15
2017
Maçların referandum nedeniyle ertelendiği bu haftada yine de birşeyler anlatmaya çalışalım.
Çok samimi söylüyorum, taraftarlar arasından bi yönetim kurulu oluşturulsaydı ve seçilseydi şu anki yönetimden çok daha başarılı olurdu. Bunu herkes biliyor.
Borç ödemek için geldiğini savunan bir yönetimin 240 milyon TL zarar açıklaması sizce de saçma değil mi? Ya da bir spor kulübünün en büyük gelir kapısı 'başarı' olmasına rağmen, yönetimin ısrarla tüm branşlarda küçülmeye gitmesinin amacı ne olabilir?
Yöneticilik demek, fiyatı için kendi takımının 15 milyondan ağzını açtığı oyuncuyu 2 sene kiralayıp, 3. sene 3 milyon euroya, o anki değeri 32 milyon euro olan bir oyuncuyu 7.5 milyon euroya almak demek mi; yoksa 6 ay sonra sözleşmesi bitecek adama 2.5 milyon euro, müzmin sakat oyuncuya 4.5 milyon euro + 3 futbolcu vermek demek mi?
Ben vizyonu, transferleri, hedefleri bakımından Ünal Aysal sever bi taraftarım. Kimine göre eleştirilir, kimine göre haklı bulunur. Ama ben doğduğumdan beri Galatasaray'ı en başarılı şekilde yöneten 2 yönetimden birinden bahsediyorum. Her yönetim gibi onların da hataları var, en büyük hatası Fatih Terim gibi bir teknik direktörü dışarıdaki çakallara karşı korumayıp bile bile kaptırması oldu. Borç takıp gitti söylemlerine de sadece gülüyorum. Ben 22 yaşındayım ve yaklaşık 10-12 senedir futbolu özellikle Galatasaray nezdinde takip ediyorum ve o senelerden bu senelere Galatasaray'ın borcu hep 320-350 milyon euro seviyelerindeydi. Ne zaman TL euro karşısında değer kaybetmeye, kur farkı ortaya çıkmaya başladı, o zaman Galatasaray'ın borcu (TL bazında) artış göstermiş gibi lanse edildi ama (euro bazında) hala 320-350 milyon euro seviyesindeydi. Aysal başkanlığı bıraktığında borç 330 küsür milyon euro seviyelerindeydi. Hajrovic, Veysel, Tarık gibi boş transferlere rağmen. Olaya TL bazında bakarsan Aysal yaklaşık 2 kat borç takıp gitti ama euro bazında bakarsak aldığında neyse bıraktığında da o seviyedeydi. Dua edelim de euronun artışını zamanında hesaplayıp borçların bir kısmını TL'ye çevirmişti yoksa şimdi belki de kayyum atanmıştı. Zaten Aysal göreve gelirken tek bir vaadi vardı o da başarı. Sonuç; 3 senede her branşta alınan onlarca kupa.
Bir de Özbek yönetimine bakalım. Gelirken ağzından başarı kelimesinin b'si çıkmamış, sadece sözde borç ödemek için gelmiş. Ama şampiyonlar liginden en az 25 milyon euro gelir elde etme şansı varken 3 oyuncuya 5 milyon fazla vermemek için bunu elinin tersiyle itmiş. Geçen sene zarar 55 milyon TL civarındayken bu sene 242 milyon TL zarar açıklamış. Hani borç ödemek için gelmiştin? Kendi döneminin zararını kur farkına bağlarken Aysal döneminin cüzi bir miktar olan zararını niye kötü yönetilmeye bağlıyorsun? Hani bir araştırma şirketiyle anlaşmıştın, bu zamana kadar kim ne yapmış, hangi yönetim ne kadar zarara uğratmış açıklayacaktın? Ne oldu o iş? Hadi o Hajrovic'e, Veysel'e, Tarık'a boşa para harcadı ama Selçuk, Burak, Drogba, Sneijder, Ujfalusi gibi yıldızları izletti, onlar sayesinde Juventus, Real Madrid, Manchester United gibi dünya devlerini yendik. Sen de Jem Karacan'ı, Ryan Donk'u izlettin, yaptığın saçma savunma sayesinde avrupaya gidemedik, gelene geçene yenildik, 3-5 kendini bilmez taraftar istedi diye Tudor'u getirdin.
Ünal Aysal zamanında 2 İtalyan geldi ve uymadılar. Sadece bizim ülkemize değil hiçbir ülkeye, hiçbir takıma uymadılar, gittikleri yerden aylar sonra kovuluyorlar. Şimdi de yine klasik bir İtalyan gibi kafayı taktikle, defans yapmakla bozmuş bir hoca getiriyorsun birkaç taraftarın gazına gelip. Ülke tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı takımına defans yaptırmak kimin aklına gelir ki? Ben tuttuğum takımın defans yaparak 1-0 galip gelmesini istemem, fenerliler gibi takımımın sadece gol yemeyen defansıyla övünmek de istemem. 20 lig şampiyonluğu, 17 kupa şampiyonluğu, 2 avrupa kupası, Real Madrid galibiyetleri, şampiyonlar ligi çeyrek finalleri, bunların hiçbiri defans yaparak kazanılmadı, 20 lig şampiyonluğunun 18'ini çift forvet oynayarak kazandı bu takım. Kaldı ki defans yapmaya çalıştığında da zaten beceremeyen bir takım var ortada, genlerinde yok çünkü. Kurulduğundan beri hep ofansif oynamış bir kulübe defans yaparak maç kazanabilmeyi aşılamaya çalışmak saçmalıktan başka birşey değil.
Bu kadar saha dışı konuşma yeter bence. Biraz da saha içini konuşmak lazım.
Son Başakşehir hezimetinde sahaya çıkan yedeklerle beraner 14 oyuncunun yaş ortalaması 27.6, bjk'nin Lyon maçında oynayan 14 futbolcunun yaş ortalaması ile 28.3.
Şimdi soru şu; onlar niye bu kadar dinamik oynarken biz bu kadar ağır oynuyoruz. Hutchinson 34 yaşında ama sahadaki mücadelesiyle taş çatlasın 24 yaşında dersin. Josue 26 yaşında ama sahadaki mücadelesine bakarak bu futbolda son sezonu, seneye 36 olacak herhalde dersin. Oyuncu tiplemeleri çok önemli, bu kadro yanlış kurulmuş bir kadro, ne zeka olarak ne fizik olarak ne de mantalite olarak bjkli oyuncuların seviyesinde olmayan bir oyuncu topluluğu.
Örneğin; bizde Semih diye bir oyuncu var, Ujfalusi gibi bir şefle yanyana onlarca maç oynamış, 4 yıl üst üste şampiyonlar liginde Real Madrid, ManU, Juventus, Dortmund, Arsenal gibi takımlarla en az 2 maç oynamış, toplam 10 kupa kaldırmış, profesyonel kariyerinde 217 maç oynamış ama hala pozisyon almayı, kafa vurmayı, pas vermeyi, bunları geçtim hala topa vurmayı bilmiyor. İlk senelerde iyi görünüyordu, sonradan ne oldu da gelişmeyi bırakması yetmiyormuş gibi günden güne geriye gitmeye başladı. Daha 26 yaşındasın, bir futbolcunun en verimli olduğu yaşlara girmişsin ama topa vuramıyorsun. Bi de hala Galatasaray'da oynamaya devam edebiliyorsun. Vallaha büyük torpilmiş bravo. İşte bu yüzden bir Türk oyuncuyu parladığı sene avrupaya satmalısın yoksa elinde kalır. ManU maçından sonra Ferguson'un Galatasaray'a Semih'in fiyatını sorduğunu herkes bilir, o zamanlar 9-10 milyon eurolar konuşuluyordu, ne oldu, şimdi 2 milyon veren bir akıl hastası bulabilir misin? Zamanında Sercan'ı City istiyordu, Bursa başkanı çıkıp 15 milyon isteriz yoksa vermeyiz diyordu, ne oldu? Bizi buldu enayi olarak ve 3 milyona bize sattı. Carole'ü isteyen varken ve iyi de bir fayat vermişken hiç durmayın satın.
Piyasada o kadar genç, yetenekli, mücadeleci, çabuk, hızlı ve zeki futbolcu varken bizim Carole gibi, Semih gibi, Umut gibi, Jem gibi, Donk gibi işe yaramaz, yeteneksiz futbolculara maruz kalmamız da bu takımı yöneten yöneticilerin ne kadar beceriksiz olduklarını gösteriyor. Bir yöneticinin oğluna uyup transfer yapmak hangi profesyonelliğin gereği söyler misiniz? Ya da 500 bin euro vermemek için gelmeye dünden razı olan Moussa Dembele'yi almayıp şimdilerde attığı golleri izleyip piyasasının 30-40 milyon eurolara çıktığını gören o yönetici hala bu kulüpte çalışacak kadar yüzsüz mü? Eminim burada birçok kişi bugüne kadar Galatasaray'ı yönetmiş(!?!) olan birçok kişiden daha iyi transferler yapardı. Üstelik şimdilerde transfer edilen oyunculardan daha ucuza mal ederek.
Aşağıda 2 forvet oyuncusu not almışım 4-5 sene önce transfermarkt'dan. Şimdilerde fiyatlarının 17 ve 20 milyon euro seviyelerinde olacağını ön görerek. Hadi 4-5 sene önce Milik için burada yazandan daha fazla verdik diyelim, burada 1.5 milyon yazmışlar ama biz 3.5 milyon verip almış olalım. Volland'a da 6 milyon istediler, verdik diyelim. Vay efendim 18-20 yaşında adama 3.5 milyon, 6 milyon verilir mi diyenler olacaktı yöneticilerden. Bruma'ya 18 yaşında 13 milyon euro verdin, satarken de bu fiyattan çok daha düşük bir fiyata satmayacaksın. Telles'e 21 yaşında 6.5 verdin, 1.5 milyon'a İnter'e kiraladın sonra 6.5 milyona Porto'ya sattın toplam 8 milyon etti, yine zarar etmedin. Çünkü bu oyuncuların potansiyeli yüksek, hele bir de Alman, Brezilya, Hırvat gibi bir pasaportu varsa kesinlikle zarar etmezsin, onlarca maç oynatıp faydalandığın da yanına kar kalır. Carole gibi Galatasaray seviyesinde olmayan bir oyuncudan bile 3 milyon euro kar etme gibi bir seçenek var önünde. Ben elimdeki sıradan bir bilgisayar ve sıradan bir internetle, sitelerden araştırıp videolarını izleyip bu 2 adamı 5 sene önce bilgisayarıma not etmişsem kulüpler ellerindeki scout imkanlarıyla Dybala gibi 20 tane adam bulabilirler ama ona da 500 bin euro vermeyip Sabri'nin, Semih'in maaşına zam yaparlar. Bence önümüzdeki başkanlık seçimlerinden itibaren her başkan adayı ve oluşturduğu yönetici listesinin IQ seviyesini ölçsünler, belli bir değerin altında çıkan yöneticiler yenileriyle değiştirilmek üzere yeni bir liste hazırlasınlar. Eğer IQ seviyesi düşük çıkan bir başkan adayıysa otomatik olarak adaylığı düşürülsün. Başkan adaylarının özellikle oteller zinciri varsa onlar da seçime giremesinler, çünkü bir spor kulübünü de otelcilik mantığıyla yönetmeye çalışıyorlar. Yöneticilere yaş sınırı getirilsin ve bu en fazla 40-45 yaşında olsun. Bunun için komple tüzüğün değişmesi gerekiyor. Onu da en küçüğü 90 yaşında olan genç ve dinamik divan üyeleri kabul etmezler.
Arkadiusz Milik – Gornik Zabrze
Doğum tarihi: 28.02.1994
Doğduğu il: Tychy
Yaş: 18
Boyut: 1,89
Uyruk: Polonya
Pozisyon: Forvet - Santrafor
Ayak: Sol ayak
Piyasa değeri: 1.500.000 €
Kevin Volland - Hoffenheim
Doğum tarihi: 30.07.1992
Doğduğu il: Marktoberdorf
Yaş: 20
Boyut: 1,79
Uyruk: Almanya
Pozisyon: Forvet - Forvet Arkası
Ayak: Sol ayak
Piyasa değeri: 3.500.000 €