Dünkü maçın kader anı 54. dakikada Mustafa Sarp'ın attığı beraberlik golüydü. Ben bu golü Galatasaray için bir milat olarak değerlendiriyorum. Çünkü Sarp, o pozisyonda topu ağlara göndermeseydi, belki yine maçın ilerleyen dakikalarında hem Sercan, hem de Elmander oyuna dahil olacaktı, fakat 4-3-3 düzeni korunmuş olarak gerçekleşecekti tüm bu değişiklikler...

Mustafa skoru eşitledikten sonra Terim de Elmander'i oyuna alarak çift forvete döndü. Böylece 2 yıldan beri 4-3-3 oynayan bu takım hücumda yeterli çoğalmayı sağlayamazken, sistem değişikliğiyle beraber yay önünde çoğalarak maçı döndürdü. İşin ilginç tarafı ise Galatasaray'ın 4-4-2'yi iki yıl boyunca değil, iki yıldan sonra ilk defa ve üstelik sadece 35 dakika oynamış olmasıydı.

Bu tabloyu en iyi rahmetli Sadri Alışık açıklar sanırım;

''Bu da mı gol değil, söyleyin bana Hakim Bey, bu da mı gol değil, bu da mı gol değil be...''

Evet, dün akşam Galatasaray'ın çift forvete dönmesi bir ''gol'' dü arkadaşlar.

Bundan sonra Fatih Terim maça 4-4-2 ile mi başlar, yoksa 4-3-3 ile başlayıp olumsuz bir tablo ortaya çıktıktan sonra mı 4-4-2'ye döner, orası bilinmez. Ancak ben yine de Terim'in 4-3-3'ten vazgeçmeyeceğini tahmin ediyorum. Aksi halde 3 aylık hazırlık kampında verdiği bütün emekler boşa gidecek ve hazırlık maçlarında Galatasaray'ı sürekli 4-3-3 oynattığı halde 4-4-2'ye geçerse de kendisini inkar etmiş olacaktır.

İşte bizim asıl üzerinde durmamız gereken nokta bu; Fatih Terim, Sarp'ın golünden sonra Galatasaray'ı hücumda çoğaltacak asıl ilacın çift forvet olduğunu gördükten sonra, kimi tercih edecek? Galatasaray'ı mı, yoksa kendisini mi? Ya da daha net bir ifadeyle şöyle de diyebiliriz buna; Çift forvet gerçeğine rağmen kendi egosu mu daha ağır basacak, yoksa Galatasaray'ın arması ve onun geleceği mi?

Eğer 3 gün sonra Karabük maçında sahaya tek forvetle çıkarsak, o halde Fatih Terim de bize şöyle demiş olacak;

''Ben ne verdiğim emekleri inkar ederim, ne de kendimi inkar ederim. Ben bu takımı 4-3-3 oynatacağım ve işim belki biraz zor olsa da sonunda başaracağım''

Çift forvetle maça başlandığı takdirde ise bize şöyle seslenecek Fatih Hoca;

''Ben Galatasaray uğruna kendimi 2. plana atarım. Evet, belki biraz geç oldu, 3 aydan beri verdiğim emekler boşa gitti fakat sonuçta öğrenmenin yaşı yoktur ve ben de bir insanım. Galatasaray'ın en büyük ilacının 4-4-2 olduğunu anladım ve bundan sonra da onu uygulatacağım.''

Bu durumu daha net anlatabilmem için gelin sizle bir oyun oynayalım ve hep beraber bir zar atalım yeşil çimlerin üzerine... Oyunun adı da ''tek mi, çift mi'' olsun.

Oyunun kuralı ise son derece basit... Eğer tek gelirse, önce Terim sonra da Galatasaray kaybedecek. Çift geldiği takdirde ise ilk önce Galatasaray sonra da Terim kazanacaktır.

Yazımı burada sonlandırmak istiyorum. Aslında teknik detaylara da değinmek isterdim fakat henüz erken. Ben bu konuyu daha anlamlı olması bakımından Karabük maçından sonra ele alacağım. Çünkü nasıl ki Mustafa Sarp'ın o golü, Fatih Terim'in gerçekleri görebilmesi adına bir ''erken uyarı''' niteliğindeyse, Karabük maçı da önümüzdeki koca sezonun küçük bir özetini yansıtacak bir ''milat'' niteliğindedir benim için... Bu maçta fasulyenin faydalarından, ''ak mı, kara mı'' ya kadar her şey belli olacak...

Neyse... Biz oyunumuza kaldığımız yerden devam edelim. Hazır mısınız?

Tek mi, çift mi?

Söyleyin bana arkadaşlar, yoksa yine mi gol değil... Yoksa... Yoksa bu da mı gol değil be... :)

Sevgiler...