19
2014
Anadolu da; ‘Irmaktan geçerken at değiştirilmez’ diye güzel bir atasözü vardır. Şu gelmiş bu gitmiş, bu golcü niye böyle, bu oynamıyor, bu transfer yanlış bu doğru şunu da aldım bunu da verdim vb… Bunların hepsi fasa fiso !
Boş kuru muhabbet…
Ben işler kötü giderse, başa bakarım. Başta kim var? Yöneten ve kararları alan kim?
Kararlar demokrat ve anlaşılır bir şekilde alınıyor ise, herkes hak verecektir ve de herkesin hak verdiği bir konudan sonra alınılan kararda başarısızlık asla ortaya çıkmaz ve de çıkmamıştır.
Gelmiş geçmiş tarihte, hangi konu olursa olsun bu hep böyledir.
Galatasaray, ezeli rakibi Fener’i kepaze etmiş. 2 sene de elinden 4 tane kupa almış ve yoluna hodri meydan devam ediyordu…
Fatih Terim’in ikinci yılının ilk haftalarında da Galatasaray pekiyi başlamamıştı ama sonra sonra gümbür gümbür hedefe koşan, Fener’e açık puan farkı atıp şampiyon olan ve de Real Madrid’e kafa tutan bir Galatasaray izlemiştik…
Kovulduğunda dahi, sözleşmesine tek kuruş almamak şartı ile giderim maddesi koyduran Fatih Terim’i unutup, ben futboldan anlamam diyen Ünal Aysal’ın başarılı olacağını düşünmemiz, ki üstelik bu İtalyan Mancini ile, sanırım taraftar olarak bizim en büyük yanlışımızdı…
İki arada bir derede kaldık biz de…
Galatasaray, Türk futbolu nedir, nasıl oynar, Fener’in ve Beşiktaş’ın futbolcuları kim, Anadolu takımları dedikleri takımlar kimdir gibi binlerce sorunun tek bir tanesine dahi cevap veremeyecek Mancini’ye, sırf Terim’in adının boşluğunu doldursun diye takımı emanet etti…
Oysa, Aragones’in adının boşluğunu Daum, Daum’un adını Fenerbahçe ile galibiyet serisi yakalayan Aykut Kocaman ve de Aykut’un adını Ersun Yanal çok mu doldurdu?
Ya da Schuster’in adını, Tayfur Havutçu gibileri çok mu doldurdu?
Bırakalım onu bunu bizden örnek verelim, Lucescu’dan birkaç sene sonra Gerets çok mu iyi doldurdu o boşluğu?
Ama bu isimlerle de başarı gelebiliyor demek ki…
Bu mantıkla, Mancini’nin de boşluğunu yarın sırf isim olsun diye başka bir adam ile mi doldurmaya kalkacağız?
Rijkaard’ı geri mi getireceğiz? Ya da onu denedik diye, adı olan boşta ve Galatasaray umurunda bile olmayacak bir adama Galatasaray’ı teslim mi edeceğiz?
Galatasaray’da tepeden tırnağa her şey yanlış gidiyor. Fatih Terim ayrıldıktan birkaç ay sonra boşa mı anlattı bunları?
Benim haberim yokken futbolcular ile paralar konuşuluyor, prim konuşuluyor diye boşuna mı söyledi ve Ünal Aysal hiç birisine neden cevap veremedi?
Vermez çünkü veremez…
Ünal Aysal para ile futbolcu oynatma derdinde… Bu yola başvurmak, takım ruhunu ve Galatasaray için mücadele etme düşüncesini futbolcudan söküp almak, futbolcuya daha başka bir mantık ile bakmasını önermekten öte gidemez…
Galatasaraylı oyuncuların bazıları gruplaşmışlar belli ki… İşler kötü olunca bunların olması da normal. İşler kötü gidince, birçok sorun çıkar ortaya ama işler iyi gidince sorunlar hallolur. Sorunların hallolması, bazen bir hocaya bazen bir yöneticiye bağlıdır…
Böyle zamanlarda her zaman illa Fatih Terim’in olmasına gerek yok. Mesleğini seven ve Galatasaray’ı benimseyen, net ve kesin kararlı olan bir hocaya ihtiyaç duyabilirsiniz…
Böyle hocanız yoksa, Abdurrahim Albayrak gibi bir yöneticiye ihtiyaç duyarsınız. İşler kötü giderse, bu tür insanlar krizi çözerler…
Kimisi kovarak çözer, kimisi barıştırarak ve kimisi de ceza vererek çözer.
Galatasaray’da işler kötü gidiyor ama para ile bu işi çözmek isteyen bir başkan var. Maalesef bu büyük bir yanlış.
Bu bir felaket resmen…
BEN KOLOMBİYALI DEĞİL GALATASARAYLIYIM
Galatasaray’ın büyük maddi sorunlar yaşadığı dönemlerde, Galatasaray üstüne oyun oynamayı düşünen ve her röportajlar da Galatasaraylı futbolculara para konusunu konuşmaya çalışan bu Fenerli muhabirlere, Galatasaraylı futbolcuların tümü, Galatasaray için oynadıklarını ve paranın önemi olmadığını söylediler.
Aylardır maaşlarını alamayan Hasan Şaş, Song ve yerli yabancı herkes, para ile değil alın teri ile duruşunu sergiledi…
Onlardan birisi de Mondragon’du…
Galatasaray’ın efsane kalecilerinden biri olan Mondragon’un vermiş olduğu birlerce demeç ve yüzlerce röportaj var.
Bir tanesinde, kendisine yöneltilen; ‘ Bir Kolombiyalı olarak bu kadar popüler bir kaleci olmak ve medyada yer alan aylarca para alamadığınız spekülasyonlara ne demek istersiniz’ sorusuna, Mondragon’un verdiği cevap, ‘Ben Kolombiyalı değil Galatasaraylıyım’ olmuştu…
Galatasaray’ın ruhunu benimsemiş, Galatasaraylılık duruşunu göstermiş bu efsane futbolcular, Galatasaray tarihine adlarını altın harfler ile yazdırmışlardı.
‘Alnındaki kan alnımızın akıdır’ diye pankart açılan Eric Gerets gibilerini Galatasaray taraftarı asla unutmayacak…
Bugün gelinen nokta, para ile futbolcu oynatmaya çalışmak, Galatasaraylılık sevgisi ve ruhunu futbolcuya para ile anlatmaya kalkışmak, Galatasaray başkanının en büyük yanlışıdır…
Galatasaray’ın futbolculara ihtiyacı yoktur. Futbolcuların Galatasaray’a ihtiyacı vardır. Galatasaray transfer politikasını, takımı uğruna savaşacak Melo gibi, Muslera gibi yabancılar ile gerçekleştirmelidir.
Galatasaray’ın, amatör Ceyhun ve Salih Dursun gibi futbolcular ile gidebileceği hiçbir yol yoktur. Galatasaray’ın Ömer Toprak’lar, Nuri Şahin’ler, Hakan Çalhanoğlu ve Tarık Çamdal gibi Türk futbolcuları kadrosuna katması gerekiyor…
GALATASARAY’IN ÇATIR ÇATIR TOP OYNATACAK BİR HOCA GETİRMESİ LAZIM
Galatasaray, Rizespor’lara, Antalyaspor’lara, 1-0 yensem yeter mantığı ile oynamaz. Asla oynatılamaz…
Galatasaray, dünyanın hangi takımı ile oynarsa oynasın hedefi galibiyettir. Sokaktan sarı kırmızı formayı 11 tane Galatasaray taraftarına giydirip Nou Camp’a yollasak, Metin Oktay için deyip saldırırlar Barcelona’ya…
Belki ölürler ama savaşmadı diyemez kimse.
Galatasaraylı futbolcular savaşmıyorlar.
Bir çok nedeni var.
Bu nedenlerden bazısı, kapasiteleri yok ve yetenekli değiller. Bazısı da, para ile oynatılmak istemeleri ve Galatasaraylılık duruşu sergileyen ve takımı önemseyen bir antrenörün olmaması…
Galatasaray’ın disiplinli ve en az Gerets kadar, Lucescu kadar, Fatih Terim kadar, mesleğine saygı duyan bir antrenöre ihtiyacı var.
Galatasaray yenildiğinde küplere binecek ve Galatasaraylılığı benimseyecek bir antrenöre, Galatasaray’ın ihtiyacı var.
Bu hocaların isimlerini, sırası ile bundan sonra yazacağım makalelerde teker teker açıklayacağım. Galatasaray’ı hangi hoca oynatır ve Galatasaray’ı hangi hoca başarıya taşır, bu hocaların ismini teker teker yazarak her makale de 1 hocayı anlatarak bundan sonra yazacağım makalelerde anlatacağım…
ÜNAL AYSAL KOVMİRİM LAN KOVMİRİM DİYOR
Mancini, Galatasaray’ı kafasında bitirmiş. Daha ileri ki dönemler de bu daha da açık ortaya çıkacak. Mancini’nin amacı tazminat alıp gitmek. Galatasaray umurunda bile değil.
Ünal Aysal, Fatih Terim’i kovduktan sonra, kendisine yöneltilen;’Hoca ile neden sürekli 1+1 yıllık sözleşme yaptınız’ sorusuna, ‘Ben hocayı hoca da beni tanımadığı için zaman verdik birbirimize’ demişti. Oysa ki Terim bunu ayrıldıktan sonra bomba açıklamalarında yalanlamış ve hakkını Ünal Aysal’a helal etmediğini söylemişti.
Peki sayın Aysal, o kadar egoisttin, o kadar delikanlıydın da neden Mancini’ye 3.5 yıllık sözleşmeye yapmaya muhtaç kaldın?
Neden Mancini’ye, seni yollarsam 9 milyon euro öderim sana diye anlaşma yaptın?
Yapmak zorunda mı kaldın? Hani senin elamanın olacaktı herkes…
Hani sen kraldın padişahtın ne oldu sana böyle ?
Galatasaray da kurumsal yapı sözüdür gidiyor… Kurumsallık Salih Dursun mu? Kurumsallık Hajrovic mi? Burdisso mu?
Kurumsallık Ceyhun’a muhtaç olmak, mağlupken Sabri’den medet ummak mı? Hangisi söyle başkan…
Şimdi, Mancini parasını alıp gitme derdin de… Galatasaray umurunda değil ve istifa etmeyecek kendini kovdurup İnter’de, M.City’ de olduğu gibi milyon euroları alıp gitmek istiyor…
Kendini kovdurmak için de koskoca Galatasaray ile alay ediyor.
Mancini Kibar Feyzo’yu, Aysal ise Şener Şen’i oynuyor… Aysal, Mancini’yi elamanı yapmak istedikçe, Mancini de alay edercesine Galatasaray’la dalga geçiyor…
Çok basit;
Mancini: Ceyhun’u gene ilk 11’e yazdım ağam.
Aysal: Ula seni…
Mancini: Kovirsin de mi ağam…
Aysal: Kovmirim ula…
Galatasaray’ı bir çiftlik yönetir gibi yönetmeye çalışan Aysal’ın, aslında futboldan anlamıyorum lafının gerçekleri yeni yeni su yüzüne çıkıyor.
Terim’in bedavaya kurduğu takım ve transfer politikasının yüzde 70’lere yakın başarılı olması, diğer branşlara harcanan sermayeler, Terim’in sayesinde kısıtlı kadro ile muhteşem bir ruh, Galatasaray’ın 2 yılda 4 kupa almasına sebebiyet verdi…
Galatasaray o kadronun üstüne, 9 adam aldı. Zira, geçen sene ki başarının daha aşağılarında geziyor. Üstelik, potansiyel var. Galatasaray Chelsea’yı Arena’da öyle yakalasın iyi bir hoca ile, 3’lük yapar yollardı…
Fener, şike ile uğraşırken, başkanı hapis yatacakken ve onlarca puan kaybederken, her seferinde Fener’in imdadına Ünal Aysal’ın elamanları yetişti…
Galatasaray’ın hocasını, düşman olduğun Federasyon başkanına peşkeş çekerek sinsice vatan bayrak anlayışı ile göndermeye çalışmak ve koskoca Fatih Terim’i buna muhtaç etmek ile başlamadı bu film… Daha öncesinde, Albayrak’lar ve Ali Dürüst’ler kovuldu…
Aysal, sen ağa ben ağa diyerek yandaşlarını doldurdu kulübe. Galatasaray bir çiftlik değildir sayın Aysal…
Sen ağa ben ağa ata sözünün devamını bilmiyor sanıyorum Ünal Aysal.
‘Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa’
Anadolu insanı, bu atasözünü çok pohpohlanmamak gerektiği anlamında birçok yaşamsal olayda kullanmıştır. Bu işi ben böyle yaparım bu da böyle olsun dersen, bir taraf eksik kalır ondan sonra uğraşır durursun.
Eleman’ların, seninle alay ediyor sayın Aysal…
Hadi Mancini’yi kov da görelim!
KOVAMAZSIN.
9 milyon euroyu çöpe atamazsın… İki arada bir derede kaldın başkan… Taraftar ne der? Hele bir de başarısızlıklar gelmeye devam ederse, medyada çıkan Galatasaray’ın içindeki seçtiğin yeni getirdiğin yöneticilerin yaptığı yolsuzlukların hesabını nasıl verirsin Galatasaray taraftarına?
Bunu nasıl anlatırsın?
Mancini’yi kovdun diyelim. Gittin bir hoca getirdin mesela Polat misali oldun… Başarısızlıklar devam ediyor…
Bu sefer sıra sana gelir sıkıntı yaşarsın…
Ayıkla pirincin taşını. Bu yolu Galatasaray taraftarı seçmedi, bizler seçmedik bu yolu. Sen seçtin. Eleman da elaman dedin. Buyur sana elaman, hadi kov!
Mancini: Hakan Balta ilk 11’de Semih yedek ağam.
Ünal Aysal: Ulaaa ben seni…
Mancini: Ben yapmışım beni kovacak mısın ağam?
Ünal Aysal: Kovmirim la…
Galatasaray, tek kişinin almış olduğu sinsice yapılan diktatörlükler ile yönetilemez. Birileri, Galatasaray’ı iş adamı gibi yönetmeyi düşünüyor. Bu bir vahşet… Galatasaray, kongresinin sesi ile, taraftarını dinleyerek, yönetilir.
Galatasaray, İrlandalılar ile yönetilmez. Herkesi harcayıp koltuk derdinde olmak isteyen kafatasçılar, Galatasaray’ı yönetemez.
Ahı gitmiş vahı kalmış hocalar, elinde kalem kağıt ile saha kenarından futbolcu ile kağıdı başka futbolcuya yollayan hocalar, Galatasaray’ı yönetemez.
Galatasaray umurunda olmayan yaşayan ölüler ve o ölülerden umut bekleyenler, Galatasaray’da başarılı olamaz…
Ve Ümit Yaşar Oğuzcan;
‘‘Siyahlar giyin de pencereye çık Aç kapıyı korkma yabancı değil Bir ölü ki yaşıyor, gözleri açık Ölüm seni sevmekten acı değil Aradı bu ölü hayatı sende Öldü artık, sevsen de sevmesen de’’
Birilerini kovup dikta bir yönetim sağlamak uğruna ve boş kuru bir ego uğruna, Galatasaray’ın içine İrlandalıları toplayanlar, en çaresiz kalmışlara dahi muhtaç kalırlar.
Dikta yönetim sergileyenler, en olmazlara ve en güvenilmezlere muhtaç olurlar gün geldiğinde…
Peki ya Galatasaray taraftarı da, yavaş yavaş adaletin bittiğini görmeye başlarsa, Adnan Polat’a olanlar olmaz mı dersiniz?
Öyle bir olur ki…
Öyle bir inler ki Galatasaray kongresi, re re re ra ra ra sesleri ile, Aysal da anlamaz ne olduğunu… Ömrünün son zamanlarını, sağa sola dağıttığı paraların hesabını vermekle geçirir Aysal…
Galatasaray taraftarı, adaletin olmadığı yerde çıkar ortaya ve sorar diktalıkların, sinsiliklerin ve bu egonun hesabını adaletsiz insanlardan… Sorar da kimse anlayamaz bile…
Ve Özdemir Asaf;
İnsansız adalet olmaz,
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu?
Ama, olmaz olsun…
Bugün gelinen nokta, taraftarca bakmaya kalkarsak tribünde daha fazla bağırmak demek olsa da, aslında objektif baktığımızda bize hiç de öyle olmadığını göstermektedir.
Salih Dursun’lar, 24 yaşında Galatasaray dışında kimsenin keşfedemediği Umut Gündoğan’lar, kontenjan sıkıntısı deyip de Hajrovic ve Burdisso’yu almalar, 19 yaşına gelmiş Ontivero ile tam 5 yıllık sözleşme imzalamalar ve daha niceleri…
Böyle transfer politikası olmaz.
Nuri Şahin, Ömer Toprak, Onur Kıvrak, Hakan Çalhanoğlu, Tolga Ciğerci, Tarık Çamdal, Alper Potuk, Oğuzhan Özyakup, Salih Uçan, Gökhan Töre gibi futbolcular ile gençleşmeye de gidilir, yapılanmaya da gidilir.
Mustafa Sarp benzeri, Salih Dursun transferleri ile ne gençleşmeye, ne de yapılanmaya gidilmez. Git gidebilirsen görelim biz de…
Bu transferleri kim yapıyorsa, Galatasaray’ın parasını çöpe atıyorlar. Burdisso’yu, Hajrovic’i kim getirdiyse, ondan hesap sorulmalı fakat kim soracak ki bu hesabı?
Aysal mı soracak? Peki sorsun da kimden soracak ki, Mancini’den mi?
Ünal Aysal: Taktik mi veriysen laaonn, o tahtaya yazdığın ne ki?
Mancini: El, ele, maa, e-le-man’dır ağam…
Aysal: Elaman ne ki laa?
Mancini: Böyle Fatih Terim gibi bir şeydir ağam.
Aysal: Ulaaa seniiiiii beeennnn
Mancini: Kovdun de mi ağam
Aysal: Kovmirem la kovmirem kovmirem
Galatasaray’ın elinde ki potansiyel, şampiyon olmaya yeter. Yapılacak işte aslında çok basit. Tugay ve Mancini’den umutlar kesilmiş. Bizim bildiğimizi futbolcular da biliyordur. Ben burada mı oynarım diyen bir sürü futbolcu vardır rahatsız olmuşlardır 5 aydır yerlerinden…
Mesela, medyaya bile içindeki düşünceleri tutamayıp ben stoper oynayamam diye demeç veren Felipe Melo, sol açık değilim ama oynarım görev veriliyor diyen Sneijder de rahatsız bu işten… Türk futbolculara sor, onlarda rahatsızdır.
Elinde imkan yoktur veya kafanda başta bir şey vardır, bir hoca değişik bir şekilde kadro çıkarabilir ve o maça o şekilde başlayabilir. Buna futbolcu da saygı gösterir.
Yalnız, bir hoca 5 ayda sürekli olmayan bir şeyi oldurmak uğruna futbolcuları taraftarın ve medyanın önüne kolayca atabiliyor ise, orada ciddi sıkıntılar doğar.
5 ayda, yan yana oynamamış defansı her maç değiştirmek dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. 5 aydır, 3-5-2’den yola çıkarak onlarca puan kaybedince, 4-2-3-1 ve 4-4-2’ye dahi yanlış oyuncular ile dönmekte bir hocanın art niyetini gayet açık ortaya koyar…
Son dakikalar da gol lazımken, uzun boylu adamları almayıp son 2 dakika kalmasını beklemek ve son 2 dakika 1.65 boyunda ki Emre Çolak’ı maça almak bir hocanın beni kov demesinden başka ne olabilir ki?
Dünyada bütün hocalar, son 5 dakika elinde uzun boylu golcüsü yok ise ve elinde uzun boylu stoperinden başka kimse yok ise, stoperini bile forvete alıp şişirmeye başlarlar.
İndirir de, karambolden gol bulurum diye…
Ayrıca, bir hocanın elinde Alex Telles, Sneijder ve Selçuk dışında duran topa vuracak adamlar yok ise, antrenör bu oyunculardan en az birisini hele ki son dakikalarda sahada tutar.
Elimde Melo varsa, Yekta varsa, sırtı dönük sürekli düşen Burak varsa, bir frikik alırsam bana bu 3 futbolcudan birisi duran toptan gol bulabilirler diye düşünür hangi hoca olursa olsun…
Ama eğer ki duran top atanların hepsini çıkaracağım, son iki dakika kala kısa boylu adamları oyuna alacağım, sağ bekimi sol açığa çekeceğim, forvet arkası oynayan futbolcumu sağ açığa alacağım diyen bir hoca varsa, o ya hoca değildir, ya da artık ver tazminatı gideyim diyordur.
Başkan olsam, bu hocayı da yardımcısını da, bu hocanın kondisyonerini de hele ki tam bu zamanda derhal yollarım.
Bir kondisyoner getirmek 1 gün almaz. Takımı Ujfalusi’ye emanet eder, yanına da Galatasaray’ın eski futbolcularından boşta olan bir adamı getirir, sezon sonunu çıkarırım.
Bu kafa ile Arena’da Fener’den 3 tane yiyip, Volkan Demirel ve Fener takımının orta sahada sevinmesini seyredeceğime, takıma tokat gibi gelecek bu hamleyi yaparım. Baktım olmuyor, Drogba bana hâla zarar veriyor. Pohpohladım ama kendini takımdan büyük görüyor, gözdağı için kadro dışı bırakır, Burak ve Umut ile araya bir de Ontivero’yu gazlayarak kendimi sezon sonuna atarım. Zaten malzeme kötü değil. Kazım, Stancu, Zapata’lı dönemler değil… Dolayısıyla, kim gelirse gelsin bu takımı takır takır oynatır ve sezon sonunu güzel bir sonuç ile çıkarır.
En azından, Arena’da Fener’i devirip belki sıradan bir beraberlik ve mağlubiyet alırım. Sezon sonu için de hoca çalışmalarına şimdiden başlamış olurum…
Cesur, Galatasaray’ı özellikle Arena’da olmak üzere deplasmanda da topu kendisinde kabul ettirip rakibe oyununu seyrettirecek ve saçma sapan sistemler denemeyecek, mesleğine saygı duyan, sorunsuz sıkıntısız bir antrenör ararım dört koldan…
Alman olabilir veya disiplinli karakteri düzgün oyuncuların seveceği bir antrenör getiririm. Boşta hocalara göz gezdiririm veya da Gerets örneğinde olduğu gibi disiplinli, iyi idman yaptıran, çok olmasa bile kısıtlı imkanlar ile üstün futbol oynatan Galatasaray’ın teklifi için sevinçten uçacak aç bir antrenör getiririm. Bunun birçok örneği dünya futbolunda vardır. Başkanlar çoğu takımda bunu denemişlerdir. Milan örneğinde olduğu gibi onlarca, yüzlerce örnek vermemiz mümkün…
Bundan sonra, Ünal Aysal nasıl bir yol izleyecek. Oturup Arena’da, Fenerbahçe’nin sevincini mi izleyecek, yoksa takımına ve yanlışlarına göz ardı ederek Fenerbahçe yalakası olmuş Federasyon ve medya ile saç baş kavga mı edecek beraber izleyip göreceğiz…
Zira, aşikar bir gerçek var ki Mancini kaldıkça, Galatasaray’ın başına bela olmaya devam edecektir. Ünal Aysal, Terim’deki ve Terim’den önce Ali Dürüst’ler de ve de Abdurrahim Albayrak’lar da sergilediği net tavrı bakalım Mancini’de ve Tugay’da sergileyebilecek mi?
Aysal: O kadro ve taktik ne? Napirsin ulaa sen delilendin mi gene…
Mancini: Bu takımın esansı eksiktir ağam itibarına gölge düşir…
Aysal: Ulan seni artık…
Mancini: Artık kovdun demi ağam?
Aysal: Kovmirim ulan, kovmirim, komvirim ulaaaa, kov mi rim, kovmirim işte kovmirim…