04
2011
Sevgili Galatasaray’lılar,
Şike iddianamesi açıklandı. Önümüzdeki günler çarşaf çarşaf şike görüntüleri ile uğraşacağız. Gerçekten de futbolumuz tam manasıyla kaos içerisine gömüldü. Vasıfsız, yanlı, militan yöneticiler futbolumuzu büyük bir sıkıntının içine soktular.
Fenerbahçe’yi korumak adına olay geciktikçe gecikti, savsaklandıkça savsaklandı, içinden çıkılmaz bir kompleks haline dönüştü.
Hazret sezon sonunda karar verecekmiş.
Küme düşeceklerden biri şampiyon olursa ne olacak? Küme düşenlerin oynadığı maçlar, aldıkları puanlar ne olacak? Bir sürü karambol, tazminat talepleri peş peşe gelecek. Bunların altından nasıl kalkılacak? UEFA ne diyecek? Beşiktaş ve Trabzon’u atmakla kalmayıp ulusal düzeyde yılları kapsayan bir ceza çıkarsa ne yapacağız? Öyle ya, sorunu çözecek olan federasyonun 2. Başkanı da şüpheli sanık ve pişkin pişkin oturuyor.
Tüm bunlar Feneri korumak adına olayı hep erteliyen MAA ‘nın marifetidir. Ve o da hiçbirşey olmamış gibi oturmaktadır koltuğunda. Görüntülerde yanında görülen ve saksı gibi dizilenlerden de hiçbir çıt çıkmamaktadır. Oysa ki, ameliyat gününde yapılmış olsaydı, şimdilerde yaralar kabuk bağlamış olacaktı. Halbuki şimdi tam bir “gangren”.
Yakında keseceğiz kolumuzu bacağımızı.
Binlerce yazık. Yazık sadece bunlara değil, bunları seçenlere (Aysal dahil).
………………
Futbol konuşacak halimiz pek de olmamakla birlikte, biraz da son maçımıza dönmek isterim.
Kötü futbola karşılık güzel puanlar bizim oldu Başkentte. Bizim takım hiç gol kaçırmadı değil mi!? Gol kaçırmadı, çünkü gol pozisyonuna girmedi!
Emre ile başlayıp, Sercan’ın asisti ve Eboue’nın usta vuruşu 3 puanı getirdi ve derbi maçına liderlik arzumuzu taşımayı bildik.
Tabii ki futbolumuz oldukça endişe vericiydi. Gerçekten de her iki kanat için şiddetli gereksinim olduğu bir kez daha görüldü. Eğer Sercan olmayacaksa, bir de santrfor eksikliği ivedilik kazandı.
Neyse ki kale, defans ve defans önünde bir sorun gözükmüyor. Ujfalusi’nin cezasında partneri 3 sarı kartlı Semih de dinlendirince sahne alan Servet-Gökhan ikilisi de maç eksiklerine karşılık hiç sırıtmadılar ve bu alanda Terim’in bol seçenekli olduğu da anlaşılmış oldu.
Bir de değinmek istediğim bir konu var:
Yıllardır gerek bu sütunlarda, gerekse güncel yaşamımda arkadaşlarla tartışır dururuz Yıllardır “FB Club” durumuna gelmiş MHK ve hakemlerden yakınırım, arkadaşlar da “canım senin takımın futbol mu oynuyor da böyle konuşuyorsun” derler. Bunun son örneği, son yayınlanan “konuşuyor, ağzı var” başlıklı yazıma yorum gönderen Rb53 rumuzlu kardeşim. Ona şu yanıtı vermiştim: Hakem doğru olacak. Ben iyi de oynarım, kötü de.
Ve dünkü maç geldi. Evet, takımımız gerçekten de belki de sezonun belki en kötü oyununu sergiledi. Gerçekten de ne pozisyon buldu, ne de kaçırdı. Tanrı korudu ilk yarı mağlup duruma da düşebilir ve bu futbolla da kolay kolay bir golün altından da kalkamazdık. Ama ne oldu? Bir sürpriz usta golü ile 3 puanı kapıverdik. İşte hep bunu söyler dururum: “Bir takımın kötü oynıyarak da galip gelme” hakkı vardır. Biz dün bu hakkımızı kullandık…
Takım kötü oynadığı gerekçesiyle hakemlerin yaptıkları çirkinlikler mazur gösterilemez.
Dün hakem maça müdahil olmadı, sonuca etki edebilecek bir çam devirmedi, biz, iyi oynamadığımız maçı bir usta ayak golüyle kazanabildik. . Bu kadar para dökülüyor usta ayaklara. Bunu karşılığının alınması tabii ki çok normaldir.
Hakem adam gibi maç yönetecek. Sonuç ne olacaksa olur…Tebrikler, teşekkürler Özkalfa’ya…
Şimdi sırada Fener maçı var. Ujfalusi, Elmander, belki Semih takıma dönecek. Bu dönenlerle takım çehresinin az da olsa değişmesi mümkündür. Ama asıl farklılık Arena’daki 50000 çılgın GS’lı olacak. Küfür etmeden, tahriklere kapılmadan ve sahamızı kapattırmadan, centilmence bir şekilde o saha Fener’e dar edilmelidir.
Artık liderlik zamanı.
Rast gele…
Saygı ve sevgilerimle…