20
2015
Çakar-Toroğlu ve Çakır
Şampiyon olacak takıma sizce kim karar veriyor? Elinde Avrupa final biletiyle mersinde, tartışmasız iki adet penaltıyı göremeyerek(!) mersini katleden büyük hakem kim? Peki ikili averajda Galatasarayı geriye düşüren kim? Göremediği(!) yarım metre taçtan ve yetmezmiş gibi bariz bir faul ile atılmış golü geçerli sayarak Türk futbol hakemliğine altın harflerle adını kazıyan Cüneyt çakır elbette… Gerçekten kendisine bir gözlük gerekiyor olabilir mi!? Üstelik de hem miyop hem de hipermetrop arkadaş!!
Eyyamı saymakla bitmeyen çakır abimizin biz hangi bir şecaatini sayacağımızı doğrusu bilemiyoruz. Ligin bitimine 2 hafta kala mersinde yaptığı son numara gerçekten Türkiyedeki hakemlik performansına jilet gibi yakışmıştır. Tebrik ederiz… Milleti ahmak ve alemi kör sanmak iştahları bitmek bilmeyen bu yüce Türk büyüklerine hatırlatmak isteriz ki, yaptıkları eyyamlar elbette bir gün gelecek ve ayaklarına dolanacaktır…
Bu final biletinin yine de istemeyiz ama kendi sonu olmayacağını nereden bilebilir ki?! Çünkü o, yurt içindeki kasıtlı ve seviyesiz eyyamları ile bu sonu çoktan hak etmiş bulunmaktadır!
Kabul edelim ki bu sezon hakemler açısından berbatın ötesinde bir performans aralığında ilerlemekte ve galiba finali de öyle olacak gibi görünmektedir.
Aslında bütün bu rezaletin sorumlusu olarak eyyamcı hakemleri görmek ya da göstermek realist bir tutum olamaz. Nitekim bu ülkenin spor yorumcuları ve spor programları da en az bu kötü, kasıtlı ve eyyamcı hakemleri kadar bu iğrenç çorbada tuz bulundurmaktadır! Bir pozisyonun penaltı olup olmadığını, o pozisyona, pozisyonun içindeki oyuncunun itiraz derecesi ile karar veren ya da bunu ölçü alan spor sunucuları heralde akıllı bir bütünün sağduyulu parçaları olamazlar!
Benzer pozisyonları defalarca oynatarak, psikolojik ve konjonktörel duruma göre sonuç çıkaran büyük ulemalar ise bu çorbanın içindeki tüyleri ütülenmemiş ve hatta kurtlanmış kelle-paçaların ta kendileridir!
Nasılsa futbol izleyicisi aptaldır! Nasılsa onlar duygusaldır! Nasılsa onlar hemen alevlenir, hemen tava gelir ve hemen kafakollanabilirler! Elbette böyle düşünmekte haksız sayılamazlar! Ekmeklerini zaten bu iklimden devşirmektedirler…
Bu bu kadar böyledir ki, Sivas-GS kupa maçında Umut bulutun ilk yarıda düşürüldüğü pozisyona-topa bir tık yapsaydı penaltıyı alabilirdi, ama böyle alamaz- diye yorum getiren şahıs, pozisyon için “penaltı nasıl alınır” yorumu yapacağına yapılan şeyin açıkça bir faul olduğunu dile getirmeli değil miydi? Evet bu pozisyon için kitap der ki; topa müdahale edilmiş olsa bile kontrolsüzce bir hareketin neticesi fauldür… Ben demiyorum okudukları ve uymakla yükümlü oldukları kural kitabı diyor bunu! O da bunu çok iyi bildiği için, ortalık daha bir yangın yerine dönsün diye heralde- penaltı- diyemiyor da –alamamış- diyebiliyor… Hık diyicinin gık diyicisi sunucu arkadaşımız da gecenin bombasını patlatıyor! O da diyor ki; zaten Umutta itiraz etmedi!
Basit gibi gelebilir bu örnek. Ama bundan sonrası için bu iki adam, hangi yolu açıyorlar sizce? Matematik problemi çözmek değil bu. Sosyolojik ve psikolojik bir tespit. Basitçe sonuç şudur ki; bundan sonra futbolcular daha şiddetli itiraz ederlerse, kendileri için daha doğrudur ve daha iyi düşebilirlerse istediklerini elde ederler!
Bu yolu açan adamcıklar, bundan sonrası için oluşan tufanlarda da suçu elbette yine bir parçacık da olsa kendilerinde aramayacaklar…
Sivasa verilmeyen penaltının dakikası erken! Yani o penaltı verilse sanki Galatasaray oradan eli boş dönecekmişçesine yorumlar yapmak hangi akıl ve mantık ile izah edilebilir ki? O takdirde Hamza hoca 2. Yarıya Yasin ve hakan değişiklikleri ile başlar, ilerleyen anlarda da brumayı da içeri sokar ve Galatasaray o turu yine oradan alır gelirdi. Galatasarayın sahada yürüyen futbolcularına rağmen formasının bile böyle bir turu geçeceğini aslında en iyi bilenlerde onlar…
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama gereksiz… Herkes inanmak istediği şeye inanacak ve herkes bildiği şeyin en doğru olduğu palavrasıyla amel edecek…
Bir Galatasaraylı olarak şaibeli gol adı altında sosyal medyada ve ekranlarda döndürülen o gole de değinmek ve bir tespitte bulunarak yazıma son vermek istiyorum. Bizlerle onlar arasındaki fark şudur; bizler eğer kulübümüz böyle bir alçaklığa tevessül etmişse Allah bize şampiyon olmayı da nasip etmesin diyebilen bir topluluğuz. Ama onlar -nasıl olursa olsun da yeter ki bizim olsun diye heryolu mübah gören bir güruh- Bunu şike sürecinde hepimiz aziz yıldırmız diyip taktıkları maskelerden çok iyi biliyoruz… kaldı ki, şaibe istiyorlarsa onlara yine en son oynadıkları ve postu hakem sayesinde kurtardıkları mersin maçından pekala güzel de bir örnek verebiliriz. Kırmızı karta sebep olan pozisyonda geri pası hatalı veren adam acaba hangi takımın eski ve emektar futbolcusuydu?! Öküz altında buzağı aramaksa, o buzağı bizim değil onların öküzünün tam altında duruyor!..
Herkes şaşar, ama ilahi adalet asla şaşmaz… Ben inanıyorum ki, snop yöneticilerimize, iş bilmez transfer ekibimize ve kulübü kendi malları gibi gören geriartrik insanlara rağmen dualarımızla, İnşallah şampiyonluk bizim hakkımız… Ey editör Bu yazının nesini beğenmedin de yayınlamıyorsun ha!!