26
2012
“TAKIM ELBİSELİ ÇUBUKLULAR”ın didik didik ettikleri bir leştir Türk Futbolu…
İnsan bazen gördüklerine bile inanmakta zorluk çekiyor bu ülkede!
Israr ve inatla, onlar düşmanlık ve nefret tohumlarını her yere saçmak için adeta büyük bir yarış içindeler!
Terazilerinin ayarı, “sulanmış beyinlerindeki su oranı ile” doğru orantılı olarak tepetaklak olmuş beyinsizlerin, her yeri zehirli bir sarmaşık gibi istila ettiği bu medya ortamında, nefes almak bile bazen imkansızlaşıyor.
Sayıları oldukça çok bu ÇUBUKLU LEŞ KARGALARI’nın, maifetlerini saymakla bitirmek de imkansız…
Bunlardan bir tanesi, meloyu kurtardığı penaltı için yerden yere vurup hakemi penaltıyı tekrarlatmadığı için korkak olmakla suçlarken, bir diğeri de, Fenerbahçeli sapıkların "kadıköyde şampiyonluktan sonra sergiledikleri vandalizm" ile bazı Galatasaraylı taraftarların, "ellerindeki meşalelerle şarkılar söyleyerek rakip takım kafilesine gözdağı vermelerini" aynı kefeye koyuyordu.
O beyinsiz, futbol hayatı aşağılayıcı bir şekilde, şu an yalakalığını yaptığı kulüp tarafından sona erdirilince, sözde nefret ettiği renklerin tesisine atmıştı kapağı!
Bunlar toplumu da kendileri gibi hafızasız ve beyinsiz “tek hücreli canlılardan” ibaret sanıyorlar! Oysa toplum hafızası canlıdır ve asla unutmaz!
Oturdukları deri koltuklardan, sırtlarındaki pahalı heybeleri ile topluma hiza veren bu yaşlanmış ama bir türlü olgunlaşamamış ergenler için affınıza sığınarak söylenecek bir tek söz var; ha s..tirin lan ordan!
Omuzlarına kadar pisliğe bulaşmış kirli elleri ile, tertemiz insanlara dokunmak için yapmayacakları rezillik, baş vurmayacakları iftira olmayacağını da hergün sergilemekten çekinmiyorlar!
Cluj maçından sonra, şike yapıldı iddialarına mal bulmuş mağribi gibi sarılan bu hayasız akıncıların, ellerindeki delillendirilmiş ve cezalandırılmış şike ve hırsızlığa karşı ne gibi bir yaptırım uyguladıkları ise Dünya kamuoyunca merak konusu!
Elbette ki, şikeyi konuşmayı ve hatta şikeci demeyi bile yasaklayan bu utanmaz ve kaypak adamların sözlerinin asla bir değeri yoktur! Ama onların böylesine kokuşmuş ağızla kestikleri ahkamın, içinde bulundukları ağır hezeyanın bir sınırı olmadığını görünce de insan artık susamıyor bir yerde!
Yine de benim sözüm bunlara değil! Benim sözüm, süreci hemen hemen unutarak yine senaryoların piyonları olmaya yelken açmış bazı bilinçsiz taraftarlarımıza! Onlar ağızlarını açıp Emre ile, Burak ile, Amrabat ile, Hamit ile uğraşacaklarına biraz da bu tarafa dönseler ya! Birazda bu tarafa baksalar, aslında nasıl bir tuzağın içine çekildiklerini ve aslında, bugün her zamankinden daha fazla birlik olmak zorunda olduklarını da anlayacaklar. Ama onlar sanki hiçbir şey olmamış gibi, açıkça şikeyi destekleyen bu “çubuklu medyanın” tuzaklamalarına balıklama dalmayı tercih ediyorlar!
Ekranlarda, milyonlarca insanın izlediği programların kamera arkalarında, hedef tahtasına koydukları "Galatasarayımıza ana avrat dümdüz giden insanların" köşe yazarı olduğu bu ülkede, onlar yine de, Terimin en nihayetinde oğlu gibi gördüğü adama piç demesine, takılmışlar! Kendileri ise Terimin onda biri kadar bile stres altında olmadıkları halde izledikleri yerden emreye, burağa, hamite, neler diyorlar neler… (Bunu söylerken Terimin küfürünü tasvip ettiğimiz manası çıkmasın. O hareketinde doğru bir yanı yok! Kaldı ki Emreye gelene kadar sövülecek o kadar çok adam vardı ki sahada! En başta da mesela cris denen emekli pehlivan!)
Ama taraftar artık bilinçlenmek zorundadır.
Dikkatlice olayları süzme kaabiliyetine artık bir an önce ulaşmak zorundadır.
Burak’ın, numaradan düştüğünü iddia ettikleri maçta, adamı ahlaksız ve emek hırsızı olarak fişleyenler, olcanın, stochun, sowun pozisyonlarına ağızlarını bile açmadılar!
İki haftadır verilmeyen yüzde yüz iki penaltı pozisyonu için bir tek kelime konuşmayanlar, melonun kurtardığı penaltının nizamiyesine takıldılar!
Ve sen hala emre ile, Burak ile, Hamit ile yani kendin ile uğraşıyorsun!
Elbette eleştiri yapılacaktır, yapılmalıdır da. Ama eleştiriler yapıcı olmak zorundadır. Eleştirinin anlamı ve amacı da budur zaten.
Emre eleştirilebilir ama Emreye karşı bir cephe açılamaz! Burak, Hamit ve diğerleri içinde bu durum böyledir. Kaldı ki bir yerden alıp yetenekli birini bir yere taşımak konusunda, taraftarın da üstüne azımsanamayacak bir görev düşer.
Bir adamda, bazen “ısrar etmek” ve “ona herşeye rağmen destek vermek” messileri meydana getiren süreçtir. Diğer türlüsü ise, “aslında yetenekli ve çok iyi olması muhtemel adamlar” çöplüğüne dönüştürmektir sahayı!
Aydın konusunda taraftarın ısrarlı iddiasına, Aydının Elazığ’da maça girdikten sonraki performansı bile çare olamıyorsa orada ne Aydının ne de Terimin yapabileceği bir şey yoktur!
Yıllardır sorup durduğu, Aydın neden olmadı, Emre neden gelişmiyor, Sabri niye böyle sorusunun cevabını, seyirci biraz da kendisinde aramalıdır artık! Seçim seyircinin elindedir…
Ama görünen o ki, seyircinin büyük kısmı eleştiri yapmakla yok etmek arasındaki farkı henüz kavrayamamış!
Terimin bazı tercihlerini, yönetimin transfer politikasını eleştirmek farklıdır, Terime ve yönetime hakaretler yağdırmak farklıdır! Bu hataları dile getirmek ve varsa bir doğru bildiğin ortaya koymak farklıdır, bunları sürekli gündemde tutarak, "ben dememişmiydim" noktasına taşınması için neredeyse el açıp dua etmek farklıdır.
Ve en nihayetinde, kendi sahasında, kendi futbolcusunu yuhalayan bir zihniyetle hiçbir yere varılamayacağı ÇOK AÇIK...
Taraftarın bu sarhoş hali, malum şikecilerin arzu ettiği tohumları ekmeleri için de bereketli bir toprak!
Bütün bu olup bitenlerden kendi üstüne düşen payı kavrayıp gereğini yapamayan insanların, sezon sonunda "çalınmış bir kupaya" daha, ya da "onlar şike ile müzelerine kupa kaçırırken ses çıkarılamıyor olmasına" da boyun eğip bir yerlerinin üstüne oturmak zorunda kalacakları da ortadadır!
Ve tabii elbette onlara çok müstehaktır bu durum ama bilinçli taraftarlara yazık değil mi?!