23
2012
10 yıldır kaybettirilenle, 10 yıldır başka hiçbir kazançları olmayanların derbisinde gülen taraf yine onlar oldu(!)… Çünkü onlar için çocuklarına anlatabilecekleri bir tek şey var muhteşem tarihlerinde; Galatasaraya kadıköyde kaybetmiyor olmak. Ama kadıköyde bir gün elbette kaybedeceklerini çok iyi biliyorlar. İşte o gün her şeylerini kaybedecekler çünkü onların her şeyi bu! Neyse biz asıl konumuza derbiye dönelim. Klasikleşmiş fener manevralarıyla başladık derbi haftasına yine. Gerekli gereksiz açıklamalar yerini giderek artan dozda gerilime bıraktı ve nihayetinde federasyon bir gece apar topar küme düşmeyi kaldırarak kadıköye ve metrise en pembesinden bir mesaj yolladı. Hakem ataması da yine fenerin itiraz etmeyeceği ve mutlaka onaylayacağı bir isimle halledilmeliydi ve öyle de oldu. Kadıköy yine alev alev tabi. Can güvenliği flu... Taşlar, sopalar, küfürler gırla… Bu yaptıklarının yüzde birini uefada yapsalar ya! Peki burası uefaya bağlı bir federasyon değil mi? Efendim duyamadım! Bunlar neki biz bomba attıklarını da biliriz...
Fenerin ilk 15 dakikadaki müthiş temposunun hakkını teslim ederken o tempoyu başarabilmeleri için başvurmak zorunda olacakları sertliğe sonsuz tolerans gösteren hakemi de unutmamak gerekir. Her şey aynen senaryodaki gibi tıkır tıkır 12 yıl olduğu gibi işletiliyordu işte. Fenerliler arkalarına yaslanıp -acaba bu defa kaç atarız- hesaplarına girişmişlerdi bile! Ve çocuklarını anlatıp kandırarak fenerli olmalarını sağlayacak -bir sebepleri daha- olacaktı 75 dakika sonra. O sırada aziz yıldırımın yüzünü de görmek isterdim doğrusu. Sahi metrise bağlanıp canlı yayın yapmayı neden düşünmedi ki yayıncı kuruluş! Ne de olsa veli nimetleri sayılır aziz yıldırım! Sonra… Hikayenin sonrasını biliyorsunuz işte. Terimin aslanları noluyoruz diyerek silkindiler ve 2 kere kükrediler 3. Kükreme direkten döndü vs vs…
Ve nihayet kadıköy tiyatrosu bu yılda aynı mutlu sonla noktalandı. Fener yine yenilmemişti. Bizim açımızdan da aradaki farkın korunması nedeniyle kötü bir gece sayılmazdı bu defa… Ama asıl önemlisi şu oldu o gece: Fenerliler; “ gelsinler de beş-altı atalım” psikolojisinden “bir dahaki gelişlerinde her şeyimizi alacaklar” psikolojisine keskin bir dönüş yaptılar… Ve işte ne olduysa bundan sonra oldu. Önüne gelen yöneticileri yerli yersiz açıklamalarla hedef tahtasına Galatasarayı ve yönetimini oturttular ve atış serbestti maymun medyaları aracılığı ile. Oysa Başkan “Bundan sonra eskisi gibi olmasın diye uğraşıyoruz ve bunu kendi sahamızda başardık. Kadıköyde de böyle olmalıydı. Keşke Telekomdaki taraftarların seviyesine kadıköydeki taraftarlarda çıkabilselerdi.” Demişti ama onlar gerilimden beslendikleri ve mağduru oynadıkları için hemen anlamak istedikleri taraflarından, anlamak istedikleri gibi anlayarak bir özür mesajı bile beyan etmekten aciz olduklarını bir kez daha kamuoyuna gösterdiler. Hatta daha da ileri giderek Hasan Şaşı -kendi kafasını yarmakla- suçlayarak! Medya onların dümen suyunda sayın başkanımızı haksız buldu elbette. Ve sanki o statta bütün bunlar kadermiş gibi, bir tarafa dayatılırken hepsi birden üç maymunu oynadılar. Ne atılan sopayı, taşı, ne yarılan kafayı, kaşı görmedi gözleri, duymadı kulakları ve sorsan hiçbir şey de bilmediklerinden eminiz!..
Federasyon en kıyağından yine kadınlar matinesine havale etti işi. Belikli giden acar başkan bu yıl en çok cezayı hangi fanatiklerin alacağının hesabını iyi yapmış! Oysa 2 sezon önce 6 seyircisiz maçla en ağır hesap ödetilen takım da onlara göre -medyayı ve federasyonu elinde bulunduran- GALATASARAY olmuştu… Ki düşünün 6 maç boyunca kadın çığlığı bile yoktu statta!
Bizim bu tiyatrocuların halini anlatan en güzel şey de bu yılki seyircisiz oynama cezası esasen... Kadın ve çocuklarla maç oynatmayı ceza sayan hastalıklı bir bakış açısından, bütün bu tiyatrodan daha iyisi beklenebilir mi?
Saygı ve sevgilerimle…