19
2012
Sussam gönül razı değil; söylesem tesiri yok!
Maç öncesi itibari ile Fenerbahçe için planlanan her şey yolunda gitti. Hafta boyunca Fenerbahçe’ye yakınlığı ile bilinen medya tarafından ortam gerildikçe gerildi.
Galatasaray camiasından itidal ve sağduyu içerikli mesajlar verilirken, Samandıra’da ki futbolcu ve teknik adamlardan iddialı açıklamalar geliyordu;
"Bu maçta herkes Fenerbahçe’nin gerçek gücünü görecek"
"Gerçek oyunumuzu bu kez Galatasaray’a göstereceğiz"
"Kendi sahamızda üstünlüğümüzü devam ettirecek güçteyiz"
"55 bin kişi tek vücut olacağız"...
Evet... Gerçekten tek vücut oldunuz olmasına ama Emre Çolak’ın dediği gibi maalesef "adam olamadınız". Ve her sene olduğu gibi ev sahipliğinde yine sınıfta kaldınız.
Neden mi?
Cumartesi akşamı yaşanan rezilliklerden sonra bir kez daha gördük ki "Garp cephesinde değişen bir şey yok" da ondan ...
Futbolumuz ağır yaralı; insanlık onurumuzu kaybetmişiz kimin umurunda?
Peki ya bilanço mu?
Fatih Terim kaşı, Hasan Şaş’ın başı yarıldı; Hakan Balta’nın neredeyse gözü çıkıyordu.
Yetmedi, maç boyunca Galatasaray camiasının annelerine, hiç kusura bakmayın "SÜRÜ" halinde küfür edildi.
Annelerin tek suçu evlatlarının Galatasaray’lı olması, yaralananların tek suçu gollere sevinmekti.
Peki doksan artı dörtte direkten dönen top, ya gol olsaydı? Ya da fark yeseydiniz ne olacaktı?
Düşünmek bile istemiyorum...
O akşam Fenerbahçe Stadında olan herkese soruyorum; eğer bunu yapan dediğiniz gibi "bir avuç kendini bilmez"se... Ey siz kendini bilenler! Yapılanlara neden seyirci kaldınız?
Sizin eliniz armut mu devşiriyor?
Hayır mı?
Peki o zaman siz de "vurun kahpe"ye!
Vurun, vurun ki yaşanan bu rezillikler kesin olarak sona ersin. İbreti alem için dalın sahaya, Allah yarattı demeyin vurun Galatasaraylılara.
Yok edin ve elinizden geleni ardınıza koymayın. Çünkü siz ancak bir facia olduğunda rahatlayacaksınız!
Orada futbol müsabakası seyretmek için bulunduğunuzu; yanınızda veya ekran başında çocuklarınızın olduğunu, onlara karşı sorumluluklarınızı ve en önemlisi insanlığınızı ne zaman hatırlayacaksınız?
Geri dönülmeyecek bir noktaya geldiğimizde mi? Yoksa sizin de Heysel faciası gibi bir trajediye mi ihtiyacınız var?
Çevrenizde akrabanız, eşiniz, dostunuz olan bir Galatasaray’lı yok mu?
Var mı? Gerçekten mi?
Onlardan da nefret ediyor musunuz?
Hayır mı?
Yani öteki olarak adlandırdığınız ve aslında sadece Galatasaraylı olduğu için nefret ettiğiniz insanları aslında sevebiliyorsunuz demek?
Peki son soru;
Ya kendinizi kaybederek uyguladığınız şiddet içerikli eylemler o sevdiğiniz insanların başına da gelseydi? O zaman ne hissederdiniz?
Sahada az kalsın gözü çıkacak olan Hakan Balta’ya bir şey olsaydı iki çocuğunun hakkını kim ödeyecekti? Bırakın onu, kim Hakan Balta’ya gözünü geri verebilecekti?
Attığı bir gol için bütün bunlara değer mi?
Bu saçma sapan "kör döğüşü" ne zamana kadar devam edecek? Kendi tabirinizle "kestiğiniz hesap" Arena’da da kesilmeye kalkarsa ve aynı şeyler sizin de başınıza gelirse ne olacak?
Aşiretler arasında çıkan silahlı kavgalarda olduğu gibi birbirimizi yok edene kadar nefret etmeye devam mı edelim? "Kan davası" ne zaman son bulacak?
Biz artık bunları yaşamak istemiyoruz!
İnsan canına mal olacaksa rekabetinizin de galibiyetinizin de adı batsın.
Şikeyi sürdürün, içi boş şampiyonluklara yenilerini ekleyin, defalarca daha kırk beş saniyeliğine sevinin.
Adam dövün, tehdit edin, stadınıza gelen misafirlerin kafalarını gözlerini patlatın ve gerisini hiç düşünmeyin.
Nasıl olsa her türlü ayıbınız birileri tarafından telafi ediliyor.
Aslında size söylecenek daha çok söz var ama Fuzuli’nin dediği gibi;
"sussam gönül razı değil söylesem tesiri yok".
Yazıklar olsun!
Emrah Yolaç