21
2011
Hakemden başlayalım... İlk 10 dakika topun devamlı oyunda kalmasını istedi, hiç zamandan çalmadı; sonrasında verdiği kararlarla ise adeta bir infial yarattı. Abuk sabuk pozisyonlarda hem Beşiktaş'ın hem de Galatasaray'ın aleyhine öylesine fauller çaldı ki, bu ikili mücadelelerin çoğunda rakibe temas bile yoktu. Maçın sık sık durması, sabırlıca ayağa pas yapmak isteyen Galatasaray'ın oyun akıcılığını da doğal olarak etkiledi. Avantaja bırakılacak birçok pozisyona anında müdahale edildi ve böylece tehlikeyle sonuçlanabilecek olgun ataklar da daha başlamadan bilinçlice hakemin düdüğüne takılmış oldu. Cüneyt Çakır Galatasaray'ın bütün maçlarında hep bu taktiği kullanıyor...
Velhasıl Kelam oyunun temposunu düdükleriyle istediği gibi ayarlayan ve maçı bölmekte üstüne olmayan bu hakem, sırf adaletli olabilmek adına yapılan faul sonrası topun özellikle yerinden kullanılmasını isterken; Ujfalusi'nin oyunu başlatması için topu Melo'ya atmasını ''maçın temposuna müdahale etmemek'' adına devam ettirdi. Zaten Ujfalusi de o kadar tecrübesiz ve o kadar saf ki baskı halindeki Melo'ya salla pati bir top atmıştı! Şaka gibi gerçekten... O pozisyonda Querasma, Semih engeline takılmasaydı, hala Beşiktaş'ın verilmeyen golü mü konuşulacaktı doğrusu çok merak ediyorum. Ki ayrıca Almeida'nın şutundan önce hakem düdüğünü çalmasaydı, Muslera da zaten eli belinde armut toplayacaktı değil mi?
Hasan Şaş'ın kafasına 57. dakikada tribünden bir cisim atıldı. Dördüncü hakem bu duruma bizzat şahit oldu. Doğal olarak da orta hakemi uyardı. Ancak Cüneyt Çakır anons yaptırtmadı. Çünkü Hasan Şaş hala yaşıyordu...
Çok merak ediyorum; Real Madrid O. Lyon maçını yönetirken, bir cisim Mourinho'nun yanından teğet geçerek Remi Garde'nin kafatasına isabet etseydi ne olurdu? Olayın kontrol altına alınması adına oyun durdurulup, sahadaki top iki elinin arasına alınır mıydı, alınmaz mıydı?
...Oysaki bu olay biraz sonra yaşanacak hadise öncesi bir kıvılcım niteliğindeydi. Nitekim 62. dakikada bu sefer de Eboue'nin beline içi su dolu, muhtemelen 1/2 litrelik bir pet şişe atıldı. Hakem yine anons yaptırmadı. Çünkü Eboue numara yapıp kafasını tutmuştu. Zaten önemli olan da olayın boyutundan ziyade, futbolcunun bu durum karşısında ne şekilde reaksiyon göstereceğiydi değil mi? Halbuki o şişe Eboue'nin beline değil de son derece hassas bir yer olan beyninin arka bölümüne isabet etse, Eboue de oracıkta yere yığılsaydı...
Dakika 90+2... Eboue taç atışı kullanacak fakat tribünden öylesine bir cisim yağmuru var ki adeta kısa metrajlı bir komedi filmi seyrettiriliyor herkese... Zira Cüneyt Çakır da bu skeci izlemekle meşgul o anda... Eboue de artık hakemin bu vurdumduymazlığına dayanamıyor ve topla beraber sahanın içine hareket ediyor. İşte o anda Cüneyt Çakır belki de maçtaki tek fahiş hatası olan öylesine yanlış bir karara imza atıyor ki; topu eliyle sahaya taşıdığı için Eboue'ye sarı kart göstermesi gerekirken, anons yaptırıyor. Üstelik maçın bitimine 1 dakika kalmışken... Gerçekten şaka gibi.
Sahaya atılan belli başlı cisimleri söylemek gerekirse, 1 litrelik içi su dolu bir pet şişe, bir alkol şişesi (yani cam şişe) bir de siyah bir koltuk... Geri kalanlar ise çakmak falan işte... Çakmaktan kim ölmüş ki?
Bu arada 65. dakikadaki şovla son derece ''duyarlı bir taraftar'' imajı çizen Beşiktaş seyircisi, yabancı madde atılmasına tepki gösteren Engin'in annesine sövüyor. Üstelik maç bitiminde de devam ettiriyor bu nakaratı...
Maç bitiyor, soyunma odasına polis barikatı, sahaya atılan yabancı maddeler ve küfürler eşliğinde, ancak telaşlı bir koşuşturma sonucunda gidebiliyoruz. Bu katmerli yolu kat ederken ise Muslera iki elini yüzüne kalkan yapıyor, Baros yağmurdan çıkıp doluya tutulmuş gibi omuzlarını büküyor... O an Galatasaray futbolcusunun bu vaziyetine şahit olan ben ise sinirimden çıldırıyorum; kahroluyorum; gözümden damla damla yaşlar akıyor içime...
Maçtan sonra Ünal Aysal: ''Sevgiyle ayrılıyoruz... Dostça bir mücadele oldu... Sportmence bir mücadele yaşadık... Güzel maç oldu. Hakikaten hepimiz zevk aldık...''
İnanın ki artık söylenecek kelime bulamıyorum. Hangisine isyan edeyim ben de şaşırdım ki zaten maçın teknik taktiğine girersem iyicene kafayı yiyeceğim...
Ünal Aysal bu açıklamaları yaparken maçtan sonra Mete Düren ise diyor ki;
''Golümüz verilmedi, Necip'in pozisyonunun da penaltı olması gerekirdi.''
Beşiktaş taraftarının sahaya yabancı madde atması üzerine soru soran bir gazeteciye de, ''Bu durum bize yakışmadı, son derece üzgünüz, rakibimizden özür dileriz'' diyeceğine, şu cevabı veriyor Mete Düren:
''Galatasaray formasını üzerinde layıkıyla taşımayan futbolcular var.''
Maçtan sonra Fatih Terim: ''UEFA maçında Beşiktaş'a başarılar diler, Beşiktaş'ın bizi en iyi şekilde temsil etmesini dilerim.''
Maçtan sonra Ünal Aysal: ''Sevgiyle ayrılıyoruz...''
Yok, yok... Arkadaşlar ben gerçekten artık ciddi ciddi kafayı yiyeceğim. Aslında yazacak o kadar çok anekdot var ki bu maça dair... Lakin benim kalemim artık buraya kadar...
.............
NOKTA.