düşünsün, bu tarz bir Astana maçıyla Şampiyonlar Ligi'nde şansımızı azaltmıştık, dün akşamki gibi maçlarla ligi de elimizden kaçırmadan bir şeyleri değiştirmek lazım.
Yüreği sarı-kırmızıyla çarpan yüce Galatasaray taraftarına saygılarımı sunuyorum.
Yücel Uğur Uçar