24
2012
Sevgili okur,
TT Arena’ya sadece yağmur yağdı.
Saha zemini çeltik tarlasına,
Galatasaray da ‘’doldur boşalta’’ dönüştü.
Cim Bom çok şükür… Bu kez yenilmedi.
‘’Beraberliği kazandı’’!
Cluj üç kez geldi,
biri gol oldu.
Galatasaray binlerce kez geldi,
yine biri gol oldu!
Ekim ayında değil, korkarım sonsuza kadar kendine
gelemeyecek olan Hamit,
Avrupa’da ortalıktan kaybolan Umut,
her ne kadar gol atsa da bana göre hücum pres sistemine
uymayan Burak,
risk yöneticisi Dany,
geçen senenin tersine dönen uyumsuz defans bloğu,
kişisel hatalar sonucunda yenen goller,
hemen her maç sonunda tekrar edilen aynı cümleler,
ve Avrupa’da alınan sonuçlar,
iki yenilgi ve bir beraberlik…
Bu demektir ki… Maalesef…
Takke düşmüş,
kel görünmüştür!
Gelelim ‘’görünen kel’’liğin sebeplerine…
Bakınız, bu Ülke’ de ağaç yaşken eğilir.
Küçükken başlarız şikayet etmeyi öğrenmeye…
Eşyalarımı karıştırma diyen Abi’mizi, Baba’ya şikayet ederiz.
Yaramazlık yapınca kızan Annemizi de Teyze’ye…
Çünkü suçlu, asla biz değiliz…
Okula gidince Öğretmen’e ispiyonlarız, arka sıradan, ‘’arkamıza’’
kalemle dürten,
afacan arkadaşımızı…
Sınıf Başkanı olur, tahtaya konuşanların isimlerini yazar,
fişlemeye ve fişlenmeye, İlkokuldan başlarız…
Biraz büyür, yaptığımız hataları da bu yöntemle kapatacağımızı öğrenir,
bahçede top oynarken alt komşunun camını indirir,
suçluyu arayan kızgın Amca’ya, parmağımızla en eziğimizi işaret
ederiz, çaktırmadan… Sinsice…
Öyle çok şikayet ederiz ki…
Askerde yatağını yapmayanı Çavuş’a,
Deniz kenarında demlenen zararsız balıkçıyı Belediye’ye,
Kamu’da rüşvet almadığı için, geçinemediğinden isyan eden
yoksul Memur’u Müdür’üne…
Çünkü suçlu, asla biz değiliz…
Metro yerine Metrobüsü yapar, trafikten şikayet ederiz,
Sekiz ay Güneş alan ülkede, yenilenebilir enerji yerine, nükleeri tercih eder,
derelerimize HES’leri yapar,
Adaletsiz gelir dağılımını, parasız eğitim kalmamasını, zamları,
doğru konuşanı, düşüneni, sorgulayanı, seni, beni, onu, bunu…
Usanmadan, yılmadan şikayet ederiz…
Yumurtacı müteahitlerimizle gurur duyar,
şehirlerimizi betondan kulelere çevirir, hava kirliliğinden şikayet ederiz.
Sebze, meyvenin temizini, organiğini yurt dışına gönderir,
zehir fışkıran tarım ilaçlısını dul Ayşe Teyze’ye,
kanser sebebi, GDO’lusunu emekli Mehmet Amca’ya,
çatıdaki baz istasyona ses çıkaramayan kiracı-işsize,
bir de fukara Muharrem’e yedirir,
yine ve sadece şikayet ederiz…
Çünkü suçlu, asla biz değiliz…
Asgari ücret miktarı İngiltere’de, Türkiye’dekinin üç katıyken (Türkiye’de 972 TL iken, İngiltere’de 3000 TL),
sanki UEFA ve Süper Kupa Şampiyonluklarını üç yabancı ile almamışız gibi,
sanki Dünya Üçüncüsü olurken altı yabancı kuralımız varmış gibi,
sanki adamlarla aynı kefedeymişiz gibi,
geçmişi unutup, Premier Lig’deki sınırsız yabancı kuralına özenir,
yabancı sayımızı on iki sene içinde ikiye katlar,
sonra da yine sistemsizlikten, oyuncu yetiştirememekten,yağmurdan direnajdan… Şikayet ederiz.
Çünkü suçlu, asla biz değiliz…
Biliyor musunuz, Polonya Spor Bakanı Joanna Mucha, İngiltere ile oynayacakları milli maçın 1 gün ertelenmesi üzerine istifa etmiş.
Birde utanmadan 550 milyon dolarlık stadın çatısının zamanında kapatılamamasından kendisinin sorumlu olduğunu söylemiş.
Kadın saf herhalde!
Ne olmuş ki maç ertelendiyse?
Altı üstü yağmur yağmış!
Normal olan yağmurun fazlalığı,
anormal olan istifası!
Aptallığı, bu sıradan doğa olayını ‘’gurur meselesi’’ yapması…
Yazık olmuş Bayan Mucha’ya…
Keşke daha önce Türkiye’ye gelseydi, o zaman istifa gibi lüzumsuz şeylere girişmezdi.
Koltukların, sistemler ve sonuçlardan daha önemli olduğunu görür,
bizleri aslında, haşa çürük binaların değil, depremlerin öldürdüğünü bile öğrenebilirdi.
Neden mi?
Çünkü biz,
sadece şikayet ederiz.
Çünkü suçlu,
asla biz değiliz! İyi bayramlar. Sevgi ve saygıyla...
Emrah Yolaç