05
2017
Merhaba değerli webaslan okurları,
Başakşehir hezimetinden sonra bu köşede yazmıştım: "Tudor'u kovmayıp beklersek ne olacak? Bjk maçına abuk subuk bir mantaliteyle çıkıp bizi rezil ettiğini yazmayacak mıyız iki hafta sonra?"
Tudor ile âbâd olamayacağımızı bir kere daha gördük. Bunun acı faturasını kim ödüyor? Galatasaraylılar ödüyor tabii ki. Yıllarca içeride-dışarıda perişan ettiğimiz takımın taraftarlarının taşkınca sevinçlerini görüyoruz sosyal medya hesaplarımızda. Biz onları yendiğimizde hiçbir zaman onlar gibi sevinemeyeceğiz, çünkü biz en büyük başarıların ve sevinçlerin camiasıyız. Tarihi ve başarıları bizim yanımızdan geçemeyen bir takımı yenmek bizim için büyük bir olay değil, vakayı adiyeden hallice bir durum sadece.
Peki Galatasaray 4 iddialı rakibe karşı oynadığı 4 maçta nasıl sadece 1 puan alır? Sorun kadro mühendisliğinde mi dersiniz? Kadro olarak onlarla baş edemeyecek durumda olduğumuzu düşünmüyorum. Galatasaray'da tansiyonu düzenleyecek bir mekanizma eksikliği var. Bir takım, kolay olmayan bir maça çıkarken nasıl kazanacağını ve işler ters gittiğinde nasıl reaksiyon vermesi gerektiğini bilmeli. O takımın hocasının da her durumla ilgili bir hazırlığı olmalı. Galatasaray'da bunlar eksik... 0-0'ı iyi oynayan bir Galatasaray vardı sahada. TS-Başakşehir-BJK maçlarının üçünde de skor 0-0 iken işler bizim için kötü değildi. Gol yemek bu takımın kimyasını alt-üst ediyor sanki. Bir şeyi yapmaya çalışırken ters bir durum geliştiğinde bütün isteği kaçan şımarık bir çocuk gibi takımımız. O golü yiyene kadar bildiğimizi yapmaya çalışıyoruz, yedikten sonra ise bildiklerimizi unutuyoruz ve işi tekrar rayına koymak bizim için ulaşılmaz bir hedefe dönüşüyor. Mesela Başakşehir maçında devre arasına 2-0 giriyoruz, Galatasaray sahaya moralli dönüyor ve golü buluyor. Sonra? Saçma sapan şekilde üçüncü golü yiyince olay yeniden umutsuzluğa sarıyor. Galatasaray'ın morali her bozulduğunda soyunma odasına dönüp biraz kafayı toplaması gerekiyor galiba. Böyle bir şey mümkün olmadığına göre bunu sahada ve sahanın kenarında yapacak birileri gerekiyor. Yani yörüngeden çıkan takımı yörüngeye yeniden oturtacak unsurlara ihtiyaç var.
Galatasaray'da kumaş var, terzi yok. Belhanda-Ndiaye-Feghouli-Rodriguez dörtlüsünü düşünün. Bunlar akran çocuklar, 26-27 yaşındalar henüz. Oyuncu kazanmayı bilen bir lider, sırf bu dört adamı ele avuca sığmayan birer silaha dönüştürmesini bilir. Ayrıca, Fernando gibi Avrupa'nın sayılı önliberolarından birine sahibiz. Başarılı bir taktisyen Ndiaye-Belhanda-Fernando üçlüsünü sürekli birbirinin işini kolaylaştıracak şekilde oynatmayı da becerir. Ama bugün her büyük maçta özellikle bu üçlünün yediği baskı bizim fişimizi çekmeye yetiyor. Aslanı kediye boğdurmak bu olsa gerek. Eldeki kumaştan daha iyi bir kıyafet çıkarmak mümkünken bunu yapamayan adamı niye o otobüsün 1 numarasında oturtuyoruz hâlâ? "Tudor'un B planı yok.", "Tudor bir gün büyük hoca olur ama bugün değil." Bu sözler her yerde yazılıp çiziliyor: Görünen köy klavuz istemez.
TS maçında Bero atılsaydı, Başakşehir maçında hakem o yalan faulü vermeseydi, Beşiktaş maçında buz gibi penaltımız çalınsaydı böyle olur muydu? Bir oynanan topa bakıyorum, bir Tudor'a bakıyorum ve cevabım olumlu oluyor. Yalnız burada olumlu olan şey cümlenin yapısı, manası ise gayet olumsuz. Evet, hakemler bizi o pozisyonlarda doğramasa başka pozisyonlarda doğrardı ve sonuç yine böyle olurdu. Çünkü sahada isyan eden oyuncumuz olmadığı gibi, kenarda da isyan eden ve durumu değiştirecek hünere sahip bir hocamız yok. Ancak şunu net olarak söyleyebiliriz ki bizde balık baştan kokuyor. Yani kenarıdaki karizma ve otorite (ya da bunların yokluğu), sahadaki oyuncu grubunun kimyasını doğrudan etkiliyor. Bir grup babayiğidin böyle aciz duruma düşmesi onların tansiyonunu yönetemeyen, onları doğru motive edemeyen ve onlara yapabilecekleri en iyi işi yaptırmayı başaramayan Tudor'un marifetidir. 4 önemli maç dışında kaybettiğimiz toplam puan sadece 2. Yani Tudor Anadolu takımları karşısında başarılı bir fikstür geçirdi ve belki devamı da gelir. 8 önemli maç 24 puan demek ve 12 puanlık kısmı oynandı. İkinci yarıdaki 12 puan kime yar olacak bu gidişle?
Neden Fatih Terim diyoruz? Çünkü içine düştüğümüz ve düşürüldüğümüz durumların panzehiri onda. Camianın bir kısmı O'na kırgın, bir azınlık var ki O'nu hiç sevmiyor ancak gün kavga günü değil. Geçmişe dönüp baktığımda Terim'in milli takıma dört maçlık değil de temelli gitmek için seçtiği yolu ben de kabul edemiyorum. Ünal Aysal'ın da yanlışları var elbette ama Galatasaray'ın hocası Galatasaray'ın başkanına saygısızlık ederek kendini kovdurmaz. O yönetimle çalışmak istemiyordu ise açık yüreklilikle bunu bizlere açıklayıp, valizini alıp gidebilirdi. (Unutanlar için hatırlatayım Aysal o dönemde, Terim'in kendisini adam yerine koymadığını gösteren mesaj ve arama kayıtlarını basına servis etmiş ve kamuoyu böylece durumdan haberdar olmuştu. Terim de özel hayatın gizliliğini ihlal gerekçesiyle sabık başkanımızı mahkemeye vermişti). O dönem Terim'le yola devam edemediysek bu iki tarafın da köprüleri atmaya hazır olması yüzündendi. Terim aşıklığını ve düşmanlığını bir kenarı bırakarak bunu kabul edelim. Şu bir gerçek ki Terim bizde kalsa Galatasaray, tezgahları bozmaya devam edecek ve güneş balçıkla sıvanamayacaktı. Terim de Aysal da büyük oyuna alet oldu ve zararlı biz çıktık.
Fatih Terim'in medyaya, hakemlere ve kendi oyuncularının yaşadığı sorunlara karşı kifayetsiz kalmayacağını bildiğimiz için O'nu istiyoruz. Bu sezon çark, bizi mutlak surette başarısız kılmak için dönüyor, bunu görüyoruz. Rakiplerle 6-8 puan farklara ulaştığımızda bu ülkede en çok konuşulan şey yabancı kuralı haline geldi? Biz üst üste kaybederken niye konuşulmuyor yabancı sınırı? Öküze tuzak kurulmaz, aslana tuzak kurulur. Ortada bariz bir tuzak varken bunu boşa çıkarmak da yönetime, hocaya ve nihayetinde oyunculara düşüyor. Geç olmadan bu çarkı kırmak zorundayız. Yönetim duysun; Galatasaray taraftarı yaşadığımız kayıpların intikamının tez alınmasını istiyor. Bizim düşmemizi bekleyen ve yaşadığımız kayıplarla zevkin doruğuna çıkanlara sezonun kalanını zehir etmemiz gerekiyor. Bunu yapabilmek için ise FATİH TERİM gerekiyor.
Yüce Galatasaray taraftarına sevgiler, saygılar!