15
2017
Bir maçı yorumlayabilmek için genelde dört başlığa dikkat etmek gerekir.
Maç öncesi; yani takım seçimi ve takıma verdiğiniz mesaj. İlk yarı; mesajın ve takım seçiminin ne kadar başarılı olduğu. İkinci yarı; yaptığınız doğruların devamı ya da yanlış tercihlerinizin düzeltilmesi. Ve son olarak maç sonu.
Sezonun ikinci yarısında oynadığımız özellikle tüm lig maçlarını elimden geldiğince bu dört başlık altında yorumlamaya çalışacağım.
Maç öncesi kendimizi kandırmayalım hangimize sorsak beraberliğe razı olurduk. Tuzla ve Arabistan facialarının yanına Bruma ve neden affedildiğini hala anlayamadığım Yasin'in olmayışı eklediğinde elinizde beraberlikten daha iyi bir seçenek kalmıyor maalesef.
Riekerink Bey de öyle düşünüyor olmalı ki takım kadrosunu beraberliğe razı olarak çıkarttı. Bu kağıt üzerinde makul bir düşünce fakat birileri Riekerink Bey'e şunu anlatması lazım yaklaşık otuz senedir Galatasarayımızın hemen hemen tüm maçlarını izlemişimdir ve beraberlik için çıkıpta kazandığımız bir maçı hatırlamıyorum. Çünkü genlerimizde savunma yapmak yok. Zaten puan kaybettiğimiz tüm maçlarda takımın geriye yaslandığını ve savunma yapmaya çalıştığını görürsünüz.
Galatasarayımız nasıl savunma yapar ancak ve ancak hücum ederek.
Fakat Riekerink Bey öyle bir kadro tercihi yapmış ki gördüğümde umarım fark yemeyiz düşüncesine kapıldım. En azından Garry yada Poldi sahada olmalıydı diye düşünüyorum. Şunu da belirtmek gerekir eğer bir oyuncu kadroda ise bence oynayabilir demektir. Yok hazır değil yok yeni geldi, uyum sorunu falan bahanelerine inanmam. Futbol evrensel dili olan bir oyundur. Ve sahaya çıktığınızda bu dili konuşacak kadar kaliteniz varsa Fizan da dahi rahatlıkla oynarsınız.
İlk yarı başladığında maç öncesi Riekerink Bey'in mesajını futbolcularımız yerine getirmeye çalıştılar. Ne yapmaya çalıştıkları ise basitti; savunma. Sonuçta ne oldu ilk yarının hemen hemen tamamında neredeyse Konyaspor tek kale maç yaptı.
Benim gibi milyonlarca taraftarımız bu rezalet karşısında bir an önce ilk yarının bitmesi için dua etmiştir.
İlk yarı boyunca ayakta kalan iki oyuncumuz vardı. Sneijder ve Muslera. Özellikle Sneijder'in bu kadar sorumluluk aldığı bir maçı hatırlamıyorum. Araya oynamaya çalıştı, top aldı dikine gitmeye çalıştı, pres yaptı ve savunmaya sürekli geldi.
İlk yarı için özellikle bir isme değinmeden edemeyeceğim. Takımımızda bir süperstar varmış bizim haberimiz yok. Ya Allah aşkına bu Josue denen adamın Galatasarayımızda işi ne. İlk yarı boyunca bir kere bile geri gelmedi. O gelmediği için de Konyaspor sağ kanattan geldikçe geldi. Hemen hemen Konyaspor, yakaladığı tüm poziyonları o kanattan elde etti. Birçok yazar Carole diyor ama bence asıl suçlu lütfedip geriye bir kere bile gelmeyen Josue'dir. Ki bu kadar sorumsuz bir oyuncuyu ben olsam takıma sokmam, kadro dışı bırakırım.
İkinci yarı Riekerink Bey ender yaptığı işlerden birini yaptı ve oyuna müdahele etti. Josue'yi bir konuda tebrik etmek lazım, Riekerink Bey'i bile değişikliğe ettiği için.
Garry için şimdi herkes süper olarak yazacak ve göklere çıkaracağız. Yapmayın arkadaşlar, bu yaptığınız takımımıza zarar veriyor. Düşünün oyuncu geliyor ve 45 dakika içinde aslında yapabileceklerinin çok daha azını yaparak yıldız statüsüne yükseliyor. Daha sonra kendinizi oyuncunun yerine koyun kendinizi ne kadar geliştirmeye harcarsınız.
Evet eskilerin deyimiyle kumaşı kaliteli. Hızlı ve teknik. Ve evet maçı çeviren oyuncu oldu. Bundan daha önemlisi topsuz oyunda her pozisyonda savunmaya yardıma geldi. İkinci yarı Konyaspor bir kere o kanattan geldi o pozisyonda da Sabri ile kanat değiştirmişlerdi.
Sonuç olarak Garry ile ikinci yarı başka bir Galatasaray izledik. Poldi girince ise bambaşka. Neredeyse beş dakikada maç üç oluyordu. Çünkü hücum yapmaya başladık. Poldi değişikliğini neden bu kadar geç yapar Riekerink Bey, onun da ayrı konuşulması gerekir.
Maç sonunda ise bence altın tepsi benzetmesi maçı özetleyecektir. Çok kötü oynadığımız ve sadece ilk yarıda 2-3 yiyeceğimiz bir maçtan üç puanla dönüyorsak bu futbol tanrılarının yanımızda olduğunu gösterir.
Kırmızı kart pozisyonuna da değinmek gerekirse maç o dakika da bizim lehimize çoktan dönmüştü. Oyun üstünlüğü de skor üstünlüğü de bizdeydi. Oyuncu atılmasa da skorun değişeceğini düşünmüyorum.
Maç sonu takımın geleceği için ise söyleyeceklerimi 'Şampiyon olmak ister misiniz?' adlı yazımda belirtmiştim. Ve şampiyonluk için mutlaka bir winner forvet alınması gerektiğini hala düşünüyorum.
Bu isim de kendisine çok inandığım Graziano Pellè. Eğer bu transferi yapabilirsek emin olun şampiyonluk çok yakın olacaktır. Bir forvet transferi ile şampiyonluk gelir mi diyeceksiniz? Fakat geçen sene Beşiktaş'ı şampiyon yapan Gomes'i düşünün. Bu sene Fenerbahçe'yi düştüğü yerden tekrardan fotoya sokan Sow'u düşünün. O zaman ne söylemeye çalıştığımı daha iyi anlayacaksınız.
Maçta öne çıkanlar;
Sneijder: En iyi maçlarından birini oynadı ama gördüğü sarı kartın hesabı sorulmalı. Çünkü önümüzde Karabük deplasmanı var ve şampiyonluk için en önemli adımlarımızdan birinde takımı yalnız bıraktı.
Selçuk: Belki kendisine yakışmayan pas hataları yaptı ama Selçuk'u kondisyon ve güç olarak ilerlemiş gördüm. Daha fazla dikine oynuyor ve kendi standarlarının üzerinde top kaptı. İkinci yarıda özlediğimiz Selçuk'u izleyeceğimizi düşünüyorum.
De Jong: Takım boyu kısaldıkça etkisi de artıyor. Böyle giderse üç dört maç sonra Muslera'dan sonra kadroya ilk yazılan isim olur.
Sabri: Bu yaşta bu kadar koşuyorsa emin olun ki birileri koşmadığı içindir. Maçın yıldızı oldu. Bana Aydın'ın bize şampiyonluk getiren golünü hatırlattı.
Düşüştekiler;
Josue: Yazılacak hiçbir şey yok takımdan gönderin.
Eren: Sezon başı iyi bir yedek olur demiştim. Ama Eren bu değil, acil olarak kendine gelmeli. Bundan çok daha fazlasını yapacak kalitede.
Neyse sevgili Galatasaray ailem biraz uzun oldu ama sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim. Galatasarayla kalın hoşçakalın...
@verazone