Öyle zamanlar yaşıyoruz ki ''Bunlar nasıl olur?'' yada ''Yok artık!'' diyeceğiniz türden.Kötü bir kabusdur diyerek uyanmaya çalışıyorsunuz ama karabasan gibi çökmüş üstünüze nefes alamıyorsunuz.Çırpındıkça daha fazla derinlere batıyorsunuz.İyilik ve doğruluğun üzerine giydirilen kefeni görmekten çok nasıl dikildiğini izlemek ağrıma gidiyor.

İleride kendi çocuklarımıza dürüstlükten çok kendi çıkar ve menfaatlerini nasıl koruyacaklarını anlatmak gerekirse bu günleri anmak en doğru zaman olacaktır.Yaşananlara baktığınızda doğru ve dürüst yaşam için yapılan helvayı afiyetle yemek meziyet olmuştur.

Dünya üzerindeki tüm ahlak kurallarına aykırı olarak bu meziyet, Türk futbolu için kurtuluş reçetesi olarak görülmektedir.Her ilacın vücuda enjekte edilen bir mikrop olduğu düşünülürse, yazılan reçete futbolun kalbine serpilmiş kanser hücrelerinden başka bir şey değildir.Küçücük bedenlerden tutunda yetmişlik çınarların kalplerindeki futbol sevgisini yok edenlere tarih elbet bir gün hesabını soracaktır.

İçimi kemiren bir sözdür ''Bir defaya mahsus...''

Kendini ilk çağlardan bu çağlara kadar getiren insanoğlu için bu cümlenin hukuk karşısında yeri yoktur.O zaman bir kerelik cinayet işleyenler affedilsin yada bir kerecik hırsızlığın suçu mu olur? diyelim.Hatta bu ahlaksızlığı ileri götürerek dünyada ne kadar suç varsa insanlara o suçları işlemek için bir hak verelim.Verelim arkadaş dünyada doğru bilenen ne varsa para ve çıkarlar karşısında hepsine boyun eğdirelim.Sonra çıkıp dürüstlük nidaları atalım.

Gemiyi doğru limana değilde işine gelen limana ulaştıran kaptanlara söylediklerim.Sizler sözde Türk futbolunun koruyucuları kurduğunuz oyuna yalnızca siz dahil değilsiniz.Bu oyunun asli unsuru taraftarlardır.Birileri üzülmeyecek diye yaptıklarınız benim gibi sporun dostluk ve birleştirici özelliğini savunan, her zaman kazanmanında ötesinde bir yeri olduğuna inanan taraftarları futboldan soğuttunuz.

Tebrikler...

Kırılan kalpleri iyileştirmek ne mümkün.Siz hiç kırılan bir camın tekrar aynı hale geldiğini gördünüz mü?Şimdi ellerinizde kırılmış parçacıklarla düşünüyorsanız, cevabı çok uzaklarda aramayın.

Ulu önderimizin ''Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim'' sözünü, ''Ben sporcunun çıkarcı, şikeci ve aynı zamanda ahlaksızını severim'' olarak değiştirmeyin.

Yeter...

Saygılarımla...