06
2012
Galatasaray, hiç şüphesiz Türkiye'nin bir numaralı markası.
Kapitalist ülkelerce ezilen, az gelişmiş pek çok coğrafyanın övünç kaynağı.
Özellikle de 2000 yılı itibariyle,
Hatta son 12 senedeki geriye gidişe rağmen,
hala,
Dünya'da en çok bilinen ve en çok sevilen Türk markası.
Neden mi?
"Tesadüf" de ondan!
***
Bu "güzide" espriye, aklı evvel bazı "Sultan Yıldırım" yandaşları inana dursun,
ve hatta şaka bir yana,
ayna ayna,
söyle bana,
biri sana futbolda,2000 yılına kadar Türkiye'den bir takım Avrupa Şampiyonu olacak deseydi,
sence akla gelen ("has..." ile başlayan veciz ifadenin dışındaki) ortak cevap ne olurdu?
"Şerefli mağlubiyet"?
"Yenildik ama ezilmedik"?
"İngiltere:8 Türkiye:0"?
"Haçlı ittifakı, hakem maçı katletti"?
"Berlin Panteri"?
"Sigma Olomouc:7 – Fenerbahçe:0"?
Ya senin sevgili okur...
Ya senin cevabın ne olurdu?
Örneğin,
"Hepsi ve daha fazlası"?
Uygun mudur?
***
Aslında pek çoğu için bir "rüya" olan bu büyük başarı yalnızca 1996-2000 arasındaki dört senede oluşmadı.
1984 yılında Derwall ile başlayıp,
Mustafa Denizli,
ve sonrasında Karl Heinz Feldkamp ile devam eden uzun yolculuk,
Fatih Terim'le geçen dört çok başarılı senenin sonunda Avrupa Şampiyonluğu'nu getirdi.
İşin gerçeği, bu büyük zafer için tam tamına on altı yıl harcandı.
***
Yaşamda hiçbir şey tesadüfen olmaz.
Başarı için sabır, azim, kararlılık ve çok çalışmak gerekir.
Rüyaları gerçek kılabilmek içinse;
yaşadığı dönemin çok ötesinde vizyon sahibi,
Ali Sami Yen gibi;
1984 senesinde Avrupa Şampiyonu olan Federal Almanya'nın hocası Derwall'i takımın başına getirip sonrasında Mustafa Denizli'ye güvenebilecek kadar ileri görüşlü,
Ali Uras gibi;
ilk maçında Fenerbahçe'den dört gol birden yiyen Fatih Terim'in arkasında duracak kadar basiretli,
Faruk Süren gibi;
Kongresince mali ve idari yönden ibra edilmeyecek kadar kötü yönetilmiş, sportif bakımdan "küme düşeyazmış" bir enkazı devralacak kadar cesaretli,
Ünal Aysal gibi "büyük başkanlar" gereklidir.
***
İşte hikayenin özeti böyle sevgili okur.
Kaybettiğimiz büyük değerlerin anısına yazılan bu yazı Ali Sami Yen ve özellikle,
ölüm yıldönümünde,
Ali Uras'a ithaf edilmiştir.
Saygı ve sevgiyle.
Emrah Yolaç