07
2014
Babam fanatik Beşiktaşlıdır. Beşiktaş ile yatar, Beşiktaş ile kalkar. Beşiktaş ile ağlayıp, Beşiktaş ile güler.
Oldum olalı titrerdim yanında…
Bir de halamın eşi vardır. Eniştem…
O da babamın aksine, tam bir fanatik Galatasaraylı. Ben doğduğumda yanımdan ayrılmamış. Babamı kandırıp sağa sola yollama derdindeymiş hep. Sebebi bana minik Galatasaray tulumunu giydirmek. Amacına ulaşmış.
Tulumu giymişim. Babam çıkarmış evde tulumu… Atmış sobaya, yakmış. Beşiktaş elbiseleri de almış hatta. Giydirmem demiş annem. Bıkmış kadıncağız bu futbol muhabbetlerinden. Babam ısrarcı olup kendi giydirmeyi denemiş ama çığlık çığlığa ağlıyormuşum. Belki tesadüf, belki Tanrının bir işareti…
Annem kızmış, o da Beşiktaş kıyafetlerini atmış sobaya. Bir daha futbol ile ilgili bir şey duymak istemiyorum demiş almış beni götürmüş uyutmaya…
Aradan yıllar geçip gidiyordu. Konuşmayı, anlamayı öğrenmiştim. Babamın üstümde ki Beşiktaşlı ol baskısı hiç dinmiyordu.
Bağırıyor, çağırıyor, hangi takımlısın sorusunu her defasında soruyordu. Ben takım tutmuyorum dediğimde odana git diye azarlıyordu.
Biliyordum ki adam aksi, odaya girince de bunalıyordum. Nerede o zamanlar bilgisayar? Daha ufak bir çocuğum. Odam da pastel boyalar ve yatağımdan başka hiçbir şey yok. Geri çıkıyordum odadan, her hafta sonu odamdan nefret ediyordum. Çünkü maçlar oynanıyor, babamın soruları devam ediyordu.
Beşiktaşlıyım dedim bir gün dayanamayıp… Babama yalan söylüyordum. Yalanı bile kötüydü. Televizyonda Cimbom kelimesini duyarak ve Aslan simgesine bakarak içi giden ben, yalandan bile olsa bunu demekten rahatsızlık duyuyordum.
Galatasaray maçlarını izliyordum ama sevinci de hüznü de içimde yaşıyordum.
Aradan yıllar geçti. Galatasaray Sami Yen’de Beşiktaş ile oynuyor. Oturduk eniştemlerde maç izliyoruz.
Eniştem bir yandan, babam bir yandan gözleri bende… Futbolu sevmiyorum biliyorlar ama ikisi de hangi takımlı olduğumu tam kestiremiyor.
Derken İbrahim Üzülmez sol ayağı ile topu sağına aldı, golü attı. Gol oldu diye gülümsedim. Babam bağırdı sevinçten. Eniştem de televizyona bakarak bir küfür etti. Tiyatroyu iyi oynadım. Duygularımı dışarıya yansıtmadım. Zira Galatasaray yenilmişti.
O gün gece, sabaha kadar yatağın içinde hüngür hüngür ağladım. Ertesi gün sabahçıydım. Okula şiş gözlerle gidecektim. Soranlara hastayım dedim geçtim.
Evet hastaydım.
Galatasaray yenilmişti…
Bir daha babama yalan söylemek istemiyordum. O gece ‘yeter oğlum’ dedim kendi kendime… Sorarsa Galatasaraylıyım diyecektim.
Yapamadım. Babamın korkusuna her seferinde yenik düşüyordum. Hiçbir Galatasaraylının olmadığı kadar Beşiktaş düşmanı olmuştum artık…
Ağzıma bile Beşiktaş adını alasım gelmiyordu. Ben Galatasaraylı olduğumu haykırmak istiyor, o televizyonun başında Galatasaray için bağırmak istiyordum.
2003 senesi ve bir kış ayı…
Ne genç denilecek kadar çocukluktan uzak, ne de çocuktan sayılacak kadar gençlikten uzak bir dönemimde, ergenlik çağındaydım…
Türkiye’de olaylar oldu, bombalar patladı, Galatasaray’ın Ş.liginde Juventus ile oynayacağı maç Almanya’ya alınmıştı. Herkes şokta ve tedirgindi. Galatasaray o maçı almak zorundaydı.
Maç başladı. Babam, ben ve eniştem izliyoruz. Bu sefer her zamankinden cesurum. Pür dikkat gözlerim Galatasaray’da… Babamın gözleri de bende.
Şaşkın bakıyor. Anladı anlayacak ama yabancı takım ve Türk takımı faktörü var ortada… Tam kestiremiyor.
İçim içimi yiyor, kazanmalıyız.
Hakan Ünsal sol taraftan bir orta açtı, Hakan Şükür topa yükseldi, kafayı vurdu, gol oldu. Gol diye bağırdım ve kalktım ayağa… Önümde ki sehpaya bir tekme attım, meyve tabağı yere düştü. Gözlerimden de biraz yaş süzüldü.
- İçimde ki sevinç patlamasını artık yaşamıştım. Yılların birikintisiydi. Babam kovdu beni odaya. Eniştem de kızdı babama bırak çocuk istediği takımı tutsun diye…
Artık maçı izleyemeyecektim. Enişteme güvenip çıksam salona, o gidince babam ile bozuşuruz diye gitmedim salona.
- Galatasaray yenilir diye korkuyordum. Bu yüzden de uyudum. Nitekim sabah görmüştüm kazanmıştı.
Ben artık resmi olarak Galatasaraylı olduğumu belgelemiştim çünkü babam bunu biliyordu.
- Yaş geçtikçe, Galatasaray Beşiktaş maçlarını da izler olduk. Neredeyse hep de Galatasaray yeniyordu. Babamı kızdırmaya başlamıştım. Artık çocuk değildim sonuçta…
Aradan yıllar geçti. Adnan Polat gitsin diye makalelerimde yalvarıyordum. Koskoca Galatasaray neredeyse küme düşmemeye oynatılıyordu.
- O sene Bursaspor şampiyon oldu. Galatasaray şampiyon olmuşçasına sevindim. Zira bunu kabullenememiştim. Galatasaraylılar, Bursa’nın şampiyonluğuna seviniyordu. Tabi birisi de bendim.
- Koskoca Avrupa’yı titretmiş kulübün taraftarı olan biz, Fener’in şampiyon olamamasına seviniyorduk.
Yine yıllar daha geçti…
Şimdi Galatasaray’ın ne yapacağı belirsiz bir hocası ve zerre kadar ümit vermeyen ihtiyar başkan adayları var.
Saha da birbirine uyumsuz bir kadro, Galatasaray’a kakalanan pili bitmiş futbolcular var.
- Geçen yıl Mancini ve Ünal Aysal el ele şampiyonluğu Fenerbahçe’ye armağan etti… Şampiyon olamaz denilen Fenerbahçe’nin şike ile uğraştığı en kötü günlerinde, imdadına Aysal ve Mancini ikilisi yetişti. Fener’i şampiyon yaptılar.
- Bu sene de Fenerbahçe’nin bana aynı filmi izlettirmesine ve tam 4.ÜNCÜ YILDIZI armasının üstüne yerleştirmesine Galatasaraylılığım müsaade edemez…
Bu sene Galatasaraylı olduğum için Beşiktaş’ın kazanmasını istiyorum.
- Çocukluğumda savaş açtığım Beşiktaş’ın, bu sefer şampiyon olmasını istiyorum. En azından 4’üncü yıldızı takmayacaklar ve 20’inci kez şampiyonluğa ulaşmayacaklar diye…
Belki tüm Galatasaraylılar için konuşamam biliyorum. Çünkü çok tribün amigoları var…
Unutmayın ki objektif olamayanlar, tarihin dibine gömülürler. Galatasaray’ı batırsa bile sırf Galatasaray’da bir antrenör veya bir başkan diye alkışlananlar, sanırım o şak şakçılara ne yapsa yeridir.
Ben amigo değilim, Galatasaraylıyım…
- Bugün Galatasaray’ın maç kazanacak olmasından ümitsiz, Fener 4’üncü yıldızı takmasın diye dua eden objektif ve fanatik bir Galatasaraylıyım.
Böyle bir hayat hikayesine sahip olan benim Beşiktaş’ı desteklememe sebep olan ve bu hususta emeği geçen herkesin, hiç sevmediğim o Hıncal Uluç’un deyimi ile ;
- ‘Cehenneme kadar Yolu Var…’