27
2012
Birinci resimde Beşiktaşlı oyuncunun duruş pozisyonuna iyi bakalım. Oyuncunun yer ile açısı neredeyse 45 derece! Bu onun vucut eğiminin neredeyse %45 olduğu anlamına gelir. O pozisyona gelmiş bir oyuncu daha fazla ayakta durabilir mi? Kalkın ayağa ve aynen resimdeki Beşiktaşlı gibi bir ayağınızın parmak ucunda vücudunuz da neredeyse %45 eğimli iken ayakta durmaya çalışın. Bence boşuna uğraşmayın çünkü eşyanın tabiatına aykırı. O adam düşecek. Bu açık.
Aynı pozisyonda, Burağa bakalım bir de; Topa bakıyor ve rakibi ile hiçbir ilgisi yok. Top ona doğru geliyor. Yani avantaj onda. İki adım sonra kaleci ile burun buruna gelecek.
Şimdi hareketin devamına bakalım. İkinci resme bakın. Burak aynen dediğim gibi topa yetişmek için yerdeki ayağından güç alarak diğer ayağını koşu mesafesine uzatıyor. Ve işte ne oluyorsa o sırada oluyor. Artık -ayakta durması imkansız bir şekilde- eğik Beşiktaşlı oyuncunun, ayağını düşmemek için koyması gereken yer, Burağın yerdeki ayağının en az yarım metre daha ilerisi. Çünkü bir insan %45 eğimli bir halde iken boyu ve cüssesi ile orantılı olarak en az bir metrelik bir adım ile ayakta durabilir. Bunu matematiksel olarak da size ispat edebilirim.
Şimdi, iki resme dikkatlice bakarsanız, Beşiktaşlı oyuncunun saliseler içinde bir karar vermek zorunda olduğunu ve düşmemek için bir adım atması gerektiğini rahatlıkla görebilirsiniz. Adımı atacağı yerde, Burağın ayağını fark ediyor ama yapacak hiçbir şeyi yok. Gayriihtyari bir şekilde hareketli ayağını ileriye atarak Burağın ayağına basabileceği en az mesafeye ayağını uzatıyor ve o mesafe onu kurtarmayacağı için de paldır küldür Burağı da indirerek düşüyor. Pozisyon; fizikten birazcık anlayan herkesin de çok rahatlıkla süzebileceği gibi açık bir faul.
Asıl soru ise bu faul nerede yapılıyor? Burağın yerdeki ayağı ceza sahasının dışında. Fakat kalçası ve vücudunun ön tarafı ceza alanı çizgisinin tam üstünde… Dolayısı ile pozisyon içerde değerlendirilmeli ve karar penaltı olmalıdır. Ayrıca faule sebebiyet veren oyuncu en azından sarı kart ile cezalandırılmalıdır. Burada sarı kart çıkarılmamıştır.
Tam bu noktada asıl sorulması gereken soru şudur. Yayınları 24 küsur kamera ile çeken ve bununla her fırsatta övünen yayıncı kuruluş, bu pozisyonun çok net bir şekilde penaltı olduğunu ispatlayacak görüntüleri neden gizliyor? Mesela bu görüntülerin hiç birinde Burağın yerdeki ayağı neden görünmüyor? Rakibin, Burağın yerdeki ayağına bastığı anın görüntüsünün yayıncı kuruluşun elinde olmaması mümkün mü? Bu görüntüleri kırk defa izledim ve hiç birinde yerdeki ayakları göremedim! Oysa ki ikinci resimdeki pozisyonda eğer görüntü yerden verilse herkes sözlerinden utanacak! Ama nedense bu görüntüler ortalıkta yok… Sahi sizce neden yok?
Şimdi gelelim ikinci pozisyona… Dakika 70 ya da 75 civarı. Sağdan içeriye harika bir orta kesiliyor, gelen top kafayla Emre Çolağa volelik oluyor. Emre o güzel vuruşlarından birisini yapıyor. Top Cenkin bakışları arasında 90 tabir edilen yere doğru giderken, pozisyonun yavaşlatılmış çekiminde -Cenkin topun tam tersi istikamete hareketlendiği- görülüyor. Yani top kaleye gitse kesinlikle gol... Fakat Hilbert, güya vucuduna yapıştırdığı elinin direseği ile fotoğraftan da çok net anlaşılacağı üzere topu bloke ediyor. Pozisyon geçince de yaptığı ilk şey büyük bir korku ile hakemi süzmek... Tıpkı Mehmet Topal gibi… Bu pozisyona itirazı olan var mı? Peki bu pozisyon tartışıldı mı? Hayır! Üstünkörü geçiştirildi! Pozisyonun kahramanı olan Hilbertin daha önce bir sarı kartı da var. Dakika 75 ve Beşiktaş 10 kişi. Nasıl adil mi? Yeterince ahlaklı mı? Çok mu utanç verici?
Sıra üçüncü ve son resimde:
Henüz oyunun çok başlarında, Hamite ceza alanı içinde kaleci tarafından yapılan bir hareket var. Bu hareket yeterli şiddette olmayabilir. Ya da belki de Hamit ellerini abartılı bir şekilde açarak düştüğü için hakeme inandırıcı gelmemiş olabilir. Ama bir gerçek var ortada. Cenk hatalı çıkıyor ve Hamite teması kural dışı. Top kurtulmuş, Cenkin topa en ufak bir teması yok ve kale boş! Bu konu yeterince tartışıldı mı? Hayır! Neden tartışılsın ki? Burağı asıp kesmek onların daha çok işine gelir elbette! Dakika 20 bile değilken, 10 kişi kalacak bir takım düşünün… Elbette, bu pozisyon sabaha kadar tartışılacak pozisyonlardan birisiydi. Ama yine elbette Galatasaray aleyhine olan pozisyonların tartışılması tercih edildi, emek işçisi ve namus abidesi onurlu(!) medyamızca! Sahi sizce neden?
Bu maç o kadar trajik, o kadar dramatik ve o kadar komik gerçekleri bir kez daha su yüzüne çıkardı ki...
Söz konusu Galatasaray olunca, "vurun abalıya" nefretindeki medya maymunları, ahlak ve etik abidesi kesilen zavallılar ordusu, bir kez daha ne kadar iki yüzlü birer şeytan oldukları malumunu ilam ettiler…
Burağa futbolcu demeye dili varmayıp utanan şeytan beyler, kale çizgisinin 2 metre içinden topu uzaklaştırıp bir de pozisyona eliyle koluyla gol değildi diye itiraz eden 8 numaralı Beşiktaşlı arkadaşımızın ahlakı ve onuru hakkında sessiz kalmayı tercih ettiler yine! Gerçi biz kendilerine bu tavırları çok yakıştırıyoruz. Onlar bu siyah elbiseleri giymeye devam etsinler.
Hakeme, pozisyon itirazını yakasına yapışıp ittirip kaktırarak, eline koluna vurarak ve yüzüne karşı bağırıp çağırarak dile getiren Toraman beyleri ise ne duyan oldu, ne de gören! Haksız yere gördüğü kırmızıdan sonra Enginin yaptığı itiraza 11 maç reva gören EMEK HIRSIZLARI, eğer İnönüde ve kadıköyde hakemi tartaklamak serbestse bunu da kamuoyu ile paylaşmalılar!
Üç resimde size derbiyi özetlemeye çalıştım. Bu vesile ile gaza gelerek takımına herkesten daha acımasız yaklaşan bazı taraftarlarımızı sağduyulu olmaya ve sakinleştikten sonra yorumlar yazmaya davet ediyorum. Kaldı ki unutmasınlar ki; dün geceki maçın mutlak ve tek hakimi istatistiklere de yansıdığı şekli ile kendi takımlarıdır.
Bir takım, bir derbi maçta rakibinden 2 misli daha fazla pas yapıp rakibinin 2 misli topa sahip oluyorsa ve 3 kez -hem de her takımı yerle bir edecek hatalar silsilesi- ile geriye düşüp yine de ayakta kalmayı beceriyorsa, o takıma karşı en azından birazcık daha saygılı olmak, taraftar olmayı bırakın bir sporsever olmanın asgari lüzumudur…
Bu arada yine istatistiklere yansıyan ve hakemin evsahibi lehine kullandığı taktir haklarını açıkça belgeleyen şu durumu da tespit etmek önemlidir; 450 adet pas yapıp %61 ile topa sahip olmuş bir takım, dün gece yalnızca 16 faul kazanabildi! Hiçbir şey yapmadan sadece Galatasarayın hataları ile maçta tutunabilen rakip ise 23 adet…
Toramanla Aydının son saniyedeki ikili mücadelesinde, aptalca faul uydurup atağı kesen ve Galatasarayı muhtemel bir galibiyetten eden hakemin, dün gece sahada yaptığı tek doğru iş penaltı düdüğünü üfleyebilmesiydi…
Bizler azizin uşağı olmuş medyanın ve onun sözde spor yazarlarının laflarına itibar etmek yerine, gözlerimizin önünde cereyan eden yeni tiyatronun farkında olmalıyız sevgili Galatasaraylılar.
2 haftada, yine haram 6 puanla yola çıkanların; ahlak, namus, onur, hak, hukuk, emek gibi kavramları ağızlarına alıyor olmaları ise şeytanın imandan bahsetmesinden farksızdır…
Not: Bu hengamede güme giden "bu haber medyada yok" başlıklı yazımı da lütfen mutlaka okuyun...
Selam ve sevgilerimle
Cenk Ayağ