Merhaba arkadaşlar,

Bugün 2. zor maçımızdan da puan kaybederek ayrılmış olmamızın verdiği kederle güne başladık.  Yönetim ve Tudor olayı yine hakeme bağladı; haklarıdır ama görünen köyün kılavuz istemediği gerçeğini, kralın çıplak olduğunu ve şapkanın artık yere düşüp kelin göründüğünü söylemesi gereken birileri olmalı. Popülist yaklaşımlar doğruyu bulmayı geciktirir ve bazen atı alan Üsküdar’ı geçerken “ben nerede hata yaptım” türküleri söylenmeye başlar.

Kendi evinde büyük takımlardan Fenerbahçe’yi yenemiyorsun sonra gidip deplasmanda bir önceki hafta Malatya’ya yenilmiş bir takıma karşı tek pozisyonla maçı bitiriyorsun. Bizi pozisyona sokan hakem miydi ki önceki maçlarda, evet hakem insiyatifi hep Trabzon’dan yana kullandı ama GS ne yaptı bir kişi dönüp bakacak mı, biz bu maçı hak ettik ama hakem galibiyete engel oldu diyecek bir tane taraftar çıkacak mı?

Yediğimiz goller artık bir klasik haline gelen duran top ve ileride saçma sapan işler yapan Linnes’ın kaptırdığı top ile gelişen hızlı atak. Yusuf Yazıyı gerçekten döktürdü resmen. Geçen hafta Fener maçında 19 top kaybı yapan Feghouli, şimdiye kadarki istatistiklerde göbekli Ozan’ın gerisinde kalan N’diaye, olumlu hiçbir hareketini hatırlamadığım Tolga-Selçuk, kendi alanında kendini rakipsiz zanneden Linnes, hayatında ilk defa stoper oynuyormuş gibi davranan Denayer, yan toplarda güven vermeyen-boşa çıkan Muslera dünkü maçta hakem kadar kötü değiller miydi yani. Takımda geldiğinden beridir istikrarlı oynayan sadece 3 kişi var: Mariano, Fernando ve Gomis. Bu kadar oyuncu alınıp da herkesin imrendiği bir kadro büyük maçlarda pozisyona dahi giremiyorsa ve en önemli 2 oyuncusu olmayan Trabzon karşısında hiçbir varlık göstermiyorsa sorun ya hocadır ya da bu oyuncular gerçekten küçük takımlara karşı iyi olan kötü oyunculardan oluşuyor. Bu algıyı yıkacak hiçbir maç hatırlamıyorum. Fener’i, Beşiktaş’ı, Trabzon’u ve Başakşehir’i elimizden kaçırdık diyeceğimiz hiçbir maç yok son 2 yılımızda. Onlar karşısında San Marino gibiyiz, ilk golümüzü dün attık.

Rıza Hoca takımı tanıyordu ve ona göre bir sistem oynattı fakat bizim teknik adam “böyle oyun mu olur” diye karşıyı eleştiriyor. Yahu senin takımlar hakkında hiçbir gözlemin yok ve hiçbir planın yoksa adamlar seni durdurmak için tabi ki de her türlü oyunu oynayacaklar bir gün de “ben hatalıyım, hiçbir taktik geliştirmedim, oyuncularımı motive edemedim, 8 puanlık fark bize çok farkı azaltmak istedim, rakip takım düşmesin diye yenilgi taktiği geliştirdim” falan de. İnanın Tudor’a bu takıma yenilecek şekilde oyun oynat desen beceremeyip galibiyet aldırır çünkü Tudor bir kondisyonerdir taktisyen değil.

Bu eleştirilerimi galibiyet serisi aldığımız haftalarda da yorumlarımda, sosyal medyada yazdığım için rahatlıkla eleştiriyor ve tabelaya göre konuşmadığımı rahatlıkla söyleyebiliyorum. Tudor GS’ın kalibresinde bir teknik adam değildir ve olamayacaktır. Eninde sonunda bu takımdan ko-vu-la-cak-tır. Bakın önümüzdeki maçlarda Gençlerbirliği’ni yenebiliriz, taraftar önünde ona da puan verirsek hiç şampiyon olmayalım yani. Ardından şu aradaki puan farkının 3 olduğu Başakşehir deplasmanında 1 tane Allah’ın kulu GS yenecek diyebiliyor mu? Tudor Başakşehir’i çözecek bir sistem bulamazsa ki çok zor, orada puan farkı diye bir şey kalmadan döneceğiz. Beşiktaş deplasmanı ile beraber de 10-11 haftalık liderlik koltuğunu devretme ihtimalimiz çok yüksek.

Bu takıma yazık olacak. Tudor bilmiyor ve şimdi sezona erken girmiş olmanın verdiği dezavantajlar da gelecek. Bir önlem alınmalı. Tudor pastanın üstündeki çilek değil, balın içindeki sirkedir. Bunu görün artık.