18
2012
Dün akşam heyecanla ekran başına geçen milyonlarca sporsever, son derece zevkli ve çekişmeli bir maç izleyeceğini düşünüyordu.
Oysa İnönü’deki bir kısım ‘’Futbol Teröristi’’ için durum hiç de öngörüldüğü gibi değildi.
Cumartesi günü aşırı yağışın ‘’Göller Bölgesi’’ ne çevirdiği İnönü Stadı’na gelip ‘’direnaja kurban gidenler’’ belli ki öfkelerini itina ile biriktirmişlerdi.
Damarlarda dolaşan aşırı alkol fanatizmle birleşmiş, tribünleri ‘’Dolmabahçe açıklarında kurbanını bekleyen serseri mayın’’ kıvamına getirmişti.
Önce melodiler eşliğinde ve gayet organize biçimde küfrederek Galatasaray’ın ‘’özgeçmişini’’ elden geçirdiler.
Takiben ‘’ilk çeyrekte’’ kurdukları yoğun baskı sonucunda atmayı beklerken gol yiyince neye ve kime saldıracaklarını şaşırdılar.
Sahaya atılan yabancı maddeler hedeflerine ulaşmayınca gaza gelerek kendilerini sahaya atmaya başladılar.
‘’Futbol Teröristleri’’ yanlış kararlarını bahane ederek önce hakeme, sonra kafama yabancı madde atmayın demeye çalıştığı için Eboue’ye saldırmaya kalktılar.
Toplumumuzda alışılageldiği üzere ‘’iğneyi kendilerine batırmak bir yana, önüne gelene çuvaldız sapladılar’’.
Özetle dün gece cereyan eden rezillikler keyifle ve çekişmeyle geçmesi beklenen maçın kesinlikle önüne geçti. En hafif ifadeyle ‘’akıl tutulması’’ olarak nitelendireceğim terbiyesizlikleri son derece yadırgadım ve Beşiktaş’a ve taraftarına yakıştıramadım.
Yıllardır Kadıköy’de Galatasaray’a yapılan saldırılara alışsak da açıkçası Beşiktaş camiasında belki de ilk kez karşılaştığımız bu öfkeyi anlamak mümkün değildir.
Sebebi Hüseyin Göçek, o, bu, şu… ne olursa olsun Pazartesi akşamında ki Galatasaray nefretinin hiçbir açıklaması olamaz!
Bu anlamsız öfkenin kaynağı, çok net söylüyorum, koltuk sevdası uğruna fanatizmi körükleyerek bizi bu günlere getiren mafyöz yöneticilerdir.
Gerek federasyon gerekse kulüpler bazında yanlış yönetilen futbol endüstrisi, topluma, ‘’hoşgörü’’ nün oksijen kadar gerekli olduğunu, hatırlanmamak üzere unutturmuştur.
Gerçek ve asıl suçlu maşalar değil, maşaları tutanlardır.
Sonuç olarak Fatih’in Aslanları içerde ve dışarıda Beşiktaş’ı bileğinin hakkıyla yenmiştir.
Gelelim önümüzdeki maçlara…
Play off’un hangi amaçla, kimleri kurtarmak için icat edildiğini hepimizi gayet iyi biliyoruz. Adına play off, süper final veya zıkkımın kökü ne derseniz deyin; Galatasaray’ın önüne hangi engeller çıkartılırsa çıkartılsın, hepsi formalitedir.
Kim ne derse nesin, ne kadar çirkefleşirse çirkefleşsin Galatasaray hak ettiği Şampiyonluğu kimselere bırakmayacaktır.
Şimdi gelelim yazının ikinci kısmına dolayısı ile Temmuz ayından bu yana yaşanan şike skandalına…
Ben kahinlik yapmıyorum.
Olacakları tahmin ediyorum ve dayanaklarım da son derece sabit.
İddianamedeki kanıtlar…
Mahkeme ve TFF yakasında süreçler devam ediyor.
Mahkeme, savunmayı Strum Graz, iyi dilek sunma vb saçma sapan açıklamalarla, uzattıkça uzatanlara rağmen hızla ilerliyor.
Sürüncemede bırakılan ve bilerek çözümlenmeyen yegane süreç TFF yakasında cereyan ediyor, şöyle ki;
1. Aylar önce verilmesi gereken cezalar verilmiyor; sürekli öteleniyor.
2. TFF sürekli kadro değiştirdiği kurullarda adaletin tecelli etmesini engelliyor.
3. Gayet titizlikle hazırlanan Etik Kurulu raporu yeni baştan yazdırılıyor.
4. Şikeye verilmesi gereken cezalar, söz konusu FB olunca değiştirilmek isteniyor.
5. Türkiye hariç Dünya’nın her yerinde şike yapan yöneticilerle birlikte futbolculara ve kulüplere ceza verilirken sadece Türkiye’de kişilere ceza verilmesi uygun görülüyor.
Hukuki tabir ile davalı tarafta yaşananlara bakarak, suçsuzluğunu ilan edenlere soracak olursak;
- Murat Özaydınlı’nın ‘’bana vakit verin kulübü küçülteyim’’ ifadelerini Murat Özaydınlı değil de Trabzonspor başkanı mı yapmıştır?
- Ortada şike yoksa, Nihat Özdemir neden durup dururken istifa etmiş ve sonra birdenbire neden göreve dönmüştür?
- Mehmet Ali Aydınlar ile puan silme pazarlığı yapan Rıdvan ve Aykut değil midir?
- Ekinleri biçip, tarlaları sürenlere çanak tutan ve açıkça destekleyen ‘’Özgener&Fenerbahçe Federasyonu Zihniyeti’’ Türk futbolunu nerelere getirmiştir?
Mehmet Ali Aydınlar konusuna da değinmeden geçemeyeceğim…
Onun FB sevgisine gerçekten inanıyorum ve durum çok vahim açıklamasını son derece yerinde bir tespit olarak hatırlatmak istiyorum. Temmuzdan bu yana yaşanan şike skandalı sürecinde kendisi Fenerbahçe’yi olabildiğince korumuş ve kollamıştır.
Bugün Fenerbahçe’lilerin büyük çoğunluğu kendisini beğenmese de voleybolda ki (hepimizin tebrik ederken aynı zaman da takdir ettiği) büyük başarılarının yegane mimarıdır.
Özetle, şike sürecinde durum, gelinen nokta itibari ile gerçekten çok vahimdir!
Bırakın kulüpleri, kişilere de ceza verilmezse, adalet, bir daha geri dönmemek üzere sonsuzluğa karışacaktır!
Umarım bu kez Türkiye’de alışılageldiği biçimde, ‘’su yolunu bulmaz’’ ve hak edenler dünya normlarında olduğu gibi gerekli cezalara çarptırılırlar.
Emrah Yolaç