Makale Yaz
Bu haberi yazdır
Gençlerbirliği Maçı Değerlendirmesi
 Nis
10
 2018

Yine bir deplasman yine silik bir oyun yine bir mağlubiyet.

Bu takımın gerçek oyunu deplasmanda oynadığı oyundur, kendi evimizdeki mükemmel oyunun tek hazırlayıcısı taraftarımızdır. Ben artık buna kanaat getirdim. Bu deplasman sorununa Fatih hocanın bile çare bulamaması hiç normal değil, hocanın bu kadar sakin olması da hiç normal değil. Galatasaray kaos ortamından beslenen enteresan bir camia, son haftalara girildiğinde illa bir kaos olacak, Fatih hoca çıkıp topu yere vurup tribüne gönderilecek. Yoksa sahadaki oyuncular ruh gibi dolanıyorlar. Gerçi kaos olduğunda da takımı ateşleyecek ne Melo var ne Ujfalusi var ne Elmander var.

Her ne kadar oyuncularla anlaşamasa da, saçma sapan taktiklerle maçları zora soksa da Tudor döneminde de iç sahada taraftarımız sayesinde mükemmel bir oyunla kazanıyorduk, Fatih hocanın çözüm üretmesi gereken tek konu oyuncular arasındaki yardımlaşma ve deplasman oyununu iç sahadaki oyun kalitesine yaklaştırması gerektiğiydi. Ama bu tecrübedeki bir hocanın buna bu kadar uzun sürede bir çözüm bulamaması akıl alır gibi değil. Evimizdeyden sahada basmadık yer bırakmayan Belhanda, Feghouli ve Gomis'in deplasman maçlarında bu kadar silik kalması da şampiyonluğa oynayan bir takım için kabul edilemez. Buna bir de Rodrigues'in düşen formu ve yardımcı oyuncu rolünden başrol oyuncusuna terfi etme çabası eklenince deplasmanda maç kazanmanız çok çok zor oluyor.

Trabzon maçında oynanan güzel oyun ile Gençlerbirliği maçında oynanan rezalet oyun arasında 1 hafta var. Deplasman olsa da taraftar üstünlüğü yine bizdeyken oyun kalitesinin bu kadar düşmesinin bir açıklaması yok. Demek ki kendi evimizdeki maçlarda taraftar sayısını 45 binden 20 bine düşürsek orada da bu rezalet oyun oynanacak. Oyuncular taktikten çok gazla oynuyorlar demek ki.

Bir de üstüne Fatih hocanın sakin tavırları, kendisine yakışmayan taktik hamleleri ve formsuzluğu eklenince 7. mağlubiyetinizi alıyorsunuz deplasmanda. 5 savunma oyuncusu, 2 ön liberosu ve diğer oyuncularıyla Çanakkale geçilmezi oynayan rakibe karşı 2. forveti oyuna almak total futbolu yakından takip eden ve Türkiye'de hep ilkleri yapan Fatih hocaya yakışmıyor. Ne kadar çok forvet o kadar çok gol mantığı benim gibi futbol bilgisi denizde bir damla kadar olan insanlar için bile çok ilkel. İçerideki Konya maçını sağbek Mariano'yu çıkarıp yerine başka bir sağbek Linnes'i oyuna alıp çeviren hocaya deplasmanda bu tercihe iten sebep ne?

Topla tüfekle saldırıya geçtiğin zaman ağır Maicon'u çıkarıp yerine Denayer'i alsan savunmanı daha önde kurup daha baskılı oynayabilir miydin? Evet. Maicon'u çıkarmayıp Gomis'in yanına hava topları için gönderebilir miydin? Evet. Gerçi 3 uzun stoperle oynayan rakibe karşı yüksekten orta yapmak ne kadar mantıklı bilinmez ama hadi yaptın diyelim ki Eren girdikten sonra da orta yapamadık. Hadi sağdan soldan ortayı da yaptın diyelim, Eren yerine Tolga'yı alıp savunmadan dönen topları Belhanda ve Tolga ikilisiyle toplayıp atak sürekliliği sağlayabilirdin. Tolga ve Belhanda dönen topları süpürme konusunda takımın en iyileri değil mi sezon başından beri, iyi de oynasalar kötü de oynasalar bu konuda iyiler.

Denayer ile savunma güvenliğini daha yüksek seviyelere çıkardın ve kontra tehlikesini azalttın, Tolga, Belhanda ve Fernando ile dönen topları da topladın atak sürekliliği sağladın, Maicon veya Eren ile 3 stoperin arasındaki sayını artırdın ve havadan daha etkili olan silahını etkinleştirdin. Geriye Mariano, Belhanda ve Nagatomo'nun isabetli ve çok sayıda orta yapması kaldı. Tolga da defans arasına dalıp hem çoğalmayı hem de orayı karıştırmayı yaparsa golün gelmemesi işten bile değil.

Ama Fatih hoca kaybettiği diğer iki deplasmanda olduğu gibi ortasahadan oyuncu eksiltip Eren'i oyuna aldı ve Eren de yeteneği kısıtlı bir oyuncu olduğundan etkisiz kaldı. Bu da yetmez gibi ortasahadan bir oyuncu eksildi, Maicon'un çok iyi yaptığı işlerden biri olan baskı anında topu kullanamaması da eklenince evdeki bulgurdan da olduk.

Bir de üstüne Selçuk maç sonunda herşeyi itiraf etti ki bu Galatasaray kaptanının düşünmemesi gereken birşey. Bu maçı kazansaydık Başakşehir maçında beraberlik yeterdi diyor, diğer maçları garanti kazanacakmış gibi. Soyunma odasında ve maç toplantılarında bu konuşuldu herhalde. Bu maçı kazanırsak Başakşehir'i zaten yenemeyiz beraberliğe yatalım, diğer maçları da Allah bilir kafasındalar hepsi. Halbuki Başakşehir'i de yenip bir maç kaybetme lüksümüz olur onu da en sıkışık anımızda bir joker olarak kullanabiliriz düşüncesi yok hiçbirinde. Bu da oyuncuların şampiyonluğu taraftar kadar çok istemediğini göz önüne seriyor. Yanlış düşünüyor olabilirim.

Fatih hoca her seferinde hayırlısıyla sezon bitsin sonra bakarız deyip duruyor. O da biliyor ekstra bir oyuncu çıkıp maçı değiştiremezse bu takımın deplasmanda maç kazanamayacağını. Aklınız alıyor mu, koskoca Galatasaray takımı 8 aydır oynadığı 14 deplasman maçının sadece 5'ini kazanmış, bu 5 maçın 3'ünü de daha sezon başında rakiplerin çözüm bulamadığı müthiş tempolu ve baskılı oyun sayesinde almış, bir tanesi de ligden düşmesi bu hafta kesinleşmesi muhtemel Karabük'e karşı. Sonuncusu da bu sezonki en çılgın maçlardan biri, iki bekini çıkarıp iki kanat oyuncusu alarak, o da Feghouli ve Tolga'nın ekstra vuruşlarıyla. Bu acı tablo malesef şampiyonluk adayı Galatasaray'a ait.

Şimdi de gelelim eyyamcılar kralının kararlarına. Ligin başından beri ve hatta geçtiğimiz senelerden süregelen ve her maçta hakemlerin Galatasaray lehine olan pozisyonlarda vermedikleri kararlarda. Oyuncumuza kartlık fauller yapılır es geçerler, penaltı yapılır es geçerler, tempoyu artırmaya çalışırız gereksiz faullerle hızımızı keserler. Özellikle son 2 senedir bu Galatasaray düşmanlığını ince ince değil alenen, milletin gözüne sokarak yapıyorlar. Akşam da rakibe verilmeyen kartlar ve Donk'un auta giden şutu sırasında Gomis'e yapılan penaltıyı görüp de vermeyen hakem müsveddesi yine görevini layıkıyla yaptı. Seneye video hakem gelecek ama o video sisteminin başında karar mekanizması olarak yine bu futbol teröristi hakemler olacak, tıpkı yayıncı kuruluşun pierosu gibi.

Bu saatten sonra bahanelere ve hatalara yer yok, bazı çapsız antrenörler gibi şöyle olursa böyle olur gibi saçma sapan hesaplara girmeden kalan 6 maçı kazanmak için çıkmalıyız. 6 maçın birinde bile puan kaybedersek benim görüşüme göre şampiyon olamayız. Bu 6 maç arasında üzerimize kabus gibi çöken 3 deplasman maçı var ve kendi evimizde de ilk yarıda hiçbir varlık gösteremeden ezile ezile yenildiğimiz 3 takımla oynayacağız. Kendi evimizde muhteşem oynuyoruz evet ama ilk yarıda 10 gol yiyip sadece 2 gol atabildiğimiz rakiplerle oynuyoruz. Deplasman sorunun üstüne bir de içerideki maçlarda puan kaybedersek şu rezil fenerin bile altında ligi 4. bitirme tehlikemiz var.

Sezon başında olduğu gibi deplasmanlarda yüksek tempolu oynamazsak kazanamayız. Normalde son haftalarda daha garantici ve skor odaklı oynanır Hamza hoca zamanındaki gibi ama aylardır deplasmanlarda garantici, yavaş ve isteksiz oynuyoruz da ne oldu. Onun için son 6 haftayı oyuncular bacakları da kopsa yüksek tempoda ve agresif oynamaya mec-bur-lar.





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2018
  2017
  2016
  2015
Son Girilen Makaleler
beawerheart
| 28 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 25 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 24 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 15 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 05 Ağustos 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...