13
2012
SÜPER KUPA: orjinali resimde gördüğünüz kupadır. Şikesever TFF'nin kupası ise uğrunda bir damla bile ter akıtmaya değmeyecek tarihin en namussuz çanağıdır! Bu hayati tespiti yaptıktan sonra yazımıza geçebiliriz.
Hamasete gerek yok. İki takımda kötü bir futbol ortaya koydular ve mantalitesi doğru olan yani “ne olursa olsun hücumu düşünen takım” kazandı. Maçın basitçe özeti bu…
Ve bu iki takım görülüyor ki bu sezonda kendi aralarında çekişecekleri bir lig oynayacaklar.
Ve birileri ise şampiyonlar ligi hayalleri kuruyor. Kendimizi kandırmaya devam edeceğimiz bu şaibeli ligde yer alan bu takımlar için Avrupada başarı şimdilik ham bir hayalden öteye gidemez. Fenerin beşinci sınıf bir Rumen takımı karşısında penaltı kurtaran kalecisi sayesinde turu geçtiğini göz önünde bulundurursak söylediklerimde haksız sayılmam.
“Ne olacak bu memleketin hali” tadındaki bu yazıyı fazla uzatmaya gerek yok. Biz kendi iç hesaplaşmamızı adam gibi yapmadığımız sürece bunları daha çok konuşacağa benziyoruz.
Bir kere şu fenerbahçe fanatizmini bir kenara bırakmak bu ülke için olmazsa olmaz bir zorunluluktur. Yeter artık!
Düşünebiliyor musunuz bir ulusal kanalda maç yorumlayan iki yorumcudan fenerli olanı takım forması ile yorum yapıyor. Bu formalı tarafsızların(!) Türk futboluna verdiği zararı en büyük futbol düşmanları veremez. Şimdi ben sormak istiyorum o formalı tarafsıza; Takımının sahada yokları oynadığını, futbol adına hiçbir şey yapmadığını, hatta oyunu çirkinleştirmek için her yolu denediğini görmemezlikten gelerek suçu sadece hakeme yüklüyorsun ama acaba bundan sonrası için taraftarı olduğun takımda bir ışık görebildin mi?
Ve bu adamların yorumcu diye ekranlarda üfürdüğü bir ülkede, “bu haksız ve şaibeli rekabette” oluk oluk kan akmıyor olması “bu milletin marifeti ve Allahın bir lütfudur…”
Cüneyt Çakıra gelince; Cüneyt hocayı hiç bir zaman sevemedim. Çünkü hiçbir zaman doğruları uygulama yoluna gitmedi. Yurt içindeki karşılaşmalarda hep rüzgar nereden sert esip üşütecekse yalnızca o tarafını kapatmayı seçti. Avrupada da çok önemli maçlar yönetti. Ve bana kalırsa oradaki yönetimlerinde de vasatın üstüne çıkamadı. Ama bu maçta hoca olmak da çölde kutup ayısı olmak gibi bir şey… Kaldı ki iyi bir hoca olmak hem de bu ülkede yetişip iyi bir hoca olabilmek mucize kabilinden bir şey. O yüzden kolaylamıyor ve ayıplamıyorum da...
Şunu artık herkes iyi anlamalıdır; Bu ülkenin asıl baş etmesi gereken sorunu; her şeyden önce “Fenerbahçe fanatizminin ta kendisidir.” İçkinin “bütün kötülüklerin anası olması” gibi “Türk futbolundaki bütün rezilliklerin anası” da işte bu fanatizmdir. Medya gücünü de arkasına alan bu kör fanatizm, spordaki şiddetin ve geri kalmışlığın da ana kronik nedenidir. Rakibe saygı duymayan, kaybettiğinde kabullenmesini bilmeyen, rakibi kutlamaktan aciz, “fair play” ve “respect” bakış açılarından zerrece nasipsiz bu ahlak, hayati bir mücadele ile Türk sporundan bir an evvel def edilmedikçe bir yüz yıl daha bunları konuşur dururuz. Kaybettiğinde her zaman suçu başkasında arayan bu kafalar bir adım bile yol alamayacaklar. Kendileri alamayacakları için de alacak olanlara mani olmak adına her yolu mubah sayacaklar, sayıyorlar da… Kendimizi kandırmayı bırakıp Türk futbolunun bu acı gerçeği ile bir an önce yüzleşmek kendi menfaatimize olacaktır.
Kendisini diğerlerinden üstün bir yere konuşlandırmış, ayrı bir cumhuriyet ilan etmiş bu kibirli ve hastalıklı taraftarlık anlayışı, özünde şiddeti ve ahlaksızlığı barındırmıyor mu zaten? Bu gerçekler neden dile getirilmiyor? Bu sorun halı altına süpürülerek, itelenerek, ötelenerek çözülemez!
Şunu üstüne basarak bir kez daha söylüyorum; Türk sporundan “Fenerbahçe fanatizmi” kazınmadıkça hiçbir şeyin düzelmesine de imkan yoktur ihtimal dahi yoktur!
Bu hayati tespitten sonra tekrar maça dönelim; Eğrisi doğrusuna denk geldi. Bu maç her saniyesinde futbol adına bir şeyler yapmak isteyen tarafın hakkıydı ve hak yerini bir kez daha buldu.
Ve bu maç bize gösterdi ki; Galatasaray ümit veriyor. On kişi kalmış olmasına rağmen golü kovalıyor, yılmıyor ve asla geri adım atmıyor. İşte bu bir felsefedir. Başarının anahtarının da ta kendisidir. Ve yine bu maç bize gösterdi ki; Fenerbahçeyi yine hakem kayırmaları ile ittire kaktıra peşimize takacaklar. Bu defa nereye kadar sürebileceklerini doğrusu biz de merak ediyoruz!
Yeni transferlerimizden
Umut: İnanılmaz bir maç çıkardı (bir ara içine eto kaçmış sandım)
Amrabat: Süre aldığı kısacık zamanda harika işler yaptı ve 8 milyonun kat kat üstüne koyacağını dosta düşmana gösterdi.
Hamit: Hala misafir gibi duruyor. Bir serbest atış pozisyonunda Selçuğun, elinden topu alıp atışı kendisinin kullanması takımda bir liderlik savaşının olacağını gösteren çok can sıkıcı bir manzaraydı. Hamit öyle itilip kakılacak bir futbolcu değil. Ona değer verilirse beklenenin çok üstünde işler yapar.
Dani: Bence Galatasarayın yükünü kaldıracak kapasitede değil. Keşke oraya yine alt yapıdan süratli bir çocuk monte edilseydi. En azından Türk olması büyük bir avantaj olurdu.
Emre Çolak: Harika işler yapıyor. Kendine güveni arttıkça devleşeceği kesin. Bu çocuğa sonsuz kredi verilmeli.
Aydın Yılmaz: Gözlerimle bile inanamıyorum! Bir adam da bu kadar futbolcu kumaşı olurda bu kadar mı o kumaş heba edilir! Gerçekten hayret edilecek bir durum. Kalecinin üstüne çektiği şutlarla bu takım ne çok şey kaybedebilirdi bunu artık anlamalı ve şunu da anlamalı; o kale 7 metre o da yetmezmiş gibi bir de 32 santimetre Aydıncığım!
Rakibin iki yeni transferinden krasiç bence yılın balonu olmaya aday. Ama sanırım kaşarlanmış Hollandalı, geldiği gün aleyhinde yaptığım yorumu bana yedirecek…
Ve son olarak milli takım seçmelerini yapan Avcı beye seslenmek istiyorum.
Sayın Avcı; seçtiğin adamlarla seçmediğin adamların karşılaşmasında seçtiğin adamlar açıkça ve kelimenin tam manası ile madara oldular. Görmüşsündür. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun? Maçı izlediysen eğer nasıl yanlış seçimler yaptığını da bu defa görmüşsündür sanıyoruz. Egemenin, Bekirin, Canerin, Kaldırımın. Topalın, Mertin mili formayı giyecek dermanları mı var Allahaşkına!
Peki sayın Avcı Emre Çolakı görebildiniz mi? Artık görmelisiniz! Atılana kadar ortaya koyduğu futbolla hatta Engini görebildiniz mi? Sahi! Hakan Baltayı milli takıma almamakta ne kadar ciddisiniz? Ya da Semihi?
Dedim ya bu ülke, futbolda yol almak istiyorsa, şu kör gözüm parmağına modundaki, her yeri zehirli bir sarmaşık gibi sarıpsarmalayan şu lanet olasıca “fenerbahçe fanatizminden” bir an önce kurtulmak zorundadır. Bu fanatizm artık iyice de kabak tadı vermiştir ve mide bulandırmaktadır! Dahası da ülke futboluna zarar vermektedir. Biz bu çirkeflikten fena halde bunaldık! Artık yeter diyoruz! ARTIK GERÇEKTEN DE YETER!
Ben takımımızın bir kaç hafta sonra çok daha iyi oynayacağına ve hepimizi mutlu edecek sonuçlar alacağına yürekten inanıyorum. Terimin oyuncuları ilerde basıp rakibi böyle bozduğu sürece gollü galibiyetler almamız işten bile sayılmaz. Fener savunmasının çaresiz ve zavallı hali gelecek maçlarda nasıl bir takım izleyeceğimizin de ipuçlarını verdi bizlere.
Bazı karamsar arkadaşlarımızın, bu takım yetersiz, umut niye alındı, burak da kim söylemleri karşısında onlara demiştik ki arkanıza yaslanın ve izleyin. Ve eklemiştik; Yapılan transferler; rakip ceza sahasında kamp kuracak bir takımın oluşturulması adına. Dün gece fenerin sahasına kurulan bu çadır bizim teşhisimizi de doğrulamış oldu...
Futbol takım oyunudur. Takım olarak bir felsefeyi kafasına koyan ve onu gerçekleştirmek için gece gündüz çalışan ekipler eninde sonunda kazanacak olanlardır.
Arkanıza yaslanın ve söylediğimiz gibi izlemeye devam edin… Haa tabi bu arada lütfen sevgili renktaşlarım gücünüz nispetinde de kulübün ürünlerinden satın alın.
Selam ve sevgilerimle…
Cenk