28
2012
Neresinden başlasan elinde kalacak bir yazıydı esasında bu. Neresinden başlarsan başla sonu aynı bitecek bir yazı…
14 yıl şampiyon olamamış bir ırkın ahvadıydık dile kolay. Ve 8 gol atabildiği için şikeci ilan edilmiş bir takımın taraftarlarıydık bizler. Hastalıklı kafa sormaz, sadece üfürür zira… “Bu ülkeye şikeyi getirmekle” suçlanan bir camia olsun olsun da 3 yıl hasret çeksin şampiyonluğa. 14 yılda ne demek diye sormak kimin aklına gelir ki? Hem, şikeyi çok iyi becereceksin hem de 14 yıl şampiyon olamayacaksın öyle mi? Gerçekten buna kendileri inanıyor mu?
8 gol attığın için şike yapmakla suçlandığın takım, küme düşmekten son anda kurtulmuş ve onların da 2 maçta 10 gol attıkları bir takım… Oysa 8 atan takım, bir dünya devine de hem de evinde hem de 2-0 dan 3 tane atabilen bir takım. Bunu çocukları bilmez, kendileri de bilmemezlikten gelir… Çünkü onlar bilmemezlikten besleniyorlar. Ama “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
Birinin tarihinde 6-0’dan başka anlatacağı bir şeyi yok, diğerinin de 8-0 iftirasından başka sığınacağı bir liman…
Oysa, bugün Avrupa maçlarından bir karne yapılsa; ikisi 3. biri 2. Lige düşerdi… Ve o ligde bir tek takım kalırdı: Şikeci(!) dedikleri GALATASARAY… Bunu dillendirmek işlerine gelir mi? Gelmez...
Ahmet ağa ekranlarda; “ kimse temiz değil” diye üfürürken bir tane adam da çıkıp suratına okkalı bir TOKAT gibi bu Avrupa karnesini neden çarpmaz? Hem Ahmet ve bilumum sair ağalar teşvik ile şikenin arasındaki derin uçurumlar gibi farkı neden hasıraltı etmeye çalışırlar? (Aziz böyle güzel savunma yapmayı nerden öğrendi?)
O Ahmet ki -MANU maçındaki hakemi bağlamakla- suçlamıştı camiayı. İyi de bayram değil seyran değil Ahmet bizi niye öptü ki?!
Ahmet ağaya bir sır daha vereyim de birkaç hafta da bu hikayeden program çıkarsın; Süper kupa finalinden bir gün önce de hakemi sinemaya götürmüştük! (Evet itiraf ediyorum bizzat ben götürdüm. Filmin adı da cesur yürekti.) O yüzden, Suat’ın koluna çarpan topa cesurca(!) penaltı çaldı hergele! Eğer götürmesem 2 tane daha çalacaktı!
Her hakemi, kendileri gibi “bağlanabilir” görmek elbette meşreplerine son derece uygun ama “Bari Avrupa zaferlerimize bir saygınız olsun ulan!” diye efelenmek de bizim en doğal hakkımız değil mi?
Neden bunları görmemezlikten geliyorlar? Neden bu ülkenin uluslararası alanda kazandığı her başarının arkasında Galatasaray olduğu gerçeğini konuşmuyorlar? Neden?
Bu ülke milli takımı dünya 3. sü olurken kadro, uefa şampiyonu olan kadronun aynısı değil miydi? Peki Avrupa 3. sü olurken neden kadrosunun yarıdan bir fazlası o sene ŞLiginde çeyrek final oynamış Fenerbahçe’den değil de arkasından nal toplatılan Galatasaray’dandı? (Sevilla maçlarını nasıl oynadılar acaba!?)
Yıllarca Avrupa’da şamar oğlanı gibi tokatlanan bu müfteriler, Galatasaray’ın; (biraz amiyane olacak ama layıklarıdır) -kanırta kanırta- aldığı galibiyetlerle nihayet 100 yıl sonra UEFA tarafından adam yerine konmak zorunda kalmadılar mı? Ve bu sayede adam gibi yönetilen maçlarında hiç değilse birkaç Avrupa zafercikleri olmadı mı?
UEFA kupasına giden yolda, şampiyonlar liginden, bizzat UEFA’nın önyargılı ve -Türk futboluna tepeden bakan- kibirli hakemlerince tekme tokat atıldığımızı bu koca kafalılara bu vesile ile bir kez daha hatırlatmak isterim…
Ve bunlar için Türk futboluna -AÇIK ARA EN KRAL DÖNEMİNİ- yaşatan Ulusoy federasyonu LANETLİ bir federasyon. İyi ama NEDEN?
Bu soruları bizlerin değil “onların” sormaları gerekir. Hakan Şükür’ün mesela, Hakan Ünsal’ın, Ümit Aktan’ın ya da… Ya da kendine “Galatasaraylıyım” diyerek “Galatasaray yorumcusu” olmakla milyoner olan köşe yazarı ya da yorumcuların yani! Ama onlar sormuyor, onlar konuşmuyor, konuşunca da hep karşı tarafta duruyorlar. İyi ama NEDEN?
Bunları sormak bizlerden önce Galatasaray ile abad olmuş “onlara” düşer elbette. Sormuyorlarsa “Onlar” utansın!!
Evet ne diyorduk fark yedi… Bu süne zararlıları bizden hem de tam 100 yıl fark yedi... İçlerindeki erik kurusu da işte bu yüzden... Öyle olmasa, şikeye örnek teşkil etmesi için Galatasaray’ın bir Avrupa zaferini seçerler miydi?
O kadar doluyum ki… En başında söyleyeceğim şey işte yine sona kaldı!
Yani ben diyorum ki; Üfürmesinler! Harbi olsunlar, delikanlı olsunlar! Pisliklerini başkalarına bulaştırmak onları temizlemez! Emenikelerle, culioları aynı kefede tartmalardan bir netice çıkmaz. Tıpkı nereye harcandığı belgeli ama -makbuzu kayıp- 1 milyondan bir şey çıkmayacağı gibi! (bu da olsa olsa mali bir kusur olur)
Gerçekleri tarih yazmıştır… Ve tarih orada orta yerde durmaktadır. Onları mahkemeler aklasa da vicdanlar çoktan mahkum etmiştir… Sahada şike yok diyenlere de biz ancak malum yerlerimizle katıla katıla güleriz… Eğer geçen sezon sahada şike yoktuysa yeryüzünde şike diye bir şey de yoktur…
Onlar gözlerini kapatınca güneş doğmuyor sanıyorlar. Oysa güneş bu yarasalara inat her sabah doğuyor. Alemi kör, bizleri ahmak sanıyorlar. Oysa kör de ahmak da onlar…
Bu ligin en değerli markasına fütursuzca sataşanlar, şunu unutmasınlar ki; bu marka olmasaydı Avrupa’da Türk Futbolu diye bir şey de olmazdı! (bir tane delikanlı çıksın da buna itiraz etsin bakalım!)
Annelerinin liginde digitürkten gelecek cukkaların hesabıyla yanıp tutuşanların, “Avrupa kupalarına da, birkaç yıl katılmayalım caaanım ne olacağhhh” diyebilecek derecede hezeyan girdabına yuvarlanmış -taşralı maymunların- (yalı çocukları onlara çok lüks bir tanımlama!) Türk futbolu adına aldıkları ya da alacakları kararlar, aydınlık bir gelecek vaad ediyor olabilir mi?
Üzerimize oynanan oyunları ve tutmasa da iz bırakması için sıçratılan çamurları görüyor ve diyoruz ki;
Galatasaray’ın tarihi sizin her şeyinizden daha büyüktür…
Hileleriniz ve tuzaklarınızdan da, satılmış kalemleriniz ve paralı hokkabazlarınızdan da, suçunu örtbas etmeye çalıştığınız kutsal çetecilerinizden de… Haddinizi bilin, oturun oturduğunuz yerde!
Her şeyinizle bir oldunuz ve biz tek… Fark yediniz işte…
Çatlasanız da, patlasanız da, kahrolsanız da
FARK YEDİ... HEM DE TAM 100 YIL…