27
2014
Ağlamaklıyım bu sabah! Anlamak istiyorum olup bitenleri. Ağız dolusu küfürlerle önüme gelene sallamak, yakmak, yıkmak istiyorum. Dün geceden beri duvara vurduğum ellerimin ağrısıyla öfkem katlanıyor. Nefes almak zorlaşıyor giderek! Galatasaray bütün ağırlığıyla bu kez yüreğime, tam göğsümün üstüne oturuyor, yıkılan dev bir çınar gibi, gelip tam üstüme düşüyor… Bu işte hep mutluluk yoktu bunu biliyorum ama bu kadar göz göregöresine de ilk kez tanık oluyorum! “Bu sadece bir spor” diyenler gibi kuzu kuzu olmak istiyorum, “banane be” diyip kesip atmak… Ama yapamıyorum…
Galatasaray benim bir parçam. Bir parçamın böyle benden sökülüp alınmasına, böyle itilip kakılmasına nasıl tahammül edebilirim!
Galatasaray o geriatriklerin sandığı gibi onların havalı oyuncağı değil ki, benim gibi yürekli adamların ciğeri be ciğeri!!
Gereğinden fazla bir gerginlikle uyandım bu sabah. Günaydın bile demedim hiç kimseye. Suratsız suratsız oturdum kahvaltı masasına. Ölü evi gibiydi yüreğim. Ve bütün bunların tek bir nedeni vardı; söndürülmüş ciğerim… Sorumlu aramıyorum artık. Her şeyi sorunlu olan bir yapının, sorumlularını bulmanın imkansız olduğunu biliyorum. Ben, bu ülkede öğrendim hiçbir başarının cezasız bırakılmayacağını ve bindiği dalı kesen binlerce ahmak gördüm… Bilgiye ve beceriye saygı duymak yerine, derin bir nefret ve kıskançlıkla savaş açmayı bu ülke insanlarından öğrendim! Uçağın rotasını beğenmediği için pilotuna ateş eden ahmakları ben, bu ülkede tanıdım!
Dün maçı anlatan Belçikalıların, yayınlayan Fransızların bile hayretler içinde kaldığı o büyük çöküşü biz daha önce de görmüştük… Bu toprakların tarihi, öz evlatlarının, kapkara cehaletleriyle yaptıkları ihanetlerle yazılmış çünkü… Ve o aptalların ne yazık ki, peşlerine milyonlarca insanı da takacak, geçerli ve haktan sebepleri de olmuştur her zaman. Vatan severlik, özgürlük ve de kurumsallık gibi… Enver paşa kışın ortasında, beşparmak dağlarını aşarak, rusyayı fethe giderken bir kahraman sanıyordu kendini. Ama o dağların zirvesinde, yetersiz techizat ve kumanyayla binlerce mehmetciği donduracağını hesap edememişti!!
Atalarımız boşuna mı söylemiş; cahil dostun olacağına akıllı düşmanın olsun…
Evet beni en çok üzen de hep bu olmuştur. Dostlarımızın, kaderdaşlarımızın yaptığı ve hala sürdürmeye çalıştığı aptallıklar! Bir senede kocaman bir dev olmuş ve belki de birkaç yıla kalmaz, o en büyük kupanın kulbundan tutacak takımı yaratmayı başlatmış adamı, yoktan sebeplerle yiyip üstüne bir de kurumsal şişe suyu içen hainlerin, harislerin, içten pazarlıklı iki yüzlülerin peşine takılan binlerce arkadaşımız bu gelinen noktada, kendilerine düşen vebali de yüklendiler…
Terim, sanki bizim babamızın oğluymuş muamelesi yapanlar, bize ağza alınmayacak küfürlerle saldıranlar, şimdi ellerini kaldıysa vicdanlarına koysunlar. Realden, 6 gol yiyen ama ilk yarı da onlara dünyayı zindan eden Galatasaray mı, yoksa bugün neredeyse en kötü takım olma rekorunu hem de böylesine formsuz, ilk iki torba takımının bulunduğu bir gurupta kırmaya koşan Galatasaray mı? Onları hangisi daha fazla üzüyor… Unutmayın ki, Realden 6 gol yiyen takım guruplardan çıkmayı da başarmıştı… Evet vicdanınız var mı? Cevap verin!
Hala gelip bu makalenin altına aysal güzellemesi yazacak olanlar varsa, hala daha terime küfür edecekler, terimi yok defterine kayıt edecekler varsa onlara kendi hesabıma düşen hakkımı helal etmeyeceğimi de bu yazı vesilesi ile bir kez daha belirtmek isterim!
O büyük başkan dediğiniz hokkabaz ise bugün Belçikada, Galatasarayın öz varlıklarını nasıl satıp zıkkımlanmak istediğini açık açık beyan etmekten de utanmıyor! Oysa ki, Galatasaray öz varlıklarını satıp yiyecek ekonomik seviyeden, kasasına kendi stadından ve forma gelirlerinden ve terimli takımın 2 yıldaki başarılarından milyonlarca avro koymuş bir takıma evrilmişken! Kaldı ki en kötü zamanlarında bile bu kulübü yönetenlerin hiç birinin aklına, rivayı, flroyayı adayı satmak gelmemişti! Ama bu hokkabaz, şimdi dillendirmiyor olsa da, yakında herkesin öğreneceği gibi, Galatasarayı yani bu ülkenin tek dünya markasını, Ruslara ya da Araplara satmayı bile denemiş…
Siz böyle bir haine, terim gibi bir Galatasaray sevdalısını harcattınız! Terimin bu kulüpten uzaklaştırılmasına en çok sevinenler ise şikeciler oldu… Ne büyük iş ama! Ne kurumsallık!..
Bugün gelinen şu noktada ise yazık ki, şikecilerle, aysalcılar arasında tek fark, şikecilerin mutlu, aysalcıların ise kederli olması…
“Hak sillesinin yoktur sedası, bir vurdu mu bulunmaz devası” demiş hak dostlarından birisi… Ne güzel söylemiş değil mi…