30
2011
Saçları biraz uzun ve dalgalı olsaydı hem alnının köşelerinde açılan boşlukları doldurabilir, hem de Hollandalı Dirk Kuyt'a daha çok benzeyebilirdi. Ancak genç Semih'in idolü Kuyt'tan ziyade kendi mevkisinin oyuncusu olan bir başka Hollandalı Stam olsa gerek... Ki zaten yüz hatları da Stam'a daha yakın duruyor. Her ne kadar cüssesi Stam kadar iri olmasa da Semih henüz 20 yaşında. Dolayısıyla kendisini 2-3 yıla kadar biraz daha toparlayabilirse, o zaman bu çelimsiz vücut o 1.90'lık boyla beraber dengelenmiş olur.
Semih, Stam'ı gerçekten bir idol olarak alıyor mu onu bilemem. Ancak bana Stam'ı andırıyor oluşu sadece fiziksel ya da yüz çizgileri itibariyle değil, bir o kadar da özellik itibariyledir. Bunu kendisini büyük beklenti içine sokup sonradan hayal kırıklığına uğrama kaygısıyla söylemiyorum; çünkü bir gerçek var ki, Semih tıpkı Stam gibi basit oynuyor...
Futbolda bir stoperin basit oynaması ise ''topu oyuna iyi sokması'' anlamına gelir. Bunun için de ekstra bir yetenek ya da olağanüstü pas atma becerisi falan gerekmez. Bir stoperden beklenen 50 metre uzağa final pası atması da değildir. Top bir stoperin ayağındayken ondan beklenen; topu rakibe atmaması, oyunun temposunu hızlandırabilmek adına en kısa sürece topu ayağından çıkartması ve bunu yaparken de alternatifler arasındaki en doğru tercihi görebilmesidir. Jaap Stam'ın kendisine has birçok üstün özelliği olduğu için bu en temel özelliği göze batmıyor, aradan sıyrılmıyordu...
Stam güçlü fiziği sayesinde rakiplerine karşı öyle bir üstünlük kurardı ki, bütün yıkıcı forvetler sahadan kaybolur, hızlı forvetler ise kısa mesafedeki çevikliğine yenik düşerlerdi. Sırf güçlü ve çevik olmasından dolayı yanlış pozisyon alsa da açıklarını kapatabilecekken, Stam doğru pozisyonu da alırdı. Belki Pique kadar bireysel yeteneğe sahip değildi ama rakibini geçmek isteyince topu kaptırmazdı. Çünkü Stam'ın ayağından o topu almak her babayiğidin harcı değildi. Zira Stam'la ilk kez tanışma şanssızlığını yaşayan bir forvet, maç esnasında 2. kez kendisiyle karşılaşınca darbe yememek adına uzaktan dövüşürdü. Bir dönem sağ bek oynamasının en önemli sırrı da işte Stam'ın bu özelliğinde yatıyordu. Ancak göbekte oynadığında hiç maceraya girmez son derece basit oynardı Stam...
Bugün Semih için bir milat olabilir. Zira Gökhan ve Servet'in yokluğunda Ujfalusi'nin partneri olabilecek 4. ve son ana stoper Semih'ten başkası değildir. Ancak ne var ki Hakan, Ceyhun ve Eboue'nin birden fazla mevkide görev alabiliyor olmaları şu aşamada Semih'in önünü tıkıyor. Bu yüzden Semih'in oynayabilmesi için göbekte forma giyebilecek en az 5 futbolcunun aynı anda sakat ya da cezalı olmaları gerekiyor ki, bu da pratikte eşzamanlı bir tesadüfü gerektirir; gerçekleşmesi çok az bir ihtimaldir.
Dolayısıyla genç Semih bir yıl daha yaşlanacak, alnı daha da açılacak böylece... Belki ertesi sene yine aynı döngü gerçekleşecek, ondan sonraki sene de...
Semih Kaya'nın kaderi Semih Şentürk'e benzer mi işte bunun cevabı bugün netleşecek. Eğer Ujfaluji'nin yanında Hakan, Ceyhun ya da Eboue yer alırsa Semih için bu yıl biter. Antrenmanlardaki bütün şevki kaçar ve bir daha hiç bir zaman da hocasının kendisine forma vermeyeceğini düşünür. Sadece Semih'in bir yılını değil, Semih'in kendisini bile kaybedebilirsiniz. Çünkü 20 yaşındaki bir stoperin mental gelişiminin bir yıl durması o kadar tehlikelidir ki, bunun telafisi pek mümkün değildir. En iyi ihtimalle ise en az 3 yıllık bir periyodu gerektirir.
Fakat Fatih Terim sezon başında Anıl Dilaver'i gönderirken, Semih'i kadroda tutmuşsa bir bildiği vardır elbette. Kim bilir belki de bir sürpriz yaparak herkesi şaşırtır Fatih Hoca... Bugün eğer Semih sahaya sürülürse isterse kendi kalesine 3 tane gol atsın, benim için Fatih Terim 100 üzerinden 100 puan alacaktır.
Aksi olduğunda ise Fatih Terim'i suçlayacak değilim. Sonuçta antrenman performanslarını en iyi gören de kendisi... Ancak bu durum Semih'in iç hesaplaşmasını engelleyemez. Çünkü Semih sahaya çıkmadığı takdirde diyecektir ki;
''Hocam Servet ve Gökhan abilerim yokken bile beni oynatmadın. Onlar döndükten sonra oynayabilmem ise zaten imkansız. Peki ben ne zaman oynayacağım? Anlaşılıyor ki beni düşünmüyorsun. O halde tıpkı Anıl Dilaver gibi benim önümü açsaydın da bir yılım boşa heba olmasaydı...''
İşte Fatih Terim'in bu içsel serzenişe vereceği bir cevap bana kalırsa yoktur. Genç Semih kaybedecekse Kayseri maçında kaybetsin, zira bunun telafisi vardır. Bu şartlar altında oynamadığı takdirde ise genç Stam'ın bir daha kazanılması çok ama çok zor olabilir, olacaktır...
Hani reklam filminde vardı ya ''halden anlamak'' diye... İşte tam da öyle bir durum bu. Çünkü çok açık ki, sırasını bekleyen bir futbolcunun sırası geldiğinde, o formayı başkasına verirsen, o futbolcuyu da kaybedersin...
Aynı durum Yekta için de geçerli... Zaten Yekta'nın içsel serzenişi, Antalya maçında kendisinin yerine, defalarca denenen Aydın'ın tercih edilmesiyle dışa vurmuştu.
''Engin yoksa, Eboue değil ben oynamalıyım'' diyen Emre Çolak da haklı serzenişinde...
Fatih Terim nasıl Servet düzeldikten sonra bile o formayı Gökhan'dan almadıysa, bu gibi ayrıntıları ve hassasiyetleri sadece belli futbolculara değil, bütün takım üzerinde de uygulamalı. En azından futbolcular kimin yedekleri olup olmadıklarını artık bilmeliler. Aksi halde her eksik futbolcunun yerine Eboue ve Hakan oynayacaksa o zaman diğer futbolculara da haksızlık yapılmış olunur.
Fakat öyle ya da böyle, Fatih Terim bir şey yapıyorsa bir bildiği vardır elbette... Belki de şu aşamada ilk temel düşüncesi sadece 3 puan ve sonuç üzerine kuruludur. Takım kazanmayı alışkanlık haline getirdiğinde ise her şey adım adım uygulanacaktır belki de...
Belki de Semih'le açık açık konuşmuş ve ona umut aşılamıştır Fatih Terim... Kayseri gibi kritik bir deplasmanda harcanır endişesiyle sahaya sürmemiş de olabilir. Onu sahaya sürerek ona tam güvendiğini ve ne pahasına olursa olsun onun arkasında duracağını kendisine belli etmek istemiş de olabilir.
Kim bilir belki de her şeyin bir zamanı vardır düşüncesiyle Stam'ı ileriki maçlara saklıyordur Fatih Hoca... Mesela Kayseri maçında değil de, şampiyonluk maçında parlamasını, öne çıkmasını istiyordur...
Sevgiler...