18
2013
Öncelikle Fenerbahçe maçı özelinden hareketle, koca bir sezonun emeğini yok sayarak, takımını yerden yere vuran, haklı ama abartılı öfkeleri ile şampiyon takımı onca düşmanından daha hızlıca yok etmeye meyilli bir garip taraftar profili üzerinde mutlaka durulması gerektiğine inanıyorum. Kadıköyde bilmem kaç maçtır feneri yenemiyor olmanın, gerip adeta bir gitar teline dönüştürdüğü bu arkadaşlarımız, tepkilerini o kadar abartılar ki, bu tayfanın nazarında, iki yıl önceki enkazından bir Avrupa fatihi doğuyor olması ve iki yıl üstüstte şampiyonluk gibi, başkalarının ulaşsa yeri göğü yıkacağı başarıların, kadıköyde en nihayetinde basit bir lig maçında bir fener galibiyeti kadar bile bir ederi olmadı! Burada kafamı iki yana sallıyor ve hayretler içerisinde ya sabır çekiyorum! Bu arkadaşlarımızın içine düşürüldükleri ruh halinin farkında bile olamayacak kadar gözlerini karartmış öfkelerinin, sağ duyularını ele geçirmesine izin vermeleri yetmiyormuş gibi, bir de şikeci şürekasının istediği düzlemde “kendi takımlarının iki yıllık kocaman başarılarını itibarsızlaştırma çabalarında” başrol oynuyor olduklarını bile idrakten uzak görünüyorlar! Onları bu ruh haline sürükleyen şey nedir?! Asıl meselemiz ve aslında bu ülke spor kamuoyunun da asıl meselesi budur. Bu olmalıdır…Her yıl son derece iyi ve kurnazca programlanmış bir kurgu ile “kadıköyde Galatasarayı yenme etkinlikleri” düzenleyenlerin hastalıklı ruh halinin baskıladığı ve giderek kendine doğru sürüklediği bu bakış açısı, gelecek günler için takımımız ve Türk Sporu adına pek de iyi şeylerin habercisi değil! Bu hafta deplasmanda örneğin; Akhisar Belediye Gençlikle oynarken de takımını işi ciddiye almadılar diye eleştirecek olan değil, Kadıköy’deki bir galibiyeti takımına “başarı çıtası” olarak belirlemiş, hayatının “en büyük saplantısı” haline getirmiş olan arkadaşlaradır sözlerim! Bir rakibi, ondan daha fazla yenmek ya da ona sahasında yenilmemek adına bina edilmiş bir başarı ölçüsünün bu ülke sporuna da, spordaki barış ve kardeşlik ortamı beklentilerine de en ufak bir yararı yoktur! Böylesi kısır döngülerin ve iç çekişmelerin içine çekilerek bilinçli bir şekilde yurt içine hapsedilmek istenen rekabetten nemalanacak olanlar, spordaki şiddet ve gerginlik kültüründen rant elde eden mevcut düzenbazlardan başkaları da değildir! Haram kazanılmış bu ekmeğe yağ sürmekle, o haramı kazanmak arasındaki farkın taktiri de size kalmış artık sevgili dostlar. Taşları yerli yerine oturtamadan, biriken hınç ve öfkeleri ile “artık Allah rızası için Kadıköy’de bir galibiyet” dilencisi haline düşürülmüş çaresizlikteki ruh halinin bir taraftarı sürükleyeceği nokta çıkmaz sokaktır. “Ellerinde yalnızca bu kalmış” bir camianın yürüttüğü psikolojik harbin kazanım eşiğidir o nokta ve cinayete meyillidir birazcık! Ellerinde kalan son kalenin de yıkılmasına izin vermemek için, onlar ise zaten cinayeti bile göze alacak ruh halindedirler… Ve 19 yaşında gencecik bir insan hayata veda etti o gece! Kaç Kadıköy galibiyeti bir cana bedel geliyor! Buyurun raici açıklayın! İşte kan emicilerin ezeli rekabeti sürüklediği nokta burasıdır! Onların seni sürüklediği nokta burası! Boynundaki şu tasmayı çıkar artık! Bir takımın, şikeden hüküm giymiş başkanı böylesi bir maçtan önce çıkıp hem de kendi mali kongresinde, o anla hiç ilgisi olmayan ve orada da herhangi bir temsilcisi bulunmayan rakip takıma hakaretler ve tehditler savurarak ortalığı yangın yerine çevirmiştir! Bu şahıs, “bir tek Galatasaray galibiyet için daha” yapabileceği şecaatin sınırının olmadığını bir kez daha göstermekten adeta şeytanca bir haz almaktadır! O ve onu alkışlayanlar şunu bilsinler ki, elleri 19 yaşındaki Burak Kardeşimizin kanına bileklerine kadar bulaşmıştır! Ve tabii bu tiyatroya seyirci kalan devletlularımız da!.. Devletin savcılarını Galatasarayın stadı ve sermaye artırımı için göreve çağıran Aziz Y. sözde suç duyurusunda bulunurken bile suç işlediğinin farkında olamayacak kadar kendinden geçmiş bir ruh hali ile ortalıkta yanan ateşe, adeta bir varil daha benzin dökmüştür! Şimdi ben de o konuşmasından sonra buradan o şahıs hakkında suç duyurusunda bulunuyorum! Bu devletin savcıları nerede!??Saha dışında olup bitenler ile sahada futbolsuz alanlarda olup bitenleri göz ardı ederek, salt oynanan oyun üzerinden değerlendirilecek olan her Fenerbahçe- Galatasaray maçı eksik yorumlanır ve o yorumlar da havada kalır! Sahada top yokken neler oldu oysaki! Türkiye’de bir kez daha ve ilk defa bu kadar açıkça ve pervasızca ırkçılık yapıldı o gece! Kadıköy’de her şeyi yapıp bir türlü atılmayan sözde sporcu birkaç zavallının herkesin gözleri önünde bir kez daha her şeyi yapmalarını izledik esefle. Hakemde oradaydı ve o da izledi bizimle! Ne de olsa federasyonun adamı! En iyi yerden vermişler bileti kendisine! Ve bir de ne görelim! Adamın biri olmadık bir yerini tutup oyundan atılmış oyuncuya doğru uzatıyor! Portekiz’de geçmiş olsun demekmiş o hareket meğerse! Burada ise malum, isteyen istediği yeri ve istediği şeyi, istediği kadar tutabilir. Çünkü buralarda herkes bilir ki, herkesin tuttuğu kendinedir!Ama bütün bunlardan daha fecisi, sanki bütün bunlar hiç olmamış gibi, bu maç için teknik ve taktik analizi yapacak kadar kendinden geçmiş insanlar gördük o gece! Oynanan oyunla ilgili yorumlar yapanlar gördük! Oysa şundan eminiz ki, bu film diğer yakada olsaydı, maç ya da skor değil, uzatılan muz, tutulan şey, atılan şişe ve edilen küfür konuşulurdu sabahlara dek!Daha önce de belirtmiştik, bir kez daha belirtelim öyleyse; “Takım elbiseli çubukluların didik didik ettiği bir leştir Türk Futbolu…”Şimdi yine üç maymuna dönecekler biliyoruz. En yetkililer ve en saygın medya şaklabanları, olup bitenlerin üstü bir an önce örtülsün diye var güçleriyle üfleyecekler yaktıkları ateşe! Ve tek suçlu, 19 yaşındaki gencecik fidan Burak’ı bıçaklayan o katil olacak… Ona bıçağı verip azmettirenler, bu oyunun baş aktörleri ve saygın kişilikleri olarak, saygın ortamlarda, saygın beyanatlarla, saygın hayatlarını idame ettirmeye devam edecekler! Onların böyle yaşayabilmesi için, her zaman birilerinin ölmesi gerekmektedir çünkü… Yüksek standartlarının muhafazası ve devamı için vazgeçtikleri şey; İNSANLIK, haram ile kazandıkları ekmeklerini bandıkları şey ise; KANDIR!..
Ve bütün bunların adı da “spor” öyle mi?!