06
2011
Şaibe karışmış bu ligde, bu sezon bizi koca belirsizlikler bekliyor. Fenerbahçe, Sivasspor ve Beşiktaş'ın maçları sezon sonunda ya da öncesi geçerli sayılacak mı, yoksa diğer takımlar bu kulüplere karşı 3-0 hükmen galip mi gelecek, henüz bilinmiyor. Kulüpler Birliği'nin baskısı yasayı değiştirecek mi, küme düşme ortadan kalkacak ya da sadece puanlar mı silinecek, hiç bir şey net değil...
Ünal Aysal'ın sezon başında ''Bu lig şaibeyle başlamamalı'' mesajı, her geçen gün daha kuvvetli bir tokat atıyor muhataplarına...
Yayıncı kuruluş sürekli gündem değiştirip, Türk futbolunu bekleyen gerçekleri görmezden gelerek, taraftarları futbol odaklı heyecanın içine çekmek istiyor; ancak futbolu temizlemeden futboldan konuşmak, futbolun güzelliklerinden bahsetmek, motoru tekleyen bir arabanın kaportasını yenilemek gibi bir şey olsa gerek...
Federasyon'un insanlarla dalga geçer gibi birbirinden tutarsızca yapmış olduğu açıklamalar, icraatlarının yanında sinek vızıltısı gibi kalıyor adeta... Türk futbolu kaosta, heleyse Türk Milli Takımı'nın durumu ortadayken, yabancı sınırının 6 + 2 + sonsuz'a çevrilmesi şaka gibi... Bu kararın akabinde, Hüsnü Güreli'nin ''Beşiktaş'ı kurtardık'' açıklamasına rağmen bu kurumun hiç bir şekilde denetlenmemesi ise akıl alacak gibi değil. Başta ete süte bulaşmayan Suat Kılıç olmak üzere, tüm devleti kınıyorum.
Siz, Futbol Federasyonu'nu denetlemeden, Türk Futbolu'nu temizleyemezsiniz. Öyle edebiyat yapıp, uzun cümleler kurmadan önce ilk önce bunu aklınıza sokmanız gerekiyor...
Başkanları tutuklanmışken bile en ufak bir imada bulunmayan Federasyon Başkanı, konu Galatasaray olunca asılsız bir iddiaya rağmen ''gerekiyorsa kupalarını ellerinden alırız'' diyebiliyorsa ve bu koskocaman ülkede yetkili tek bir Allah'ın kulu bile bunun hesabını soramıyorsa, o zaman ben topunuzun topuğuna su tabancası sıkayım arkadaş...
Hakemler bizi lime lime doğrarken Fatih Terim Adanalı gibi davranmasa, Ali Dürüst aba altından sopa göstermeseydi, o zaman görürdük bu iki haftadaki adaletli yönetimi...
Üzerimize oyunlar oynanıyor. Bizim dürüst ve temiz oluşumuzu hazmedemiyorlar. Bu pisliğe batırılıp çıkarılmış ligde, almış oldukları her kararla da bu düşüncelerini resmen ispatlıyorlar.
Fenerbahçe Manisa'ya karşı seyircisiz oynama cezası almışken, maçtan 3 gün önce kadın ve çocukların stattaki yerlerini alabilecekleri duyuruldu. El insaf... Bu yeni uygulama için 3 gün sonrasının suyu mu çıktı? O halde eski hükümle verilmiş her ceza öncesi, yeni bir kanun çıkartalım. Oh ne ala ne ala... Hepinizin şarap çanağına turp sıkayım...
Bir kere de bizim lehimize bir karar alınmaz. Hoş, böyle bir şeyi isteyen de yok ama bunu da tarih yazmaz zaten...
Peki tarih neyi yazar? MHK Başkanı'nın iki kırmızı kartı hatalı bulmasına rağmen PFDK'nın bu durumu kaideye almamasını yazar. Çünkü konunun teması Galatasaray'dır.
Trabzon Lille ile oynarken, UEFA statüsünü bahane edip, aynı gün Galatasaray'ın kendi sahasındaki Fenerbahçe maçının 19.30'a alınmasını yazar... Yahu hem Galatasaray hem de Fenerbahçe Avrupa'da yokken, maçı bir gün sonraya, Perşembe gününe almamak niye? Hafta içi İstanbul trafiğinde Galatasaraylılar, iş çıkışı maça yetişemesin diye mi? Yazıklar olsun. Topunuzun kalıbına tam vole vurayım emi...
Galatasaray'ın erken uyarısında ne kadar haklı olduğu ortaya çıkınca, tıpkı İlhan Cavcav ve İbrahim Kızıl'ın dut yemiş bülbüle dönmesi gibi, Federasyon da daha önce ''tarihe not düşeriz...'' dizeleriyle Galatasaray'la söz dalaşına girip, bu camiaya aşık atmaya çalışmışken, şimdi de süt dökmüş kediye döndü. Zaten sırf bu yüzden böyle ince ayarlarla bizden intikam alma peşindeler...
Büyük ayarı ise hepimiz biliyoruz: Play-off...
Bu sistemin çarpıklığını ve adaletsizliği bir yana, hiçbirimiz enayi değiliz; içeriğindeki muhtevayı ve gizli planları da çok çok iyi biliyoruz.
Ola ki küme düşme puan silmeye dönüşür umuduyla Fenerbahçe'yi ilk dörde sokma hevesindeler. Eğer iş bu noktaya gelirse, sezon sonunda bakacaklar Fenerbahçe'nin kaç puanı eksilirse ilk dörtte kalır, ona göre puan silecekler. Çünkü ligin 8. haftasında Play-off sistemini tekrar düzenleyen bir kurum, emin olun ki sezon sonunda bunu da yapar. İşin enteresan tarafı ise tüm bunları yaparken kesinlikle denetlenmeyecek, hesap vermeyecek olmasıdır.
Suat Kılıç tüm bunları görmezlikten gelerek edebiyat yapmaya devam etsin hala...
Başta Futbol Federasyonu'nu denetlemeyen devlet olmak üzere, Futbol Federasyonu'nu, Mehmet Ali Aydınlar'ı, Hüsnü Güreli'yi, Kulüpler Birliğini, İlhan Cavcav'ı, İbrahim Kızıl'ı, yayıncı kuruluşun spikerleri dahil olmak üzere yayıncı kuruluşu ve son olarak da bu kaos döneminin konu mankeni konumundaki Suat Kılıç'ın bizzat kendisini kınıyorum.
Ya adam gibi yapın işinizi ya da yapamıyorsanız çektirin gidin nereye kadar gidecekseniz. Galatasaray armasının büyüklüğünü, haysiyetini, şerefini bir gün hepiniz anlayacaksınız. Lakin bunu anladığınızda siz hala görevinizin başında olur musunuz, işte orası tartışılır.
Eğer ben bu bayram günü Muslera'nın kurtarışının, Elmander'in çabasının ya da Semih, Ayhan ve Eboue'nin yükselen performanslarının yerine, tüm bunları konuşuyorsam; bunun sorumlusu ben değilim, sizsiniz. Futboluma leke bulaştı, siz buna kayıtsız kaldınız. Fakat bu da yetmezmiş gibi bir de Galatasaray'ı sindirmeye kalkıştınız. İşte en büyük yanlışı da burada yaptınız zaten... Bunun bedelini bir gün mutlaka ödeyecek, yapmış olduğunuz bu kahpeliğin, bu kalleşliğin cezasını bir gün mutlaka çekeceksiniz. Zira henüz kiminle muhatap olduğunuzun farkında değilsiniz hiçbiriniz...
Dosyaların henüz açılıp kamuoyu ile paylaşılmadığı, bu yüzden de henüz ortaya çıkmayan bir sürü entrika ve yalanların döndüğü Türk Futbolu'nda gelin biraz da sözü doğrulara bırakalım. Zira hepimizin yalan söylemeyeceğinden emin olduğu ve sözüne güvendiği birisi var: Matematik...
Galatasaray diyelim ki 34 maçın sonunda en yakın rakibine 6 puan fark attı. Play-off'ta bu fark 3 puana düşecektir. Yani 34 haftanın sonunda bu 3 puanlık farkı yakalayabilmemiz için rakibe göre her rakipten 3/34 = 0.088235... puan fazla almamız gerekecektir. Peki ya normal sezonu 6 puan farkla değil de 1 puan farkla bitirseydik ne olurdu?
0.088235... /6 = 0.014705...
Yani rakibe göre, her rakipten 0.014705 puan fazla almış olurduk. Dolayısıyla her maçtaki emeğimizin, alın terimizin ortalaması, işte bu kadar puan farkı olurdu.
Tekrar normal sezonu 6 puan farkla bitirmiş gibi düşünelim... Bu puan play-off'ta 3'e düşeceğinden, play-off'un ilk maçında da en yakın rakibimize yenilirsek puanlar eşitlenmiş olacaktır. Böylece 34 maçın sonunda kazanılmış olan 6 puan fark, play-off'taki tek maçla birlikte kapanacaktır. Dolayısıyla sezonu 6 puan farkla bitirdiğimiz takdirde, play-off'ta oynanan herhangi bir maç, normal sezondaki herhangi bir maçtan tam 34 kat değerli olacaktır. Peki ya normal sezonu 6 puanla değil de sadece 1 puan farkla tamamlamış olsaydık?
34 kere 6 = 204
Play-off'ta oynanacak herhangi bir maç, normal sezondaki herhangi bir maçtan tam 204 kat daha değerli olmuş olacaktı. Aynı işlemin sağlamasını yaptığımızda da yani play-off'ta alınacak 3 puanı 0.014705...'e böldüğümüzde sonuç yine 204 çıkacaktır. Hocam, biz gazozuna oynuyoruz be...
Bu şartlar altında ben ne Elmander'in kaçırdığı gollere yanarım, ne Fenerbahçe yenilmişken, ''Tüh be keşke 3 puan alsaydık'' diye iç çekerim, ne de Riera'nın performansına dem vurar, uyum problemini sorgularım arkadaş...
Bir tutamlık futbol zevkimin içine eden, bunlara seyirci kalan ve bu asırlık camianın onur, haysiyet ve şerefinin altında ezilerek bu temizliği ve paklığı hazmedemeyen, kirli emellerinin içine bizi de çekmek isteyen; bizim zarar görmemizi arzulayan kim varsa, topunun ense kökünü kazıyayım. Röveşata çekeyim bilmem nerelerine...
Reziller, haysiyetsizler... Eğer birazcık olsun adamsanız, kendinizden utanmalısınız. Suratınıza baktığınız her anda, aynadaki siluetinize tükürmelisiniz... Türk Futbolu'nu katlettiniz, cenazesini kılıp toprağa gömdünüz; bayramınız kutlu olsun...
Mersin İdman Yurdu maçının önemi, play-off'taki maçın 1/204'te biri olacaksa eğer, bu durum Galatasaray'la dalga geçmek demektir. Fenerbahçe'yi kurtarma operasyonu bu kadar alın terimizi adeta ''yok'' sayacaksa, Aykut Kocaman da lütfen bundan sonra o ''alın teri'' lafını lügatından çıkartsın...
Bu yüzden tüm bu senaryolara üzülün, iç çekin ama kaybedilen bu iki puana hiç üzülüp dertlenmeyin derim ben... Çünkü bu ney düğü belirsiz ligde gazozuna oynuyoruz arkadaşlar, gazozuna..!
İyi bayramlar...