17
2012
Aşağıda sayacağım isimleri stadyumda izleyenler Galatasaray kaptanının ne demek olduğunu gayet iyi bilirler. Kimler mi ?bFatih Terim, Erdal Keser, Cüneyt Tanman, Tugay Kermioğlu, Bülent Korkmaz, Hakan Şükür… Bu isimler, sözünün eri, güvenilir, dürüst oldukları; üç gün farklı konuşup dördüncü gün tam tersi yollara sapmadıkları için,Bu isimler, üstün meziyetleri ile öne çıkan karakter ve kişiliğe sahip oldukları için,Bu isimler, milyoner olduktan sonra kolay yolu seçmek yerine mütevazilikten vazgeçmedikleri için,Bu isimler, takım arkadaşlarınca saygı görürken aynı zamanda sevildikleri için,Bu isimler, hiçbir özel çaba harcamadan, taraflı/tarafsız toplumun tüm kesimlerince mensup oldukları takımın önderi olarak benimsendikleri için,Bu isimler,Galatasaray terbiyesini alabildikleri için kaptan oldular.Para yerine pazu bandı hediye edildiği için değil! Özetle bu isimler,Galatasaray’ın doğal seleksiyonuna uygundur! Bir de ‘’bu futbolcu’’lar vardır,‘’bu futbolcu’’ lar ‘’zor’’dur, ‘’zor’’lamadır. Bilirsiniz, ‘’zor’’la güzellik olmaz.Şimdi filmi, çok eskiye gitmemek kaydı ile geri saralım; Tüm camianın malumu olduğu üzere, bir önceki yönetimin hataları saymakla bitmez; ancak bu hataların belki de en büyüğü ‘’bu futbolcu’’yu başta Fenerbahçe olmak üzere başka bir takıma gitmesin diye kaptan yapmaktı. 15 milyonluk pazu bandının getirisi belki ‘’bu futbolcu’’yu takımda tutmak oldu ama, aslında götürüsü çok daha fazla oldu. Kimilerine göre tarihin en önemli kadrolarından biri, hak edilmeyen, yersiz, zamansız ‘’torpilli kaptanlığın’’ kurbanı oldu…20‘li yaşlardaki ‘’bu futbolcu’’nun bir anda kolunda bulduğu hediye pazu bandı giderek ağırlaştı ve narkoz etkisi ile metabolizmada ‘’derinlik sarhoşluğu’’ semptomlarına yol açtı. Sonra mı ? Örnekleri tek tek saymayacağım ama giderek popülerleşen, popülerleştikçe magazinleşen özel hayat futbolun önüne geçti. Gün geldi bir de baktık ki tüm ülke ‘’bu futbolcu’’ yu konuşmaya başladı. Doğru mu, yanlış mı? … İsterseniz sabaha kadar tartışalım ama konsensüs sağlanır mı? … Doğrusu şüpheliyim; çünkü popüler olmak bir tercihti… Sonuçta, kimilerine göre hayat tercihlerden ibaret değil midir?Peki ya bu esnada Galatasaray Futbol Takımına ne oldu? Çöktü!Takımda veba başlamıştı bir kere, hızla yayıldı… Nasıl mı?Abilik vasıflarından uzak eski oyuncuların gem vuramadıkları kıskançlıkları, zaten otorite eksikliği yaşanan ortamı allak bullak etti. Ardından, takım içinde gruplaşmalar oluştu, yönetimin yanlış oyuncu tercihleri (Nonda-Kewell) sonucunda forvetsiz çıkılan maçlar gibi birçok faktör alınan başarısız sonuçları rutinleştirdi. Rutinleşme güvensizliği getirdi, güvensizlik antrenöre ve takıma ihaneti. Biliyorum bazılarınız çok kızıyorsunuz ama özellikle kızanlara sormak zorundayım; yoksa siz Ankaragücü maçını unuttunuz mu?
Ve tepkiler çığ gibi büyüdü, zaman zaman haddini aştı, hakarete vardı. Bunu kimsenin yapmaya hakkı yoktu elbette ama yaşananlar sevenleri kesin ve kalıcı olarak küstürdü.
Sonra mı? Sonrasını hepimiz biliyoruz, sekizincilik, kümede kalma başarısı ve elbette kongrede yaşanan büyük değişim… Takiben, tarihin gelmiş geçmiş en başarılı hocasının yuvaya dönmesi, tüm camianın birlik beraberlik için fikir ayrılıklarına rağmen biraraya gelmesi…Sezon başında hocanın sağ kolu olan takım kaptanının kendisine verdiği kalacağım sözü üzerine, oyun şablonunun ‘’bu futbolcu’’ üzerine kurulması ve bu plana uygun oyuncular transfer edilmesi, büyük paralar harcanması… Ve herşey yolunda giderken aniden ‘’bu futbolcu’’nun U dönüşü yaparak takımdan ayrılması…
Süper final değil mi?
Kimseyle kişisel bir sorunum yok, kesinlikle önyargılı değilim ve yazının öznesini şahsen son derece sempatik buluyorum ancak derdim Galatasaray’ın kamusal vicdanı ve değerleri ile ilgili…Büyük tartışmalar yaratan malum ifadeler sizce eski bir Galatasaray kaptanına yakıştı mı? Hani kol kırılır yen içinde kalırdı ?Son soru;peki sizce ‘’15 milyonluk pazu bandı’’ filminin finali ‘’bu takım’’ mı olmalıydı?