03
2012
Sevgili Galatasaray'lılar,
Önceki akşam yine çok kötü bir maç çıkarıp son 4 maçımızda 7. puanı verdik ve şampiyonluğun çantada keklik olduğunu sandığımız sezonda durup dururken işleri çıkmaza soktuk.
Gerçi sağolsunlar dün gece önce Fener, sonra da BJK yenilince bu başarısız haftamızda üstelik rakiplerimizle aradaki farkı açtık!
Son haftaların başarısızlıklarında tabii ki yeterli derinliği olmayan kadromuz bir faktör olabilir ama, bu yaşananlar öncelikle kaçak TFF Başkanı MAA nın başımıza geçirdiği çuvalın bir yerde sonucu aslında.
Bu adam, sanki bir iş becerecekmiş gibi hem liglerin başlamasını 5 hafta erteledi, peşinden de sırtındaki formanın olası puan silinmesinde lige tutunabilmesi amacıyla play off gibi ilkel bir sistem getirince iyice sıkışan takvimde Ocak ayında haftada 3 maç yapmak durumunda kaldı zavallı takımlar. O beş hafta harcanmasaydı belki ama, şu düzende play off söyler misiniz neye benzedi? Aralık15-Şubat 15 ülkemiz coğrafi şartlarında maç oynanabilir bir iklim yoktur. Kar, tipi, buz…Oynayan oyunculara da yazık, tribünde seyreden seyirciye, sahalara ve zeminlere de yazık… MAA ve taraftarı olduğu şikeci müesseseye avantaj sağlıyabilmek adına şu yapılan çirkinliklere bakınız! Tüm bunlara katlanmak zorundamıydı zavallı takımlar ve futbolcular. …
Evet, bizim "teknik" oyuncularımız bu kötü kış koşullarına şartlara uyum sağlıyamadılar. Özellikle takımı yöneten ve yönlendiren oyuncularımız Melo ve Selçuk iyice düşüşe geçtiler ve neticesinde takımımız tekledi. Buna Baroş'un sakatlığı, Eboue'nin Afrika Kupasında oluşu da eklenince takımın kimyası tamamen bozuldu. Şans melekleri de yanımızda değildi. Gittiğimiz her sahaya karı, buzu beraberimizde götürdük…Ve başarısızlıklar peşpeşe geldi.
Bir diğer dikkat çeken nokta da her hafta daha belirginleşen ve hiç de yabancısı olmadığımız "hakem olayları" oldu.
Fener'in 3 dk. uzatma verilip golü attığı 6. dk.ya kadar uzatılan maçı; ertesi hafta mutlak kırmızı kartın verilmediği Ziegler olayının yaşandığı maç; daha sonraki haftada da hem faul, hem ofsayt olan bir golle aldığı maç ile kazandığı bir sürü puana karşılık, GS'nın örneğin son maçta dikkate alınmayan avantajları, hep tek yanlı tercihler, verilmeyen 2 penaltı ile aklımızda kalan Antalya maçı… Bunlar hep bir araya getirildiğinde geçmiş yıllardan çok iyi bildiğimiz hikayeler canlanıyor zihinlerimizde…
Bir sözde GS'lı hukukçunun bir çift lafını bahane edip kaçan TFF Başkanının bıraktığı otorite boşluğunda İlker Meral'in yanı sıra zaten futbolumuzda bolca bulunan benzerleri, önceki yıllarda olduğu gibi yeniden cesaretlenecekler, peşpeşe çamları devireceklerdir, endişe ile izliyoruz.
Hukuk Kurulu, sözümona belgeleri gizlemiş MAA'dan. Bu kurulun Başkanı Sayın Helvacı çıktı anlattı 5N1K da. Bu iddia doğru değil. Hem, emrindeki biri kusur işlemişse o suçu işleyen yerinde otururken başkan mı kaçar? Eğer bir suçlu varsa tahkikat açılır, gerekirse ona kapı gösterilir, patron oturur işine devam eder. Doğrusu ve genel uygulama budur. Ama görüyoruz ki, tersi olmuş, Sayın Helvacı ve ekibi "dimdik" görevinin başında iken Başkan "don gömlek" kaçmış durumdadır!
Neyse…Takımımızın düzelen havalarla birlikte, Eboue'nin de katılımı ve forvette de Necati desteğinde eski havasına döneceğini tahmin etmek güç değil.
Benim renkdaşlarımdan 2 adet ricam ve beklentim var: Birincisi, ne yazık ki devletimizin engellemeleri ve sorunlarını kasıtlı olarak umursamaması neticesinde yapılamayan alt yapısı ve yollarına rağmen Arena'nın doldurulması gerekmektedir. Dolu bir Arenada takım başka bir hüviyete giriyor. Ayrıca ne İlker Meral ve ne de Ömer Çatlıç gibiler böyle ayıp işler yapamamaktalar dolu Arena tribünleri önünde.
İkincisi ise, bunu defalarca yazdım. Hiçbir oyuncumuza hakaret etmeyelim, aşağılamayalım, onların moralini bozacak hareketlerin dışında kalalım.
Galatasaray en büyüktür. Biz taraftarlar olarak bunu her fırsatta göstermeliyiz.
Saygı ve sevgilerimle…