Ligin ilk yarısı neredeyse bitmek üzere ve kaybedilen 16 puan var! Belki de lig tarihinin en berbat liderlik tablosunda, diğerlerinin de bizden geri kalır bir yanı yok. Fakat bu tabloya baktığımızda, iyi başlayıp kötüye doğru giden bir performans grafiği çiziyor olmamız bizleri asıl endişelendiren şey!

Bunun tersi bir durum söz konusu olsaydı bugünkü tabloya bakıp felaket telalığı yapmayı kimse düşünmezdi. En nihayetinde şampiyonlar liginde hedefinden kopmamış bir takım ve bu takım ligde de hala lider…

Fakat bir türlü artırılamayan saha içi performans ve futbolcuların söz birliği etmişçesine maçlara yarım yamalak konsantrasyonla çıkıyor olmaları, teknik ekibin bir zaafı olarak karşımızda duruyor.

Sezon başında yapılan transferlerin genel itibarı ile doğru transferler olduğu konusunda da sanırım pek çok taraftarla aynı görüşteydik. Hamit, Melo, Amrabat, Umut, Burak… Bunların hiç birine kimse yanlış transfer diyemez. Yetersiz diyebilir ama yanlış diyemez. En azından kimse burun kıvıramazdı.

Peki neden o halde bu takım sürekli geriye doğru bir performans gösteriyor? Cevap bulmakta zorlandığımız soru işte bu. Oysaki kulübeye baktığımızda Hasan Şaş gibi, Davala gibi, Tafarel gibi ve Terim gibi muhteşem bir teknik ekibin yalnızca varlığı bile pek çok sorunu çözmeye yeter de artar.

Ben asıl sorunun planlamadan kaynaklandığını düşünüyorum. Yani apar topar yapılmış ve aslında “yahu kaliteli oyuncu. Hele bir alalım da nasılsa bir yerde oynatırız” kolaycılığı ve aslında daha çok da çaresizliği ile yapılan transferler geleceğe yönelik sorunlar yaratacaktı ve öyle de oldu.

Düşünebiliyor musunuz, bu gün bir dünya markası olmuş bu takım son dört yılı sol beksiz ve sol açıksız oynuyor! İşte bu gerçek bir akıl tutulmasıdır! Nasıl oluyor da bu takıma dört yıldır bir sol bek, bir sol açık bulunamıyor?

Bugün Sayın Albayrak’a transfer sorulduğunda onun; “herhangi bir çalışmamız yok ama hoca isterse yaparız” cevabı veriyor olması da yine ancak bir akıl tutulması olarak nitelendirilebilir! Transfer için çalışmamız yok demek, biz bu işi planlamıyoruz, yumurta kapıya gelince, geldiği yerden yapıyoruz demek değil de nedir!

Kafa böyle güzel olunca da bir sağ kanat oyuncusundan sol açık yaratmaya mahkum oluyorsun. Bunun olmayacağını, olsa bile orijinali gibi durmayacağını sanırım artık konuşmak bile abes.

İşte buyurun size Amrabat;

sağ ayakla, sol kanatta rakibi felç etmesi beklenen talihsiz adam!

O bir Arda değil ki! Sahip olduğu yetenekler çok farklı… Ondan Arda gibi sağ ayakla sol açık olmasını bekleyemezsin. Kaldı ki Arda bunu ne kadar becerebildi!? Şimdi Madrid’te sırtına verilen 10 numara ile neler yaptığını düşününce, burada nasıl harcandığını insan daha net görebiliyor!

Galatasaray, 8 milyon euro verdiği bir oyuncusunun "şapkadan tavşan çıkarmasına" bel bağlayamaz! Amrabatı taraftarın önüne böyle atmak yanlıştır! 

Futbolun temel ilkelerine sadık kalınarak yapılması gereken transfer hamleleri yerine, "biz yaparız olur" saçmalığına yatırım yapmak doğru değildir. Bu biraz acelecilikten, biraz parasızlıktan, biraz beceriksizlikten ve ama en çok da çaresizlikten olmuştur ve ne yazık ki yanlış olmuştur.

Teknik ekibe akıl vermek haddimize değil ama bana kalsa, öncelikle eldeki şişkin ve bir işe yaramayan kadrodan kurtulmanın yollarına bakardım. Bu doğrultuda da Cristen, Rieradan, Baroştan, Baltadan, Çağlardan, hatta Melodan, madem oynatmıyorsunuz Ceyhundan, Sercandan kısaca bilimum gereksiz transferlerden ve onların getirdiği maliyetten kurtulup elde edilen alternatif kar ile oyunun her iki yönünü de oynayabilen bir orta saha, bir sol açık ve bir de sol bek takviyesi yapardım takıma. Ve kulübeyi de çoğunlukla alt yapıdan oluştururdum.

Uzun vadede ve belirli bir plan dahilinde yapılacak nokta transferler ve sağlam bir ALTYAPI geleneği… Bence doğru reçete budur.

Herşeye rağmen teknik ekibimize ve özellikle de Terim'e olan güvenimiz ilk günkü gibi sağlam ve uzun ömürlüdür.

Terim'e laf eden ve onun istifasını isteyenlere ise bir tek şey söylüyorum; sizler hiç bir zaman akıllanmayacaksınız heralde...