10
2012
ETİK VE GOTİK..!
Dillere pelesenk olmuş değerli kelimelerin içini doldurma noktasındaki acziyeti bu ülke insanının belkide en büyük sorunu...
paradigmasını değiştirmeden eşyaya ve olaylara bakanların, görecekleri gerçekler sandıkları şeyler değildir çoğu zaman...
Öyle olmasını diledikleri için -öyle olduğuna inanmış- olanların kendi etik dağarcıklarından topluma yapacakları herhangi bir katkı yoktur.
Ortak akıl ve objektif düşünce süzgecinden geçirilmeden servis edilen akılsız ve düşüncesizce sözlerin, toplumda geriye dödürülmesi ağır tahribatlara yol açacağı açıktır.
En başta şuna bir karar vermeliyiz o halde;
FUTBOL NEDİR?
Bir oyun mu?
Bir ölüm kalım meselesi mi?
pahalı bir hafta sonu eğlencesini, bir ölüm kalım meselesine dönüştürerek bu eğlenceli oyun üzerinden ahlaka, kurallar manzumesi iliştirmek sağduyulu bir aklın işi olabilir mi?
Söz konusu olan şey eğer spor ahlakı ise, bir kalecinin diğerine penaltı atmasına gelinceye kadar öncesinde üzerinde durulması gereken onlarca şey yok mudur?
Mesela Trabzon Sporun iki hafta önce yerde iki oyuncu yatarken oyunu başlatması ve gol atması spor ahlakı denilen şeyin neresine denk geliyor?
Küme düşmeyeceği kesinleşmiş bir takımın son 15 dakika -kalesini neden savunduğuna- yapılan saldırılar spor ahlakına uygun mudur mesela?
Ya da o saldırıları görmemezlikten gelip sorumlu yerde tarafsız bir spor yorumcusu olarak bir çift laf dahi etmemek ne kadar ahlakidir mesela?
Taç çizgisinin kenarında rakibini sıkıştırıp onu sakatlamasına giren bir adamın yaptığı ahlaksızlık sizin konuşmalarınız, yorum ya da eleştirilerinizde sarı ya da kırmızı kart sarmalından öteye geçmekte değilken siz nasıl oluyor da ve ne hakla etik tartışmaları başlatabiliyorsunuz?
Peki o halde soruyorum size; Musleranın penaltı atması mı yoksa kaleciyi ters köşeye yatırması mı daha ahlaksızcaydı!?
Güzel oyunun estetiğine, enstantanesine ve eğlencesine konsantre olup kitleleri dostluk ve centinlmenlik içinde yanyana maç izlemeye sevk edeceğinize, yıllardır aynı aymazlık ve vurdumduymazlıkla içinizdeki rakip kin ve düşmanlığını ağzınızdan salyalar akıtarak her fırsatta dışa vurup tribünleri birbirine kırdırdınız.
Sayenizde taşsız, sopasız, küfürsüz ve hinaheyt kansız bir maç izleyemez oldu gerçek sporseverler!
Sayenizde kadıköyde sarı kırmızı, mecidiye de sarı lacivert giyilemez oldu!
Sayenizde futbol metrise düştü nihayet!
Ve siz hala akıllanmadınız...
Bu bir oyun beyler!
Pahalı da olsa, milyarlarca dolar da dönse en nihayetinde bu bir oyun.
Bir eğlence... O kadar...
Sporda şiddet niye var biliyor musunuz?
Çünkü onlar var sporda!
Rıdvanlar, serhatlar, yulalar, ziyalar, aybabalar, gökmenler olduğu için sporda şiddet var...
Çünkü futbol onlar için yalnızca bir oyun değil, varlıklarının ve kazançlarının temeli, sebebi, kaynağı, herşeyi...
Onlar için güzel bir oyundan daha çok, bir ölüm-kalım meselesi!
Onlardan kurtulmadan spordaki şiddetten kurtulmak da ne yazık ki mümkün değil...
Fatih Hocaya etik dersi vereceklerine, kendi içler acısı hallerine bir baksınlar evvela! Belki utanırlar da terk ederler ekranları!
O zaman samimiyetlerine belki inanırız...