Makale Yaz
Bu haberi yazdır
Hem nankör, hem pişkin...
 Oca
17
 2012

Aslında Mehmet Demirkol'un Arda hakkında yapmış olduğu beni hayal kırıklığına uğratan açıklamalarına rağmen yine de sükunetimi bozmak istemiyordum. Fakat dün akşam Ünal Aysal'ın Arda'ya olan yaklaşımına şahit olunca ben de bu konu üzerine bir yazı yazmaya karar verdim.

Mehmet Demirkol benim son derece beğendiğim, arabesk kültüründen uzak, akılcı ve olayları da genellikle iyi değerlendirebilen bir yorumcudur. Galatasaray Liseli bir Fenerbahçelidir fakat Fenerbahçe sevgisini Rıdvan kadar fanatizm boyutlarına taşımaz. Üstelik Rıdvan gibi bilgileri hazır alıcı değil, araştırmacıdır. Bu yüzden Arda konusuna değinirken bir edebiyatçıya danışsaydı çok daha yerinde olurdu. Ne var ki beni asıl üzen ''bu kulüp'' tartışmasını hatalı yorumlaması değil, Arda'nın açıklamalarını es geçip, vermek istediği mesaja hiç bir şekilde değinmeyip, sadece Arda'nın eleştirildiği noktayı eleştirmiş olmasıdır. Bunun nedeni ise o konuşmanın Ntvspor aracılığı ile yapılmış olmasından dolayı Arda'yı sahiplenme içgüdüsüdür. İşte Türkiye'deki spor medyacılığı dediğimiz bu sektör böylesi duygusal bir zemine gebeyse, Aziz Yıldırım'ın etrafındakileri parmağının ucuyla oynatmış olmasına da şaşırmamak gerekir.

Öncelikle belirtmekte fayda var. İşaret sıfatları kullanıldığı tümceye göre anlam kazanır. Mesela,

''Sen hangi başarısızlıktan bahsediyorsun; bu kulüp UEFA kupasını bile kazanmıştır.''

cümlesindeki ''bu kulüp'' söylemi, bir yerme ya da küçültme değil, ''hani senin bahsettiğin bu kulüp var ya, işte o kulüp UEFA kupasını bile kazanmıştır'' anlamındadır. Dolayısıyla bu cümlede kullanılan işaret sıfatı küçültülmeye, sıradanlaştırılmaya tepki olarak söylenerek gizli özne olan Galatasaray'ı yüceltmiştir. Oysaki,

''Bu kulüpte ekmek bile verilmedi''

tümcesi olumsuz bir yargı içerdiğinden, işaret sıfatı da bu cümleye bir eleştiri, bir sitem, bir sıradanlaştırma ve bir küçültme anlamı katmıştır. Tüm bu anlamların ortak adı ise saygısızlıktır. Büyük resme baktığımızda da bunun aslında bir nankörlük olduğunu görüyoruz.

Ancak benim için sadece bu işaret sıfatının tartışılmış olması, Arda'nın söylediği o geniş muhtevanın yanında son derece yüzeysel kalır. Zira Arda aslında diyor ki;

''Fatih Terim'in 2. Galatasaray döneminde, Başkan Özhan Canaydın tarafından Bülent Korkmaz'a yemek bile verilmedi.''

Arda resmen rahmetli Özhan Canaydın'ı vefasızlıkla suçluyor.

Ne ilginçtir ki kendisine yemek bile verilmeyen Bülent Korkmaz 2009 yılında Adnan Polat tarafından Galatasaray Teknik Direktörlüğü'ne getirilmiştir. Bu nasıl vefasızlıktır anlamak mümkün değil.

Bir gazeteci Bülent Korkmaz'a Arda'nın bu söylemleri hakkında ne düşündüğünü soruyor. Bülent Korkmaz da dolaylı yoldan Arda'ya tokat gibi bir cevap veriyor:

''Ben böyle şeyleri önemsemiyorum, bunları aşmış bir insanım.''

Arda ise Bülent Korkmaz örneğini vererek aslında kendisinin Galatasaray'daki değerinin anlaşılmadığını, kendisine bir vefasızlık yapıldığını anlatmaya çalışıyor. Lefter abisinin öldükten sonra değil, hayattayken kıymetinin anlaşılması gerektiğini söylerken, akabinde dile getirdiği ''ben bunun sıkıntısını çok çektim'' açıklamasıyla da yine Galatasaray'a laf uzatıyor, kendi öneminin bilinmediğini vurgulamaya çalışıyor.

Oysaki Galatasaray Arda'yı kendi alt yapısında yetiştirmiştir. Pişmesi için gönderildiği Manisaspor'da sağ bek pozisyonunda oynarken, Adnan Polat tarafından sezon sonunda geri çağrılarak Galatasaray formasıyla şereflenmiş, Milli Takım'a yükselmiş, bu nedenden ötürü de Avrupa'ya açılma hayalini gerçekleştirmiştir. Arda eğer o yıl Manisaspor'a satılmış olsaydı, şu anda Engin Baytar gibi genç yaşta değil, olgunluk döneminde keşfedilen bir yetenek olabilirdi.

Arda'nın hayatından Galatasaray'ı çıkartın, Galatasaray altyapısında yetişmediğini varsayın, Arda bir hiçtir. Zira Arda'yı Arda yapan Galatasaray'dır. Alt yapıdan Paf takıma yükselmenin bile torpille gerçekleştiği günümüz futbolunda, Arda eğer herhangi bir Anadolu kulübünde yetişmiş olsaydı kendisini geliştirebilmesinden tutun da erken yaşta keşfedilmesine, genç yaşta Avrupa'ya transfer olmasına kadar varan bu uzun yolda bir çok engebelerle karşılaşacağı için başarısı ancak tesadüflere kalabilir ya da çoktan harcanıp gidebilirdi. Mesela eğer Arda Galatasaray'a karşı o gün iyi oynamasaydı ya da Adnan Polat o gün Galatasaray'ın maçını izleyememiş olsaydı... ne olurdu? Arda'nın futbol yaşamından kaç senesi keşfedilebilmek uğruna akıp giderdi? Ki o Adnan Polat Arda'yı sadece keşfetmekle kalmadı, ona genç yaşında kaptanlık bile verdi. Arda ise hala değerinin anlaşılamamasından dert yana dursun...

O kaptan, antrenmandaki kavgayı ayıracağına takım arkadaşına yumruk bile attı. O kaptan, Galatasaray tel tel dökülürken, aynı dönemde Milli Takım'da varını yoğunu ortaya koyuyor, canla başla mücadele ediyordu. Oysaki sakatlanmadan önce Galatasaray'da Hakan Balta'nın kademesine girmek şöyle dursun, orta sahadan geriye doğru adım adım yürüyordu sadece...

O kaptan, Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra verdiği röportajında Türk futbolcuları ile yabancı futbolcuların arasına set çekmiş, yabancı futbolcuları yerin dibine sokmuş, onların aldığı paraları sorgulamıştı. Peki bunları sorgulayan bir futbolcu Galatasaray'da kaptanlık yaparken nasıl olur da takımı bütünleştirecek, kenetleyecekti? Galatasaray'ın başarısızlığındaki bu ayrışmada Arda'nın payı çok büyüktür. Arda o söylemleriyle resmen bunu tescillemiştir.

Sonra Atletico Madrid Galatasaray'dan Arda'yı istedi. O dönemde ibra edilmemiş olan Adnan Polat yönetimi doğal olarak bu konuyu yeni gelecek yönetime bıraktı. Fatih Terim Arda'nın takımda kalmasını istiyordu. Arda ise geleceği belirsiz olduğu için ikili oynuyordu. Oysaki Arda Fatih Terim'e deseydi ki;

''Hocam, Atletico Madrid tekrar bir teklifle gelirse ben kariyerim için gitmek istiyorum. Çünkü Avrupa'da oynama hayalim var. Bu yüzden sizden anlayış bekliyorum ve planlarınızı da ben gidecekmişim gibi yapmanızı arzuluyorum.''

Arda Galatasaray'a son dakika kumarı atacağını, daha en baştan bu kadar açık ve net davransaydı, Fatih Terim de Culio'yu göndermez, Riera'ya da onca para ödenmezdi.

O Fatih Terim ki, 2008 Avrupa Şampiyonası'nda Arda henüz 21 yaşındayken kendisine Milli Formayı vermişti. Eğer o dönemde Milli Takım'ın başında Fatih Terim değil de mesela Mustafa Denizli olsaydı, (Hiddink'in kadro seçimini eleştirmesinden yola çıkarak) sağ tarafta defansif açıdan uyumlu olan Gökhan Gönül, Mehmet Topuz ikilisine forma verir, solda da Şampiyonlar Ligi final maçında Bayern Münih formasıyla İnter'e karşı solda oynayan Hamit'i tercih ederdi. Arda'yı ise ancak 2. yarı skora göre düşünürdü. Dolayısıyla o dönem Fatih Terim Milli Takım'ın başında olmasaydı, Arda yeteri kadar şans bulamaz, bu yüzden de o kadar parlayıp Avrupa'nın dikkatini çekemezdi. Bundan dolayı Fatih Terim'in Arda'nın üzerindeki emeği çok büyüktür.

Oysaki Arda, Fatih Hocası'na minnettar olacakken, transfer sürecindeki bu net olmayan tavırlarıyla sadece Fatih Terim'e çalım atmamış, sadece Fatih Terim'i zor durumda bırakmamış, kendisini yetiştiren Galatasaray'ın bütün transfer planlarını da suya düşürmüştü. Çünkü takım Arda'nın üzerine inşa ediliyordu.

O Galatasaray ki; Arda'nın takımda kalması adına kendisine senede 3 milyon Euro'luk bir teklifte bulunmuştu. (Arda hala değerinin bilinemeyişinden bahsededursun.) Fakat buna rağmen Arda kendisine daha az ücret öneren Atletico Madrid'e gitmek isteyince, Galatasaray da Arda'ya hiç bir zorluk çıkartmamış Arda'nın önünü açmıştı. Eğer Galatasaray'da bir Süleyman Hurma olsaydı Arda'yı 20 milyon Eurodan aşağıya hiç bir yere bırakmazdı. Hatta rest çekerse paf takıma bile gönderirdi. Bütün gelecek kariyeri, Avrupa hayalleri biterdi Arda'nın... Arda ise hala Galatasaray'ı çekiştiriversin...

Peki Arda neden Galatasaray'a karşı bu kadar nankör olmuştur? Kendisine ne zaman söz hakkı tanınsa, neden devamlı Galatasaray'ın akıl hocalığına soyunmaktadır? Ya da daha başka sorayım;

''Arda bugün Galatasaray'dan ayrılmamış olsaydı tüm bu örneklemeleri yapacak, Galatasaray'a laf uzatacak mıydı? Tabiki hayır. Çünkü yeri gelince vefadan bahsederiz, yeri gelince de profesyonel oluruz biz...

Hatırlayın Arda Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra bir televizyon programında, ''İleride Fenerbahçe'ye transfer olur musun'' sorusuna karşı;

''Allah bana Fenerbahçe forması giymeyi nasip etmesin''

demişti. Bu cümlesini açıklarken de ''Kesinlikle gitmem demiyorum, nasip etmesin diyorum. Çünkü maddi olarak zorlanırsam...'' ifadesini kullanmıştı. Oysaki asgari ücretin 701 TL olduğu bir ülkede bir futbolcunun maddi açıdan zor durumda kalması oldukça komiktir değil mi? Dolayısıyla aslında Arda şöyle demeye çalışıyordu:

''30 yaşına geldiğimde Galatasaray bana 2, Fenerbahçe ise 3 verirse Fenerbahçe'ye gidebilirim.''

Neden? Çünkü Arda profesyoneldi. Zaten profesyonel olduğu için! Bülent Kormaz'a yapılan vefasızlığı sorgularken, ne hikmetse aynı kişinin 4 yıl sonra Galatasaray'ın başına getirilmiş olmasına hiç değinmiyordu. Galatasaray'da Hagi'ye de jübile yapılmadı. Fakat Hagi bir kere bile olsun hiç dert yanmadı bundan. Elano başarısız olduğu bir sezonda takımdan plaket alarak uğurlanırken, Capone sessiz sedasız Galatasaray'dan ayrıldı. Yıllar sonra kendisine mikrofon uzatıldığında ise Galatasaray'ı çok sevdiğini ve Şampiyonlar Ligi'nde Monoca'ya attığı o golü unutamadığını söyleyecekti. Buradan da anlıyoruz ki Arda'nın mental gelişimi profesyonelliğinin bile çok çok altında kalmıştır maalesef...

Arda'nın Galatasaray'a olan düşmanlığının nedeni Antalya'da 10 tane kendini bilmezin kendisine ettiği küfürlerse ya da kötü oynadığı dönemde taraftarın protestosuna maruz kalmış olmaksa, o zaman rahmetli Özhan Canaydın'a, seni keşfeden elinden tutan Adnan Polat'a niye sallarsın? Taraftara sitemini belirt, başım üstüne. Fakat seni yetiştiren, seni bugünlere getiren, sana kaptanlık veren, takımda kalasın diye sana 3 milyon Euro maaş teklif eden bu kulüpten senin alıp veremediğin nedir ki, olumsuz yargılı bir cümlede Galatasaray ismini gizli özne kullanarak ''bu kulüp'' işaret sıfatıyla onu sıradanlaştırıyorsun? Bundan daha da vahimi Galatasaray'a karşı akıl hocası kesiliyorsun?

O Galatasaray ki, bu sene vefa adına her maç öncesi eski futbolcularını onurlandırmaktadır. Peki Arda bu güzelliklerden neden bahsetmez? Ya da Ankaragücülü genç futbolcuların mücadelesini överken, Galatasaray'ın başarılı performansına karşı neden tek bir cümle dahi kurmaz da, tam da taraftarla  takımın bütünleştiği bir dönemde yapmış olduğu bu söylemlerle bütün camianın tadını kaçırır? İnanın ki Arda'nın bu tavırlarını anlayamıyorum. Geçen gün Editör'e bunun nedenini sordum fakat cevap alamadım. Aranızda bunun gerekçelerini bilen varsa lütfen yazsın, gerçekten merak ediyorum.

Bu çocuğun Galatasaray'dan alıp veremediği nedir?

Dün akşam Ünal Aysal ''Gençtir, sürç-i lisan etmiştir'' diyeceğine,

''Ben bu kulübün başkanı olduğum sürece Arda bir daha Florya'ya takım arkadaşlarını ziyaret etmeye bile gelemez. Dışarıda görüşmek isterse kendi bilir''

deseydi, benden tam puan alacaktı. Emin olun ki eğer böyle söyleseydi bir daha Galatasaray'dan giden her futbolcu söylemlerine dikkat etmiş, aklı başında davranmış olacaktı. Ünal Aysal ise bir yönetici profiline uygun olarak Arda'nın olası transferinde ''Dönemin şartlarına göre hareket ederiz'' demekle yetindi. Haklıydı da... Ancak ne var ki ilk ihtimal biraz katı bir tavır olsa da, bir taraftar olarak böylesi bir açıklama benim gönlüme daha çok su serperdi.

Arda Atletico Madrid'e transfer olduğunda ''Efsane başlıyor'' ve ''Valencia 1- Arda Turan 3'' adlı iki makale yazmıştım. Atletico Madrid'in maçlarını önemle takip eder, her maç öncesi Arda'nın başarılı olması için de kendisine dua ederdim. Ancak artık dua etmiyorum fakat beddua da etmiyorum. Lakin ileride sakatlanıp sezonu kapatırsa 1 gram dahi üzülecek değilim böylesi bir karakter için... Arda nankördür. Galatasaray'a nankörlük etmiştir. Ve benim için bir Galatasaraylı değildir artık o...

Arda'nın Galatasaraylılığını sorgulamak elbette ki bana düşmez. Ancak ben Arda'yı Galatasaray'ın bir parçası olarak görmüyorum artık. Onu artık sevmiyorum; O'nun için dua etmiyorum; Bilmem anlatabildim mi...

...Ve dahası nasıl ki Volkan, Emre, Servet, Gökhan Zan, Kazım gibi futbolcuların gerek karakterlerinden, gerekse performanslarından dolayı artık Milli Takım formasını giymemesi gerektiğine inanıyorsam; Arda'nın böylesi nankör kişiliğini öğrendikten sonra o şerefli Milli formayı da  kendisine yakıştıramıyorum bu saatten sonra... Elimde bir güç olsaydı, Arda'nın Türk vatandaşlığını bile alırdım. O derece nefret ediyorum artık kendisinden...

Sen evladını büyüt, yetiştir, evini al, arabasını al, onun kariyerindeki parlamasının en büyük destekçisi ol, onu evlendir... Ondan sonra yuvadan uçup gittiğinde senin arkandan çekiştirip dursun... Buna rağmen hala onu bağrına basmaya devam et...

Ünal Aysal akıllı, efendi, saygın ve kibar bir insan. Ancak bazı durumlarda rest çekmesini de bilmesi lazım. Eğer konu Galatasaray ve Galatasaray'ın onuru ise bu camiaya çamur atmaya kalkan herkes de cevabını alabilmeli.

Bu arada siz sevgili editörler; Arda'nın golünü ya da asistini manşetten yayınlarsınız fakat Galatasaray'a karşı ettiği lafların haberini bile yapmazsınız. Eğer ileride Arda ile bir röportaj yapamama kaygısı yüzünden böyle davranmışsanız; o halde gerçekten de ayıp etmişsiniz demektir.

Yukarıdaki paragraf sansüre uğrar mı bilmiyorum. Fakat yazının başında belirttiğim üzere spor medyacılığı gelecek kaygısı taşımadan haber yapabilme özgürlüğüne de erişebilmelidir artık bu ülkede...

Arda Galatasaray'a sadece nankörlük yapmakla kalmamış, Abdurrahim Albayrak'ın haklı tepkisine karşı ''herkes kendi işine baksın'' diyerek aynı zamanda bir ''pişkinlik'' de yapmıştır.

Size Arda'yı sevmeyin diyemem, çünkü buna hakkım yok. Size sadece diyorum ki; Arda, Emre gibi futbolcularla; bir Ergün'ü, bir Suat'ı, bir Bülent'i karşılaştırın. Vicdanınızda hangisi daha ağır basmaktadır ya da hangisi daha özel bir yere sahiptir gönlünüzün bir köşesinde?

Nankörlük, pişkinlik hatta bir ihanet mi; yoksa efendilik, minnettarlık ya da bir asalet mi?

Arda, bu şehirde güneş sarı doğar, kırmızı batar. Benim gibi düşünenlerden hayır duaları almayı daha çok beklersin... Çünkü seni sadece bu şehirden değil, kalbimizden de kovduk biz...

 

Sevgiler...





Yorum Yaz

Yorumları okumak veya yazmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
reklam
Yazarın diğer yazıları
  2012
  2011
Son Girilen Makaleler
beawerheart
| 28 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 25 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 24 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 15 Ağustos 2024 |
kabatasli
| 05 Ağustos 2024 |
En çok yorumlananlar
Blog bulunmuyor...