15
2012
Süper Kupa Finali, adına yakışacak ölçüde bol gole, tonla kişisel hataya ve heyecanla dolu bir maça sahne oldu.
Erzurum şehrine verilen final, maytap, meşale ve patlayıcılarıyla birlikte oldukça "ses getirdi" doğrusu...
Organizasyonu ve üst aramalarını yapanları, salt bu detay özelinde "tebrik etmek" gerek!
Maça gelince...
Galatasaray üç kez öne geçti.
Fenerbahçe hiç öne geçemedi.
Galatasaray eksik kalmasına rağmen skor bakımından hiç geriye düşmedi.
Fenerbahçe tam üç kez geriye düştü.
Hal böyleyken geçen seneyi de göz önüne alacak olursak;
Galatasaray "bir kez daha" Fenerbahçe'yi ezici bir oyunla yendi. Üstelik bu defa, sadece 10 kişiyle!
Fenerbahçe "bir kez daha" Galatasaray'a yenildi. Hem de 11 kişiyle!
Galatasaray ‘‘bir kez daha" Fenerbahçe'ye karşı final kazandı.
Fenerbahçe "bir kez daha" Galatasaray'a karşı final kaybetti.
Galatasaray taktik, teknik, fizik kondisyon ve takım oyunu gibi öne çıkan birçok olumlu özelliği ile "bir kez daha" Fenerbahçe'yi ezdi.
Fenerbahçe ve Aykut Kocaman "bir kez daha" Fatih Terim ve takımını sadece "seyretti". Belki de sadece "seyredebildi".
Fenerbahçe camiasında, yenilgiyi, hakemin yanlış kararları ve Fenerbahçeli oyuncuların kişisel hatalarına bağlayanların aksine;
-Galatasaray, attığı gollerin haricinde "bir kez daha" tonla gol pozisyonuna girdi.
-Fenerbahçe, attığı gollerin dışında "bir kez daha" hiç gol pozisyonuna giremedi.
Fatih Terim, Aykut'tan çok daha "Kocaman" bir teknik direktör olduğunu, dün akşam 10 kişi kalan takımına yaptığı doğru müdahale ve yerinde oyuncu değişiklikleriyle "bir kez daha" gösterdi.
Aykut Kocaman "bir kez daha" çok net "korktu". Bknz. oyuncu değişiklikleri... Musa Sow'un oyuna girdiği an, dakika 90!
Galatasaray'da (Umut Bulut ve Dany gibi) yedek olması beklenen yeni transferler maça damgasını vurdu.
Fenerbahçe'de (Krasic ve Egemen gibi) yeni transferler Dirk'in "Kuyt"usunda kaldılar.
Fenerbahçe taktik ve teknik bakımdan geçen senenin de gerisinde kalırken, hemen her pozisyonda gözler "orta sahanın çift yönlü abisi" Emre'yi aradı.
Fenerbahçe Alex'in varlığına dayalı "4-4-1-1 mecburi istikameti" sayesinde Musa Sow'dan mahrum kaldı.
Galatasaray "Melo'suz" kalan Selçuk İnan'ın etkili oyunu ve geçen seneki performansının üzerine koyduğu eski Trabzonspor alışkanlığı uzun top ve paslarla Fenerbahçe defansını defalarca avladı.
Fenerbahçe geriden oyun kurayım,
bol pas yaparken set hücumunu uygulayayım,
vakit kalırsa da topu Alex'e atayım der ve işi oldukça ağırdan alırken, maç sonunda hem Erzurum'un meşhur Cağ Kebabı' ndan hem de Süper Kupa'dan oldu.
Gecenin sonunda, Galatasaray zaferi Erzurum semalarında ışıldarken; (güzel oyunu nedeniyle Kuyt'u saymazsak)Fenerbahçe marka kibrit kutusunun üzerinde "vasati 10 çöp" yazıyordu".
Maç sonu itibariyle, geçen sene başından Süper Kupa Finali'ne kadar oynanan tüm Galatasaray Fenerbahçe maçlarını üst üste koyarak analiz yapacak olursak, son 12 senede yaşanan Fenerbahçe hegemonyasının tamamen sona erdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Oyun üstünlüğü bazında Fenerbahçe, tarihin hiçbir döneminde Galatasaray'a karşı bu denli "ezik" kalmamıştır.
"Şikeci diktatörlerin" devrilmesiyle dengeler tersine dönmüştür.
Yeni durum "Arap Baharı" değil "Galatasaray Baharı"dır!
Sonuç!
İki takımın birbirleriyle oynadığı son 7-8 maçta, oyun üstünlüğü açık ara Galatasaray'dadır.
Bu nedenle Fenerbahçe'de oluşan sorun kesin olarak Stockholm Sendromu' dur.
Stockholm Sendromu ne midir?
Stockholm Sendromu özetle, "rehinenin kendisini rehin alan kişiye duygusal anlamda bağlanması" olarak açıklanan psikolojik vakayı anlatan bir terimdir.
Stockholm Sendromu birçok rehine olayında yaşanmıştır.
Detayları merak edenler, İspanya'da Real Madrid'in Barcelona tarafından rehin alındığı "Pep" yani Guardiola dönemine bakabilirler...
Emrah Yolaç