Galatasaray’ın Türk futbolunun Avrupa’ya açılan penceresi olduğunu bilmeyen yoktur. Öyle ki Fenerbahçe camiası bile buna sözlü ya da yazılı olarak destek vermese de kesinlikle “hayır” da diyemezler. Çünkü Türk futbolunda Avrupa maçları, rakip kim olursa olsun Galatasaray’dan sorulur. Hemen hemen birkaç kez oynayıp da Avrupa’da yenmediğimiz bir takım yok gibidir. Rakipleri kıskandıran ve fena halde morallerini bozan UEFA Kupası ve Süper Kupa güçlü takımları sıraya dizerek alınmıştır. 1992’de Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde Manchester United’i elemesi bile UEFA’nın statü değiştirmesine neden olmuştur. Galatasaray, ayrıca bırakın yalnızca Avrupa’yı, tüm dünyada, hiç olmadık yerlerde bile taraftara sahip dünyadaki ender kulüplerdendir. Böyle bir kulübün taraftarı olarak ben ve benim gibiler ne kadar gururlansa azdır. Öte yandan taraflı tarafsız Türkiye’de diğer takım taraftarlarınca da sevilen (fb hariç), saygı duyulan bir kulüptür. Bu sevgi, özünü Galatasaray Lisesi gibi önemli bir kültürden almaktadır.

Galatasarayımız bu yıl da şampiyon olup, sayı 19 olunca gelecek yıl dördüncü yıldız (****) konuşulmaya başlandı. Durum böyle olunca en ezeli rakibimizi bunun stres ve korkusu sardı. Bu yüzden ne yapı edip Galatasaray’ın dördüncü yıldızı kendilerinden önce takmamaları için ne yapıp edip engel olmaya çalışacaklarını, başta o acayip başkanları ve aynı kafadaki medya başladılar bu konuyu manşet yapmaya. Yok efendim neymiş. “Galatasaray’a dördüncü yıldızı taktırmayacağım”mışmış. İfadeye bakar mısınız lütfen, ne kadar itici, ne kadar fesatlık kokuyor, ne kadar kin kusuyor? Zaten Türk futbolunda bu denli fanatizmin yayılması ve taraftarlar arasındaki dövüş kavganın kıvılcımlarını atan zihniyetin baş aktörü olan Yıldırım gibiler için ille de kalkıp gezi parkı eylemine benzer bir eylem mi yapmak yapmak gerekiyor?

Şunu anlarım. Dersin ki “Seneye ben daha iyi bir kadro kuracağım. Flaş transferler yapacağım. Şampiyonluğa oynayacağım. Gelecek yıl şampiyonluk sayısını eşitleyip, sonra da dördüncü yıldız için çalışacağım”. İşte buna saygı duyarım. Ama sen ne diyorsun, ortamı gerecek ifadelere başvuruyorsun. Elinden geleni ardına koyma o zaman Aziz Bey. Sahada gücün yetiyorsa, buyur taktırma.