Futbolda dinamiz nedir? İspanya ile İngiltere arasındaki farktır dinamizm. Ya da Barcelona ile Real Madrid arasındaki fark da diyebiliriz buna. İspanyol futbolu orta sahada nasıl ayağa pası temsil ederse, İngiliz futbolu da bir o kadar koşu yoluna pasın sembolüdür. Bu açıdan dinamizmi kaba tabirle pasörün topa verdiği açıya göre oyuna hareketlilik kazandırması şeklinde de yorumlayabiliriz. Real Madrid'i diğer bütün İspanyol takımlarından ayıran da budur aslında. Çünkü Mourinho hücumda İngiliz ekolünü benimsemiştir. Koşu yoluna atılan hızlı ve uzun paslar bu farkı en iyi şekilde açıklar.

Fatih Terim'in dinamizmden anladığı ise Sabri. Topyekün bir takımın hareketli bir oyunu benimsemesiyle, hareketliliği sadece tek bir oyuncuya indirgemeye çalışmanın özeti şu: Bütün futbolcular ayağa pas yapsın, oyun monotonlaşınca da takımı koşularıyla ateşleyecek bir Okan Buruk çıksın ortaya...

Yürekli bir cesaretle orta sahadan birisi çıkıp rakip kaleciye kadar 50 m. pres yapınca taraftar canlanıyor. Sabri bir çakmak çakıp bütün stadı yaktığında, bu sinerji sahadaki diğer futbolculara da yansıyor. Kabul edelim biz ancak bu şekilde ateşlendikten sonra yeterli motivasyona ulaşabiliyoruz. Oysa en uçtaki oyuncunun taş çatlasa 20 m. lik presi bizi bu kadar heveslendirmeyecek. İlla birisinin daha arkadan gelmesi gerekiyor ki oyun canlansın, oyuna yürek konulsun, oyun dinamizme kovuşsun...

Her ne kadar saha içi görev dağılımı gereği bu durum bir risk olsa ve profesyonel anlayışla bağdaşmasa da, bunun bir önemi yok bu topraklarda. Bütün stadı futbolcular dahil tek bir yöne odaklamak çok daha önemli çünkü profesyonel anlayıştan. Fatih Terim bu yüzden en doğrusunu yapıyor. Cezayı ise bir gün Sabri'nin boşalttığı yerden birileri keserse, o zaman tekrar tartışırız futboldaki profesyonelliği...

Culio'nun yedek kalması da işte bu profesyonelliğe takılıyor. Çünkü profesyonellik bize fazla geliyor arkadaş. Bunu kabul edelim. Biz amatör ruh istiyoruz. Fatih Terim de bunu biliyor ve bizim kimyamıza uyuyor. Olay bundan ibaret...

Oysa Culio-Melo-Selçuk üçlüsü tadından yenmez derecede özlemini kurduğumuz bir orta saha üçlüsü olabilirdi. Hatta bunlara Yekta ve Emre Çolak'ı da ekleyebiliriz. Ayağa paslarla rakibi geriye püskürtmek, profesyonel baskı ya da önce aklı sonra hareketi öne çıkartan bir anlayış son derece itinayla uygulanabilirdi bu üçlüyle. Ancak oyun monotonlaşınca ne olacak? Takıma kim dinamizm getirecek? işte asıl soru bu.

Cevap ise Sabri. Culio'yu yedek bırakansa işte bu dinamizm engeli...

Fatih Terim oyuna hareketlilik kazandırmak istiyorsa bunu tek bir oyuncuya indirgeyerek değil, bütün takımı topyekün hareketliliğin içine çekerek yapmalı.

Sözgelimi Arda topu illa ayağına mı istiyor? Onun bu huydan vazgeçmesini sağlamalı. Arda sadece dip koşu yaparak değil, dikine koşu yaparak da topu önüne isteyebilmeli artık. Selçuk topu aldığında en fazla 5 m. topu sürdükten sonra durup en uygun arkadaşına pas atmayı mı düşünüyor? O zaman Selçuk'a sadece pas vermeyi değil, önü açık olunca rakip savunmayı delmesini ya da kapalı olsa bile topu dikine sürerek önünü açmayı denemesini de söyleyebilmeli. Kazım ceza sahası dışından kaleyi yoklamayı hiç düşünmüyor mu? Ona biraz Pino'nun egoizmini verebilmeli. Arda merkeze doğru yöneldiğinde H. Balta yeterli bindirmeyi yapamıyorsa, o bölgeyi orta sahadan birisiyle destekleyerek canlılık kazandırabileceğinin farkına varabilmeli ve bunu yapabilecek en iyi oyuncunun da Culio olacağını anlayabilmeli...

Dinamizmi sadece Sabri'nin üzerinden değil, bu gibi ayrıntılarla bütün takıma vermeye çalışırsa Fatih Terim, Galatasaray'ın çok daha göz alıcı bir oyun ortaya koyacağı aşikar. Bu söylediklerimi ağır bir eleştiri olarak algılamanızı istemem. Çünkü amacım kelle almak değil. Bilakis büyük takım gibi oynama hasretimize kavuştuğumuz için Fatih Terim'e teşekkür etmemiz gerektiğine inanıyorum.

Ancak Hamit gibi joker olan Culio'yu hiç düşünmeyişi benim biraz içimi acıtıyor açıkçası. Anlaşılıyor ki, orta sahayı daha çok bu topraklara göre yorumlayacak Fatih hoca. Peki ya sol bek? Orada da dinamizm engeline mi takılacak Culio? Yoksa H. Balta ve Çağlar gibi alternatifsiz beklere mi?

Hayırlı Ramazanlar...