GS'ın bu sezonki ilk lig maçını izleyenler çok şaşırmışlardı. Taraftarların istediği koşan, savaşan, basan futbol oynanıyordu. Bu durum üzerine tribünler dolup taştı. Rakipler ise dehşete kapıldı. Bir FB'li arkadaşım maçı izliyormuş. Diyor ki: "İzledikçe oynanan oyundan sinir oluyordum ve kapatıyordum. Fakat adamlar öyle güzel oynuyorlar ki biraz sonra meraktan tekrar açıyorum. Çok iyi oynuyorlar çünkü."

Peki ne oldu? Olan Tudor'un spor yorumcularının da etkisiyle takıma oynattığı pres oynundan vazgeçmesi. Takim pres oyunu ilk yarı çok iyi oynuyor, fakat 2..yarı oyundan düşüyordu. Yorumcular rakiplerin bu yorgunluktan yararlanamadıklarını iddia ediyorlardı. Anlaşılan Tudor da böyle düşünmüş olmalı ki Antalya maçında Eto'o'dan korkusuna bu oyundan vazgeçti. O günden sonra düşüş devam etti. 5-1 kazanılan Gençler maçı bir çok kişiyi memnun etse de maçın 10-0 bitmesi gerekirken bir de gol yenmesi aslında hiç de iyi oynanmadığının göstergesiydi.

Başakşehir'i  yenmek istiyorsan ilk şart ilk golü yememektir. Yiyince 5 normal. Yine de şans da yanında olmalı. Adabayor'un attığı 3. Başakşehir golü şanssızlıktı. Rüzgarı arkana almışken noktayı koydu. Sonrası bu kafadaki teknik direktörle gayet normal.

Bu sistem ile B.Şehir'i yenemeyeceğimiz oyun başlayınca belli olmuştu. Eren takımı 10 kişi oynatıyor. Presi yok, adam geçemiyor, top tutamıyor, gol zaten yok, defansa da yardımı yok. Fizik olarak bu kadar zayıf bir forvet olmaz. Ona etkisiz N'Diaye'yi de ekleyelim. Tolga zaten sadece savunma için var. Kaldı takım 8,5 kişi. Eh, bir de oyunu taraftar kadar izleyen bir teknik adam varsa 5 az bile.

Zaten bizi üzen 5 golden ziyade rakip karşısında düşünülen durum oldu. Adamlar oyunu bize kabul ettirdiler. Sonrası dalgalarını da geçtiler. Biz ise maçın başından itibaren rakibe mahkum oynadık. Hiç bir şey yapmamıza müsaade etmedikleri gibi bunu çok da rahat yaptılar.

Ve Tudor:  Tudor için "B planı yok" demişlerdi. Öyle de olduğu belli oldu. Adam bizimle birlikte maçı izledi resmen. 4-1'e kadar oyuncu değiştirmemesi anlaşılır gibi değil. Maçı birlikte izlediğimiz 30 kadar taraftar "Ne zaman oyuncu değiştirecek?" diye ta 20.dakikada başladılar sormaya. Tudor ise izlemeyi sürdürdü. Teknik direktörden beklenen oyuna müdahale etmesidir. Yoksa takımı FB'de aziz ve muhterem başkan kurar ve sahaya sürerdi. Zaten bunu yaptı zaman zaman. Problem oyuna müdahale edebilmekte. Eren ve Tolga veya N'Diaye'den birisini alıp Yasin ve Rodruigez'i oyuna sürse oyun dönecek. Fakat adam izledi ve bu takımın teknik direktörü olamayacağı konusunda herkesi ikna etti.

Hepsinden önemlisi pres oynundan vazgeçilmesi oldu. Bu oyunu sürdürmek gerekli. Bırak adamların hızlı oyuncuları olsun. Biz pres oyununu sürdürseydik şu anda B.Şehir'den 5 yemez, yenilsek bile farklı lider olurduk. Şimdi BJK'yi şampiyon yaptık. B.Şehir şampiyon olamaz. yarın ligin sıradan iki takımına yenilirler. FB ise kendi umutlarını tüketmişti. Şimdi BJK ve FB'ye ümit verdiniz. Oynadığınız oyunla da, teknik adamınızla sizi rakip olarak görmekten vazgeçtiler. Haftaya taraftar da vazgeçer. Tribünler de boşalmaya başlar. O zaman gerçekle yüzleşmiş olursunuz.

B.Şehir maçını izleyen BJK teknik direktörü iki hafta sonraki maçı iple çekiyordur. Bu maç 5 yediğimiz maç kadar önemli. Ya yenilip BJK'yi yanımıza çekeceğiz, yada onlara bir tekme basıp aşağıda tutacağız. Fakat umut BJK'den yana. Umarım geç olmadan Tudor'u gönderme basiretini gösterirler. Yoksa bu kadar ümitli başlayıp hüsranla sonuçlanan bir lig tarihte olmamıştı....