15
2016
Ligi zar zor 6.bitirdikten sonra tek hedefi olan Türkiye Kupası'nı alarak moral bulan GS'da buruk bir mutluluk ile lig tamamlanmıştı. Teselli olarak, Avrupa Kupaları'ndan alınan men cezasının çekilmesiydi. Artık her şampiyon olunamayan sezonun ardından olduğu gibi, takımı şampiyon yapacak bir kadronun kurularak yeni sezonun beklenmesi geliyordu. Ki bu da transferlerle olur.
Öncelikli konu, teknik direktör seçimiydi. Burada "bence" doğrusu yapıldı. Maceraya gerek yoktu zaten. Bir takıma yeni teknik direktör getirilecekse bu en geç ligin bittiği gün olmalı. Zira yeni teknik direktörün de takımdaki oyuncuları tanıma; kuracağı sisteme uygun oyuncuları tutma; sisteme uymayanları takımdan gönderme; sistemi için eksik bölgelere uygun oyuncuları seçme ve transferi için zamana ihtiyaç vardır. Bundan daha iyisi GS'da oldu. Riekering, ligin sonuna doğru mecburen; başka teknik direktör bulunamadığı için takımın başına getirilmişti. Ondan istenen takımı ligde en iyi yerde bitirmesi veya kupayı kazanması değildi. Kimse de bunu düşünmüyordu. Ondan istenen lig sonuna kadar takımın başında maçlara çıkmasıydı. Netice olarak herkesin gönlünden geçen ligi en az 5.bitirip Avrupa Kupalarına katılma ve cezanın çekilmesiydi. Eğer bu başarılsaydı, kimse Türkiye Kupası'na bakmazdı. Lakin ligi zar zor 6.bitirince mecburen tek hedef kupa kalmıştı. Rakip ise geçen sezon yaptığı yatırımlara rağmen harcadığı paralar boşa giden FB idi. FB, lig başında hedefi olan lig şampiyonluğu (ki geçen sezon 4.yıldızı ilk takan takım olamayınca 2.takım olmanın da bir fiyakası kalmamıştı) ve UEFA Kupası(!)'nı kazanmaktı. Türkiye Kupası'na burun kıvırıp bunu kendilerine layık görmedikten sonra kala kala bu kupaya kalmışlar ve motivasyonları da alt sınırdaydı.
Bu atmosferde çıkılan maçta Türkiye Kupası'nı GS alınca Riekering kendisinden beklenenin üstünde bir başarı kazanmıştı. Böylece yönetimin mecburen yeni sezonda teknik direktör konusunda bir alternatif durumuna geldi. Kendisi de bunu istiyor ve "Futbolcular da beni istiyor" diyerek kendi konumunu güçlendiriyordu. Nitekim, yönetim daha fazla maceraya girmeyerek kendisini teknik direktörlüğe getirerek isabetli bir karar verdi. Böylece başka bir teknik direktörün gelip takımı tanıyıp, eksikleri tespit edesiye kadar geçecek süre yerine Riekering planlamalarını yaptı. Takımın eksik bölgelerini tespit etti. Bunun için transfer başlandı. Hatta şu anda hala bir önlibero bulunamaması, sürenin yeterli olmadığını da bize gösteriyor. Takım için faydalı olamayacak isimleri takımdan gönderdi. Takımla birlikte iki kamp yaparak Süper Kupa finaline geldi. Ve daha hazır olan takım (penaltılarla da olsa) kupayı kazandı.
Şimdi kısaca gelecek sezon için rakipleri kabaca analiz edelim. FB, alacağı en kötü kararları aldı ve almaya devam ediyor. O kadar para harcayarak kurdukları takımın başına getirdikleri teknik direktör başarısız oldu. Öncelikle teknik direktörle devam kararları yanlıştı. Fakat bu kararı verdikten sonra arkasında durmaları gerekirken ilk başarısızlıkta teknik direktörlerini göndererek ligin başlamasına sayılı günler kala başka bir hatanın altına imza attılar. Şimdi, bir üçüncü hata yaparak Van Perisie'yi mutlu edecek bir Hollandalı teknik direktörle anlaşmaya çalışıyorlar. Ayrıca sağ beklerini başkanın tripleri yüzünden BJK'ye gönderip, misilleme için rakibin sol bekini aldılar. Kendi Milli takımın bir numaralı sol bekini gönderip yerine iki numaralı beki aldılar. Nereden tutsan elinde kalır bir takım ile lige başlayacaklar.
BJK'ye gelince: Şenol Güneş, ya çok hayalci, yada dışarıya sürekli pozitif görünmeye çalışıyor. Yönetim de aynı. Öncelikle Sosa ve Gomez'i tutamadılar. Bu iki oyuncunun yerlerini kolayca doldurabileceklerini zannettiler. Veya bu iki oyuncuyu hafife aldılar. Demba Ba'nın yerine daha iyisini aldık. Gomez'in yerine de iyisini alırız diye düşünüyorlar. Oysa bu iki transfer de fırsat transferleriydi ve fırsatları iyi değerlendirmişlerdi. Şimdi benzer bir fırsatı bulamadılar. Para da harcamak istemiyorlar. Geçen sezon, çok kötü olan defanslarına rağmen şampiyon olmuşlardı. Hala defanslarına adam gibi bir transfer yapamadılar. Görünen o ki, yine bir fırsat bekliyor ve Sosa ile Gomez'in yerlerini doldurmayı düşünüyorlar. Sosa, Milan'a doğru yelken açtı. Gomez'in ise dönmesini bekliyorlar. Transfer sezonu bitmeden bu iki problem, artı defansa iyi bir oyuncu bulamazlarsa lige çok kötü başlamış olacaklar.
TS'un en büyük artısı aklı başında bir başkanlarının olması. Adam şunu iyi anlamış: 32 yıldır şampiyonluk için yola çıkan ve hezimete uğrayan bir takımları var. Şampiyon olabilmek için altyapıya dönecekleri yerde FB'yi örnek alarak transfer çılgınlığına düşerek bir yere varamayacaklarını görmüş. Onun için yıllar sonra ilk kez hedef olarak şampiyonluğu koymadı. Ersun Yanal'ı teknik direktörlüğe getirdi ve gelecek yıllar için bir yatırım yaptı. İyi oyuncular almalarına rağmen beklentileri aşağıda tutmaya çalışıyorlar. Ve Bursa'dan aldıkları yenilgi ayaklarının yere daha sağlam basmalarına neden oldu. Bu yıl değil, gelecek yıllarda daha ciddi şampiyonluk adayı olabilirler.
Bu analizlerden çıkan sonuç: Önümüzdeki yıl en büyük şampiyonluk adayı GS'dır. Bruma ve Sinan ile dinamik kanatlara sahip bir forvetimiz var. Oraya yapılacak en akıllıca iki transferden birisi olan Eren Derdiyok transfer edildi. Eren trasferinin diğer bir yönü de, bu oyuncuyu BJK'ye kaptırarak onların güçlenmelerinin engellenmesi oldu. Herkesin nedense karşı çıktığı ve çok para verildiğini söylediği Serdar Aziz transferinin de böyle bir tarafı var. Ayrıca elimizdeki defans oyuncuları yeterli olsaydı, Muslera geçen sezon 46 gol yemezdi. Yetersizlerdi ve Serdar iyi bir transfer. Ayrıca Bursa'ya gönderilen üç oyuncunun da zaten takımda yeri olmayan oyuncular oldukları da bir gerçek. Şimdi, özellikle Süper Kupa'dan sonra görüldü ki Tolga iyi bir oyuncu, fakat yeterli değil. Hala takım bir "Melo" arıyor. Bulamazsa bizim için de lig zor geçer. Keşke yönetim Riekerink kararında olduğu gibi, aklın yolu bir deyip Melo'yu geri getirme yolunu seçse. Görünen o ki, Diarra gelmeyecek. Tiote, müzmin sakat. Delany veya Johanssen alınamadı. Leiva, iyi ki olmadı. Zira o da Tolga kadar faydalı olabilirdi. Yani o bölgeye bir sertlik katamazdı. Oysa önlibero bölgesine sert bir oyuncu lazım. Ben olsam, hiç maceraya girmeden gidip Melo'yu alıp gelirdim.
Forvette ise bir oyuncu daha lazım. Elinizde Bruma ve Sinan gibi diklemesine giden iki kanat oyuncunuz varken yine diklemesine oynayabilen; çalımla adam geçebilen, şutu olan, fizik olarak güçlü bir oyuncu alınması gerekiyor. Bu oyuncu da Niasse'dir. Adam GS'a gelmek isterken ve Everton da kadro dışı bırakmışken bu oyuncu alınmalı. Yada onun özelliklerine sahip başka bir oyuncu. Mesela Ahmet Musa olabilirdi. "Olabilirdi" diyorum, zira adam Basel'e gitti.
Bu eksiklikler de giderilirse gelecek sezon için bir numaralı şampiyonluk adayı GS'dır. Yeter ki taraftar tribünleri doldursun. Yeter ki oyuncularına ve teknik ekibe güvensinler. Yeter ki hakemler yönetimlerinde biraz vasatın üzerine çıkabilsinler. Yeter ki herkes ligin uzun bir maraton olduğunu; her şeyin bir telafisinin olduğunu unutmayalım. Yeter ki "biz istiyorsak, başkası isteyemez" diyelim ve gerçek tek büyük takımın Galatasaray olduğunu hatırımızdan çıkarmayalım.