09
2016
Sevgili okurlar, bazı oyuncular vardır ki forması garantidir. Yıldız oyunculardır bunlar. Bütün maç tat vermeseler de bir pozisyonda sahneye çıkıp go atarlar, asist yaparlar, fark yaratırlar. Kötü oynuyor diye oyundan alamazsınız böyle oyuncuları. Bizdeki Sneijder gibi...
Sneijder; Avrupa'da en üst seviyelere çıkmış, Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırmış bir 10 numara. 2010 Ballon D'or'da yılın ortasaha oyuncusu seçilmiş bir yıldız. Hakkında çok şey söylemeye gerek yok. Galatasaray'ımıza geldikten sonra da ne kadar büyük bir profesyonel olduğunu ve aslında bir camiayla ne denli bütünleşebileceğini gösterdi bize. Attığı gollerle, yaptığı asistlerle ve çalışkanlığıyla gönüllerimizin kaptanı oldu. Bu takıma gerçek bir kaptan lazımsa performansı, vücutdili, hırsı ve taraftarla olan bütünleşmesi göz önüne alındığında bu görevi Sneijder'dan daha fazla hakeden kimse olamaz.
Bir zamanların maestrosunun şimdiki haline çok şaşıracaksınız!
Başlık size tanıdık geldi mi? Webaslan.com'un arada yayınladığı magazin haberlerinde görüyoruz bu tarz başlıkları. Bizim bir zamanlar maestromuz olan "kaptan" Selçuk'u artık tanıyamıyoruz. Bize geldiğini duyduğumda olumlu duygulara kapılmıştım. Nitekim tam da ihtiyaç duyduğumuz şeyleri verdi bize. Oyun kurdu, duran toptan goller attı. Gönüllerimizi kazandı. Tabii kaptanlığı ve pahalı bir mukaveleyi de kazandı. Helal olsun dedik. Sonraki sezonda Terim'in takımı devre arasına sıkıntılı girerken transfer sesleri yakınlanmaya başlamıştı çoktan. Çoğumuz geçmişi çabuk unuturuz. 2012-2013 sezonunda Galatasaray beklenmeyen puan kayıpları yaşıyor ve tat vermeyen bir futbol oynuyordu. Galatasaray'ın rakipleri de çok puan kaybedince yarışta geriye düşmedik, hatta Antalyaspor'la aynı puanda haftalar gördük. Ara transfer döneminde Terim resti çekti, iki takviye birden oldu; Sneijder-Drogba.
"Sneijder'i Terim istemedi, yönetim kafaya göre aldı. Sneijder'in varlığı sistemi bozdu. Selçuk yerini kaybetti" vesaire gibi tartışmalar da çok yaşandı taraftarlar arasında. Terim'in kendini tribüne attırdığı, kadın asistanını itip-kaktığı, Arena'da geri dönüşlerin yaşandığı o sezon şampiyonluk geldi. Bir yandan da o sezondan itibaren Selçuk yavaş yavaş kaybolmaya başladı.
Sneijder sonrası Galatasaray başka bir sistemle, başka bir dizilimle oynamaya başladı. Selçuk'un yanında bir sezon önceki çok koşan Engin ve Emre yoktu. Takıma geç katılan, formsuz Melo'yu da hesaba katınca aslında Selçuk'un taşınması gereken bir oyuncu olduğu iyot gibi açığa çıktı. Selçuk'un daha fazla koşması, daha fazla mücadele etmesi ve daha hızlı oynaması belki de hiçbir zaman mümkün değildi. Ancak biz 2012-2013 sezonundan sonra Selçuk'un 8 numara mevkiinde yeterli bir isim olmadığını gördük.
Aslına bakarsak, Selçuk tarzı bir oyuncunuz varsa ona göre takım kurmak, sistem belirlemek gerekebilir. Lakin bir takımda bir oyuncuya göre sistem belirlenecekse bu oyuncu yıldız oyuncu olmalıdır. Lafın kısası Sneijder dururken Selçuk'a göre oyun belirlenmez. Önünde Wesley'nin oynadığı bir ortasahanın arkası çok efektif, çok çalışkan olmalı. Selçuk temposuzluğuyla, yumuşak oyun tarzıyla ve son dönemlerdeki gelişigüzel paslarıyla Galatasaray'da her maç onbirde olmayı hakedecek bir görüntü vermiyor. Tüm bunlara hataları ve sık sık geri pas yapması eklenince taraftar da haklı olarak onu kötü biliyor.
Selçuk'un forma garantisi nereden geliyor?
Nihayetinde adama sorarlar; sen en çok kazanan yerli oyunculardansan, Türkiye'nin en büyük kulübünün kaptanı ve nam-ı diğer maestrosuysan bu hataları nasıl yaparsın?
Bir adam oyununun üstüne hiç mi bir şey koymaz? Haydi sistem ve oyuncu grubu Selçuk'a pek yaramıyor dedik. Peki bir kaptanın böyle ruhsuz olması kabul edilebilir mi? Terim'den sonra bu takımın başına geçen dört hocanın dördü de bu adama her maç forma verdiler. Bütün hocalar Selçuk'u yeterli gördüler demek ki, mevkiine onunla rekabet edecek kimseyi almadılar. Maestro hep rakipsiz oldu. Bilal Kısa hariç... Selçuk'a göre çok daha fazla koşan, hücum zenginliğimizi artıran, bol paslı oyunda en etkili silahımız olan Bilal'e reva görülen ise çoğu zaman kulübe oldu. Aklın yolu bir halbuki, Bilal-Selçuk ikilisiyle ya da Selçuk'un yerinde doğrudan Bilal oynadığında bu takım daha iyi iş çıkardı bu sezon. Bu sözlerimi istatistikler de destekler. Ayrıca yine bu sezon Selçuk'suz oynadığımız 3 maçı da kazandık. Bu da küçük bir detay...
Selçuk geçen sene şampiyon olan takımın da kaptanıydı, üç şampiyonluk kazandı bu takımla vesaire diyecek olanlara çağrım var: Objektif bakın. Geçen sezon Galatasaray hep beraber bir hedefe inanmış, rakipleri dünyaları kaçırırken 1-0'larla maçlar kazanmıştı. Yani şampiyon kadrolarda olması Selçuk'un yeterli ve iyi olduğunu göstermez. Selçuk nasıldı diye ayrıca düşünüldüğünde, kişisel durumu gayet açık bence.
Dört sezon önceye göre doğal olarak yaşı da ilerleyen Selçuk'un tıkır tıkır işleyen bir Galatasaray ortasahasında en önemli parça olacağına şu saatten sonra ihtimal vermiyorum. Selçuk'la bir gün yeniden Avrupa'da maçlar kazanacağımızı da sanmıyorum. Zaten bu sezon Avrupa'ya gitme hakkı alamazsak önümüzdeki 2 sezon Edirne'den öteye geçemeyeceğiz. İşte tam da bu dönemde, yeniden yapılanmak ve geleceğin Galatasaray'ını oluşturmak gerekirken, sezon sonunda bileti kesilmesi gerekenlerin başında bence Selçuk İnan geliyor. Böyle bir dönemde vasat adamlardan ve onların maaş yüklerinden kurtulmak en hayırlısı. Galatasaray'ın forvetinde Umut Bulut denen yeteneği sönmüş, gol kısırı bir oyuncuya ihtiyaç olmadığı gibi; ortasahasında da ağır kalan, ruhsuz Selçuk'a ihtiyaç yok.
Bize yaşattığı sevinçler, güzel hatıralar ve vasat oyunlarına rağmen lastiklediği paralarla onu yolcu etmenin vakti geldi. Selçuk İnan hiçbir zaman Galatasaray'ın efsane kaptanları arasında sayılmayacak, ezeli rakibimizle oynadığımız maçta formasını çıkarıp sahayı terk etmeye kalktığı gün kaptan falan olmadığını göstermişti zaten...
Yüreği sarı-kırmızıyla çarpan yüce Galatasaray taraftarına saygılarımı sunuyorum.
Yücel Uğur Uçar